Daha önce askeri savcılık ve mahkeme tarafından bir şekilde kollanıp mahkûmiyetten kurtarılan Ergenekon sanıklarının, sivil yargı tarafından ağır cezalara çarptırılması, emir komuta zinciri içerisinde yürüyen askeri yargıdaki çürümüşlüğü gözler önüne serdi.
Daha önce askeri savcılık ve mahkeme tarafından bir şekilde kollanıp mahkûmiyetten kurtarılan Ergenekon sanıklarının sivil yargı tarafından ağır cezalara çarptırılması, emir komuta zinciri içerisinde yürüyen askeri yargıdaki çürümüşlüğü gözler önüne serdi.
Askeri yargı başta İnternet Andıcı, İrticayla Mücadele Eylem Planı, Fikret Emek, Mustafa Dönmez ve Oktay Yıldırım’a ait mühimmatlarla ilgili soruşturmaların üstünü örterken, soruşturmaları tekrar açan sivil mahkeme, sanıkları ağırlaştırılmış müebbet dahil çeşitli cezalara çarptırdı. Bu durum AK Parti Hükümetinin askeri yargı ile ilgili yapmak istediği düzenlemenin haklılığını da açıkça ortaya koydu.
ASKERÎ YARGI KAPATTI
Genelkurmay Askeri Savcılığı 2009 yılında Ergenekon soruşturması kapsamında ele geçirilen İrticayla Mücadele Eylem Planı ve İnternet Andıcı ile ilgili soruşturma başlatmıştı. Askeri Savcılık, eylem planı ile ilgili yürüttüğü soruşturmada, ‘’şu ana kadar elde edilen deliller değerlendirildiğinde, ele geçirildiği iddia edilen belgenin, Genelkurmay Başkanlığı’nın herhangi bir biriminde hazırlanmadığına ilişkin bir kanaate varıldığını’’ belirtip, kovuşturmaya yer olmadığına karar vermişti. Daha sonra belgenin aslının ele geçirilmesi, internete düşen belge imha operasyonu ve ihbar mektupları üzerine açılmak zorunda kalan dava ise Dursun Çiçek’le sınırlı tutulmaya çalışılıp Askeri Yargıtay tarafından bozuldu. Karar sonrası oluşan kamuoyu tepkisi üzerine askeri mahkeme görevsizlik vererek dosyayı Ergenekon davasına bakan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesine göndermek zorunda kaldı. İnternet Andıcı ise soruşturma safhasını dahi aşamadı.
SİVİL YARGI BAŞBUĞ
BAĞLANTISINI DAHİ ÇÖZDÜ
Askeri savcılık ve mahkemelerin akamete uğrattığı soruşturmalar sivil yargı tarafından derinleştirildi. Ergenekon davasına bakan savcılar şüpheli itiraflarından yola çıkarak dönemin Genelkurmay Başkanı emekli Org. İlker Başbuğ, 1. Ordu Komutanı Orgeneral Hasan Iğsız, Orgeneral Nusret Taşdeler’e uzanan 36 muvazzaftan oluşan geniş bir subay kadrosunu soruşturmaya dahil etti. Her iki dosyanın da hükümete karşı planlanan sistematik bir darbe çalışması olduğuna kanaat getiren İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi de sanıklar İlker Başbuğ, Hasan Iğsız, Hüseyin Nusret Taşdeler, Hasan Ataman Yıldırım, Fuat Selvi ve Dursun Çiçek’i cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs suçlamasıyla ömür boyu hapis cezasına çarptırdı.
