Akit, çözüm süreci konusunda Güneydoğu’nun nabzını tutuyor. Diyarbakır’da hükümete destek veren toplumun her kesiminden insanlar sürecin başarılı bir şekilde noktalanmasını istiyor. Şeyh Maşuk Medresesi’nin başında bulunan Seyda Molla Hüseyin Elçi, “Silah
EROL METİN / DİYARBAKIR
Akit, çözüm süreci konusunda Güneydoğu’nun nabzını tutuyor. Diyarbakır’da medrese aliminden STK temsilcisine, şehit ailesinden BDP’lisine, ev hanımından taksicisine, işsizinden seyyar satıcısına, esnafından çiftçisine, askerinden dağdaki PKK’lısına kadar toplumun her kesiminden insanlar sürecin başarılı bir şekilde noktalanmasını istiyor. Hükümete destek çıkılırken, CHP ve MHP’nin takındığı tavra ise ateş püskürülüyor. Bölgede süreç heyecanı var. ‘Sürece karşıyım’ diyen tek bir kişiye rastlamak zor. Konuştuğumuz bazı kişilerin görüşleri şöyle:
“KALBİMİZİ KİNDEN TEMİZLEMELİYİZ”
Şeyh Maşuk Medresesi’nin başında bulunan Seyda Molla Hüseyin Elçi: Silah Müslüman Kürt halkına lazım değil. Türklerle tek vücuduz. Birbirimizin kardeşiyiz. Nefsinin kölesi olmayan birisi bırakın insanı hayvana bile zarar vermez. Zulümle bir yere varılamaz. Tek parti döneminde Kur’an okumamıza bile izin vermiyorlardı. Ezan sesinden rahatsız oluyorlardı. Gelip kitabımızı yakıyorlardı. Şimdi yasaklar yok. Sulhtan güzel bir şey yoktur. Sulhta selamet ve sıhhat vardır. Kin ve nefretle bir yere varılmaz. Allah kıyamet günü bunun hesabını sorar. Kalbimizi kin, buğz ve adavetten temizlemeliyiz. Ümmet bilinciyle hareket etmeliyiz. Birbirimizin haklarına saygı göstermeliyiz. Asırlardır İslam sancağı altında yaşayan Türklerle Kürtler olarak birlik ve beraberlik içerisinde olmalıyız. Son dönemdeki gelişmeler umut vericidir. 30 seneyi aşkındır dökülen kanların ve gözyaşlarının artık bitmesini halk olarak istiyoruz. Ve neye mal olursa olsun müfsitlere rağmen bu sulh neticelenmeli.
“KÜRDE DE TÜRKE DE EZİYET ETTİLER”
Ahmet Ünalan (esnaf): İnşallah barış olur. Hepimiz de çözümden yanayız. Güneydoğu’da çözüme karşı çıkan birini bulamazsınız. Bir an evvel bu iş bitsin. Türklerle hiçbir problemimiz yok. Onlar bizim kardeşimizdir. Biz nasıl Müslüman isek onlar da aynı şekilde Müslüman. Daha evvelki hükümetler hem Kürde hem de Türke eziyet etmiş. Bir Kürt olarak oyumu sonuna kadar Erdoğan’a veriyorum. Allah ondan razı olsun. Erdoğan’ın bu işi çözeceğine inanıyoruz. Bahçeli ve Kılıçdaroğlu üsluplarına dikkat etsin. Onlarla yüz yüze gelirsem ‘Sizin amacınız ne’ diye soracağım. Bu halk bir an evvel huzura kavuşmak istiyor.
“ERGENEKONCULAR İÇERİDE OLMASAYDI…”
Aziz Taraman (hayvan tüccarı): Süreç çok iyi gidiyor. Hükümet her alanda önemli işlere imza attı. Ergenekoncuları içeri attı. Bunlar dışarıda olsaydı bu işin olmasına yine izin vermezlerdi. Geçmişin kötü izleri bir bir siliniyor. Artık rahat şekilde Kürtçe de konuşuluyor.
“ŞEHİTLERİ GÖRDÜĞÜMÜZDE İÇİMİZ YANIYOR”
Nurhayat Nara (ev hanımı): Anneler olarak çözümden çok memnunuz. Televizyonda o şehitleri gördüğümüzde içimiz yanıyor. Bütün analar çözüm ister. İstemeyen anne olmaz. İstemezse duygusuz olur. Hangi anneyle konuşmuşsam Kürt olsun Türk olsun hepsi çok olumlu konuşuyor. Gençler ölmesin. Tek derdimiz odur. Hep fakir fukaranın çocuğu ölüyor. Zengine hiçbir şey olmuyor.
