• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0

Tutuklu 88 KCK sanığından AYM'ye başvuru

Yeniakit Publisher
2014-01-20 14:41:41 - 2014-01-20 14:46:36
Tutuklu 88 KCK sanığından AYM'ye başvuru

Tutuklu 88 KCK sanığı, tutukluluk süresinin makul süreyi aştığının öncelikle ve tedbiren karara bağlanarak gereğinin yapılması istedi

KCK davasında yargılanan 88 sanık hakkında Anayasa Mahkemesine yapılan başvuru dilekçesinde, başvurucuların, tutuklanmasını haklı gösterecek somut olay, olgu ve bilgi olmadığı halde tutuklandığı, yerel mahkemelerin her seferinde aynı gerekçelerle yaklaşık 4 yıl 9 aydır tahliye taleplerini reddettiği öne sürülerek tutukluluk süresinin makul süreyi aştığının öncelikle ve tedbiren karara bağlanarak gereğinin yapılması istendi

DİYARBAKIR  - Diyarbakır'da tahliye talepleri reddedilen KCK ana davasında tutuklu yargılanan aralarında milletvekilliği düşürülen Hatip Dicle, belediye başkanları, il genel meclis üyeleri ve avukatların da bulunduğu 94 sanıktan 88'i hakkında Anayasa Mahkemesine yapılan bireysel başvuru dilekçesinde, başvurucuların, tutuklanmasını haklı gösterecek somut olay, olgu ve bilgi olmadığı halde tutuklandığı, yerel mahkemelerin her seferinde aynı gerekçelerle yaklaşık 4 yıl 9 aydır tahliye taleplerini reddettiği öne sürülerek, tutukluluk süresinin makul süreyi aştığının öncelikle ve tedbiren karara bağlanarak gereğinin yapılması istendi.

Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesinde yargılanan 88 sanık hakkında Anayasa Mahkemesine yapılan bireysel başvuruda, tutukluluk süresinin makul sınırı geçtiği, bu nedenle Anayasa'nın 19/7. maddesinde düzenlenen "kişi özgürlüğü" haklarının ihlal edildiği ileri sürüldü. 

- Mahkemenin tutukluluk halinin devamı yönündeki kararı

Dilekçede, Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen 2010/444 esas sayılı dosya kapsamında 94 sanığın tutuklu yargılandıkları hatırlatılarak, şu ifadelere yer verildi:

"Sanıkların tutukluluk süreleri en az olanlar 2 yıl 3 ay, en uzun olanlar ise 4 yıl 9 ayı bulmuştur. 17 Nisan 2009'da tutuklanan bazı müvekkillerin tutukluluk süresi 5 yılı aşmak üzeredir. Davanın soruşturma süresi 17 Nisan 2009'da başlamış, ilk davanın görüldüğü 18 Ekim 2010 tarihine kadar devam etmiştir. Kovuşturma aşaması da 18 Ekim 2010 tarihinden bu yana devam etmektedir. Bütün duruşmalar sonucunda mahkeme isnat edilen suçların vasıf ve mahiyeti, atılı suçlarla ilgili tanık beyanları, aramalarda ele geçirilen belge ve dokümanlar, dijital malzemelere ilişkin inceleme tutanakları, telefon görüşmeleri ve ortam dinlemeleri, görüntü inceleme ve fotoğraf tespit tutanakları, teknik araçlarla izleme ve dinleme çözüm tutanakları, doküman inceleme tutanakları, olay tespit tutanakları ve fiziki takip tutanaklarına göre kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olguların bulunması, sanıkların delilleri yok etme, gizleme, değiştirme, tanıklar üzerine baskı yapma olasılıklarının bulunması, suçların 5271 sayılı CMK'nın 100/3. Maddesinde sayılan katalog suçlardan olması ve isnat edilen suçlar için öngörülen ceza miktarı nedeniyle sanıkların kaçma şüphesinin varlığının bulunması, sanıklar hakkında öngörülen cezaya göre tutuklulukta geçirdikleri sürenin makul ve tutuklama tedbirinin ölçülü olduğu, bu koşullar altında adli kontrol uygulamasının, tutuklamadan beklenen amaca ulaşmasının sağlayamayacağı göz önüne alınarak 5271 sayılı CMK’nın 100 ve devamı maddeleri gereğince tutukluluk halinin devamına ilişkin kararında aynı gerekçeler sıralanarak tutuklu müvekkillerin tutukluluk halinin devamına karar vermiştir"

Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesinin tutuklamaya ilişkin verdiği kararın başta Anayasa olmak üzere, yasaya ve uluslararası sözleşmeler ile hukuk belgelerine açıkça aykırı olduğu ileri sürülen dilekçede, tutuklamaya yapılan itirazın nedenine ilişkin şöyle denildi:

"Her kişinin özgürlük ve güvenlik hakkı Anayasanın ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin koruması altındadır. Özellikle bir suç isnadıyla gözaltına alınan ya da tutuklanan kişi makul bir süre içinde salıverilme hakkına sahiptir. Anayasanın 19. maddesinde yer alan düzenleme ve 'kişilerin özgürlük ve güvenlik hakları' dikkate alındığında tutuklama şartlarının bulunduğu var olsa bile ceza muhakemesi hukukunda tutuklama mecburiyeti yoktur. Tutuklama tedbirdir ve cezanın infazı hiç değildir. Hatta 'beklenen ceza dikkate alındığında' gibi bir gerekçeyle verilen tutuklama kararları açıkça hukuka aykırıdır. Tutuklama kararlarının aynı olan gerekçeleri Anayasada düzenlenen 'kişi özgürlüğü ve güvenliği' ile örtüşmediği gibi bu tutuklama kararları yasaya aykırıdır."

İlk derece mahkemesinin tutuklama kararında ısrar etmesinin, "kanun önünde eşitlik" başlığı ile düzenlenen Anayasa'nın 10. maddesinin ihlali anlamına geldiği de öne sürülen başvuru dilekçesinde, şunlar kaydedildi:

"Anayasa’nın 67. maddesinde seçme, seçilme ve bağımsız olarak veya bir siyasi parti içinde siyasi faaliyette bulunma hakkı güvence altına alınmıştır. Anayasanın 67. maddesinde belirtilen seçme ve seçilme hakkı yasalar çerçevesinde yapılan seçimlerde seçilen herkesi kapsamakta olup, milletvekili veya belediye başkanı arasında bir ayrım yapmamıştır. Bu görevin yerine getirilmesine engel olan tutukluluk halinin belediye başkanı olarak belediyecilik faaliyeti ve halkın yerel mecliste temsil hakkını engellemesi nedeniyle seçilme hakkına bir müdahale teşkil ettiği açıktır. Başvurucuların makul olmayan bir şekilde tutuklu kalması, başvurucuların seçildiği belediye başkanlığı görevini yapmasına engel olmuştur. Başvurucunun tutuklu kaldığı süre de gözetildiğinde, seçilme ve belediye başkanı olarak kamu görevini yerine getirme ve ayrıca siyasi faaliyette bulunma hakkına yönelik bu ağır müdahalenin ölçülü ve demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olduğu söylenemez."

Bireysel başvuru dilekçesinde, tutuklu müvekkillerin uzun süredir tutuklu olduğuna işaret edilerek, yerel mahkemenin Anayasa Mahkemesinin CHP İzmir Milletvekili Mustafa Balbay'ın yanı sıra 4'ü BDP'li biri bağımsız 5 tutuklu milletvekilinin tahliyesi ile ilgili kararına rağmen tutumunda ısrar ettiği ve başvuru yollarının tüketildiği belirtildi.

Sanıkların tutukluluk süresinin, başvuru dilekçesi hazırlandığında en kısa 2 yıl 3 ay, en uzun olanlar ise 4 yıl 9 ayı aştığı vurgulanan dilekçede, "tutukluluk süresinin makul süreyi aştığının öncelikle ve tedbiren karara bağlanarak gereğinin yapılması, başvuru konusu olaydan dolayı kişi özgürlüğü ve güvenliği haklarının ihlal edildiğinin tespitine karar verilerek, ihlalin derhal durdurulması" talep edildi. 

Dilekçede, YSK tarafından milletvekilliği düşürülen Hatip Dicle, belediye başkanları, il genel meclis üyeleri ve avukatların da bulunduğu müvekkillerin tutuklu kaldığı süre nedeniyle 20 bin lira manevi tazminat ödenmesi de istendi. 

- İddianameden

Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığınca KCK ana davasına ilişkin hazırlanan 7 bin 578 sayfalık iddianamede, YSK tarafından milletvekilliği düşürülen Hatip Dicle'nin de aralarında bulunduğu 94'ü tutuklu 175 sanık hakkında, "Devletin birliğini ve bütünlüğünü bozmak", "Terör örgütü üyesi ve yöneticisi olmak" ve "Terör örgütüne yardım ve yataklık etmek" suçlarından, 15 yıldan ağırlaştırılmış müebbete kadar değişen hapis cezaları isteniyor.

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23