Çözüm sürecinin başarıya ulaşması ve Kürt halkının uzun yıllardan bu yana süregelen sorunlarının geride kalması için hükümet kanadı elinden geleni yaparken, sürecin karanlık odaklarca sabote edilmeye çalışıldığı ve tek muhatabın PKK olmaması gerektiği vurgulandı.
İBRAHİM ACAR / ANKARA - Karanlık çevreler ve gerek PKK içindeki ‘derin yapı’ gerekse de malum ‘paralel yapı’ AK Parti Hükümeti’nin başlatmış olduğu çözüm sürecine karşı gizli planlar peşinde.
2013 yılında ‘Çözüm Süreci’ olarak adlandırılan, Türkiye’de uzun yıllardan beri devam edegelen Kürt sorununu çözmeye yönelik girişimlerin son aylarda başarıya ulaşmasının radikal bir şekilde engellenmeye çalışıldığı görülüyor.
Kürt sorununun 90 yıllık uygulanan politikaların bir ürünü olduğunu ve meselenin bir örgütün muhatap alınarak çözülemeyeceğini belirten Anadolu Platformu Başkanı Turgay Aldemir, “PKK, BDP, KCK bu sorunlara yaklaşımların ürettiği bir sorun. Dolayısıyla ulusalcı, Kemalist politikaların ürettiği bu sonucu, nihahi bir çıkış olarak ele alarak bu meseleyi çözemeyiz. 1920 öncesi bu bölgenin üst kimliği İslam kardeşliğidir. Bu bölgede yaşanılan asimileler, sürgünler ortadan kaldırılmadan, itibarlar Şeyh Sait’ten başlayarak iade edilmeden bu sorun çözülmez. Meseleyi bir örgüt üzerinde ele almak, bu örgütün gücüne ve iradesine teslim olmak anlamına gelir. Bu örgütün gücünden dolayı değil, bu meseleyi çözmek isteyen vicdanlı insanların var olmasından kaynaklanan bir süreç var. Bunun için bölgede bulunan her kanaat önderi ile her manevi şahsiyet ile her STK ile görüşülmeli. Bunların yüreğine dokunulmalı. Tabii bu sadece bölge ile bitmiyor. Bunlar bölge aktörleri ile ülkenin batısındaki özellikle STK’lar ile bir araya getirilmesi yönünde güçlü adımlar atılmalı” ifadelerini kullandı.
PASİF DİRENİŞ YAPAN PARALELLER YARGILANMALI
Bölgede paralel yapının pasif direniş yaptığına da değinen Aldemir, “Polis şu an işin görünen kısmı. Sürgüne gönderilen birçok bürokrat buraya gönderiliyor. Bu Türkiye’nin en önemli meselelerinden biri olan çözüm sürecini maalesef baltalıyor. Bürokrat, amir, memur gidiyor. Güvenlik güçleri de bu konularda olaylar müdahale etmiyor. Hatta olayların tırmanması için çanak tutuyor. Özellikle 6-7 Ekim olaylarında bunu somut olarak gördük. Paralel yapıya bağlı olarak pasif direniş yapan memura, amire soruşturma açılmalı. Burada milletin güvenliğini sağlamak için görev alanalar, milletin güvenliğini tehdit eder hale gelmiş durumda” şeklinde konuştu.
PKK İLE KÜRT HALKI BİR TUTULAMAZ
PKK ile Kürt halkı arasında bir kan uyuşmazlığı olduğunu dile getiren Muhammed Özkılınç ise, “PKK, Marksist, Leninist tarafı biraz daha baskın olduğu için Kürt halkı tarafından hiç özümsenmedi. 90’larda sonra biraz makas değiştirdi. Avrupa’da mescidler, camiler yaptırdı. Ondan sonra Kürt halkı içinde biraz yer edinmeye başladı. Sahip olduğu yayın organları aracılığıyla da yeni nesil Kürt halkını aslından uzaklaştırarak biraz yer edindi. Yoksa bu halk dini, imanı olan insanlardır. Bundan dolayı çözüm sürecinde muhatap konusunda halk, PKK’dan önce gelir” dedi.
KARANLIK GÜÇLER VAR
Cizre’de yaşanan olayların arkasın birtakım karanlık güçlerin olduğunu savunan gazeteci Volkan Eser de “Cizre’deki olaylar başlamadan bir gün önce İmralı ve Kandil’den mesaj geliyor. Gelen mesajda, maske takmayın, molotof atmayın, bu şekilde davrananı ajan sayacağız diyor. Ama bir gün sonra Cizre’de olaylar çıkıyor. Bakıyoruz HDP olayları kınıyor. Olayları çıkartanın çözüm sürecini hedef alan derin bir yapının işidir diyor. Aynı açıklamalar HÜDA PAR çevresinden de geliyor. Burada çözüme olan inanç olaylardan sonra eskiye göre azalmış durumda. Bazı basın yayın organları bölgeyi PKK’nın kontrolündeymiş gibi göstermeye ve bir algı oluşturmaya çalışıyor. Burada kesinlikle öyle bir şey yok. Bölge dine, İslam’a karşıymış gibi gösterilmeye çalışılıyor” dedi. 