ASKERİN SÜREÇ SEVİNCİ
Kadri Elegel (taksici): Sürekli halkla iç içeyiz. Toplumun bütün kesimi barıştan yana. Bu bölgede çok sıkıntı çektik. Mesela şehir dışına çıktığımızda terör nedeniyle yol gece trafiğe kapanıyordu. Şimdi ise günün 24 saatinde istediğimiz yere gidip geliyoruz. Şu an asker olsun polis olsun hep birlikte bir sevgi yumağı oluşturmuşuz. Herkes çözümden yana. Mesela bir saat önce taksime aldığım bir asker, ‘Abi 2 aydır çok rahatız. Herhangi bir sıkıntımız yok. İnşallah süreç böyle devam eder’ dedi. Asker de çözüm gelsin istiyor. Gerginlik isteyen yok. Bölgeyi hep kötü anlatıyorlar. Diyarbakır peygamberler ve sahabeler şehri. Buranın şiddetle anılmasını kabul etmiyoruz. Yabancılar ‘Diyarbakır’ı böyle beklemiyorduk. Kötü biliyorduk’ diyorlar. Gördükten sonra hayran kalıyorlar.
“ELİMİZDEN GELENİ YAPMAYA HAZIRIZ”
Kamil Özdağ (seyyar satıcı): Elimizden ne geliyorsa yapmaya hazırız. Biz barış istiyoruz. Barış istemeyenler önce çocuklarını askere göndersinler. Öyle uzaktan atıp tutmak kolay. Tuzu kuru olanlar tabii kanın akmasını isteyeceklerdir. 90’larda buralarda gezemiyorduk. Bu saatte böyle kalabalık olmazdı. İnsanların kafasına sıkıyorlardı. O günler geride kaldı.
“DİYANET’E BÜYÜK GÖREVLER DÜŞÜYOR”
Diyanet-Sen Diyarbakır Şube Başkanı Ömer Evsen: Bu topraklar artık kana doydu. Kimsenin bırakın ölümleri bir insanın tırnağının kanamasına tahammülü yok. Korkularımızın esiri olmamalıyız. Ülkenin bölündüğü falan yok. Eğer korkularımızın esiri olursak vay halimize. Eğer çözüm olumlu bir şekilde neticelenirse bu hem doğuyu hem de batıyı çok ileri bir noktaya taşır. Barış içinde yaşayan bir toplumda insanlar kendilerini huzurlu hissederler. Kendilerini huzurlu hissettikleri bir ortamda da insanların aidiyet duyguları gelişir. Barış diline ihtiyaç var. Bu noktada Diyanet’e çok büyük görevler düşüyor. Huzur içerisindeki bir ülkenin ne kadar gelişebileceğini en güzel Diyanet anlatabilir. Bizi bir arada tutan harç İslam’dır. Öyleyse İslam’ın mesajı sulhtur. Sulhta hayır vardır.
“BEDEL ÖDEDİM, YETER Kİ…”
2008’deki bombalı saldırıda ağır yaralanan dershane öğrencisi Vedat Bora: Benim zarar görmem çok önemli değil. Yeter ki bir şeyler olsun. Silahlar bırakılsın, bitsin artık bu iş. Ölüm kimseye bir şey kazandırmıyor. Bundan çıkar elde eden insan da fanidir. O da bir gün ölecek. Neyin peşindeler ki. Dünyaya geliş amaçlarını unutuyorlar galiba. Vicdanları biraz olsun sızlıyorsa çağrımıza kulak versinler. Kendileriyle yüzleşsinler. Bedel ödememize rağmen bizi teselli edecek tek bir şey varsa o da bu sürecin iyi bir şekilde sonuçlanmasıdır, terörün bitmesidir. Bu bizim tesellimiz olacaktır. Bu süreci sabote etmek isteyenlere, barışın çıkarlarına aykırı olduğunu düşünen kesimlere karşı tedbirli olmalıyız. Bu sorun çözülürse gerçekten ülkemizin gidişatı çok çok olumlu gider.
