Yazar Selim İçli'nin 'Şiirimizde Na'tler ve Peygamber Sevgisi' isimli yazısını sizlerle paylaşıyoruz...
İşte o yazı:
NA'T lûgatte vasıf demektir. Dîvan edebiyatında bilhassa Hz.Peygamber ve dört halîfenin vasıflarını anlatan manzum eserlerin adıdır.
Ecdadımız, Peygamber (s.a.v.) efendimizin sevgisini, her yaşta, her meslek erbabında ve her şahısta canlı tutabilmek için çeşitli vesileler aramışlardır. Bu vesilelerin en müessir olanı şiirdir.
ÇEŞİTLİ nazım şekilleriyle, birbirinden güzel bu manzûmelere "Na't-ı Nebî" umumiyetle de "Na't-ı Şerîf" ismi verilmiştir. Tarihin muhtelif devirlerinde çağın edebî, kültürel ve estetik bütün husüsiyetlerini aksettiren, aşk, vecd, ta'zîm ve ihlas ile yoğrulmuş bu ulvî nağmeler okuyucuları büyülemiş, Rasûlullah'a karşı duyulan muhabbet bütün tazeliğiyle nesilden nesile devam etmiştir.
ZİKİR fikri, fikir zikri celbeder. Nisyanın zıddı olan zikir dinî hayatımızın vazgeçilmez bir rüknüdür.
Rahman isminin mazhar-ı etemmi olan yüce peygamberimiz, bizler için ilk ve son örnektir. Allah'ı sevmek O'na tabi olmakla mümkündür. Kur'an-ı Kerîm'in beyanına göre Rasûlullah en doğru yoldadır. (el-En'am: 161. Yasîn: 4) O'nun gösterdiği yoldan ayrılanın sonu hüsrandır. (el-Ahzab:36) O'na itaat Allah'a itaattir, O'na isyan eden Hakk'a isyan etmiş olur. (en-Nisa: 69,80)
ASR-I saadetten günümüze kadar çeşitli devirlerde peygamber efendimizin özelliklerini anlatan bu manzum eserler, bilhassa Ortaasya'dan gelip, Anadolu'ya yerleşen müslüman Türkler arasında büyük tesir icra etmiştir. Yunus Emre'nin: "Ya Muhammed gönlüm arzular seni" mısrâsındaki samimi arzu, XIX. asır şairlerinden Muallim Naci'den aynı özelliğiyle devam etmiştir:
"Ereydim âh yüzbin âh o devr-i devlet-efzâya
Ki takdîrimce her bir ânı ân-ı bî müdânîdir
Bu alemde o yektâ hak-nümâyı bir göreydim der
Dil-i hak-bîn ki hicran-âzmâ-yı "men reânî"dir."
Na'tler hemen hemen bütün nazım şekilleriyle yazılmıştır. Kasîde, gazel, müsemmat gazel, müstezat gazel, mesnevî, terkîb-i bend, tercî-i bend v.s.
Süleyman Çelebi'nin "Vesîletü'n-Necât" isimli "sehl-i mümtenî"lerle dolu eseri mesnevî tarzında yazılmıştır.
XVI. asrın en büyük şairlerinden Fuzülî'nin "Su Kasîdesi" Rasülullah'a karşı duyulan en derin muhabbetin dile getirildiği bir şaheserdir.
"Sûya virsün bâğıban gülzârı zahmet çekmesin
Bir gül âçılmaz yüzün-tek virse min gülzâra su" diyen Fuzûli, O'nun gibisinin bir daha gelmiyeceğini ne güzel ifade etmiştir,
Na'tler müretteb divanların "kasîde" bölümünde-"Münâcât" ve "Tevhîd"den sonra-ba-şında yer alır.
FEHÎM-İ Kadîm Mustafa Çelebi'nin "Rûz u şeb" redifli na't-ı şerîfi, kendisinden sonra gelen şairlerin ilham kaynağı olmuştur.
"Mihri döndürdün yolundan mâhı etdin sine-çâk
Mu'cizatın söylenir kişver be-kişver rûz u şeb" beyti ne kadar şâirânedir.
Na't-ı şeriflerde yer alan "Mi'rac" hadisesi, ayrıca "Mi'raciye" adı altında müstakil olarak da yazılmıştır. XVII. asır şairlerinden Ganîzade Nadirî'nin "Mi'raciye"si çok meşhurdur.
Aşağıda seçme beyitleri yer alan XVII. asır şairlerinden Yarî'ye ait olan "Na't-ı şerîf", klasik dîvan şairlerinin bu türdeki bütün husüsiyyetlerini aksettirmesi noktasından mühim olduğu kadar, ilk neşredilmesi zaviyesinden de önemlidir:
DER VASF-I NA'T-I HAZRET-İ SULTÂN-I ENBİYÂ
Nola olsa o arak-rîz-i izar-ı rengîn
Gülbün-efrûz-i harîm-i çemen-i illiyyîn
O'nun terleyen renkli yanağı, melaike-i mukarrebînin bahçesinin hareminin parlak bir gülü olsa, bunda şaşılacak ne var. (1)
Nola gülmîhleri na'l-i burâkın olsa
Tâc-ı hurşîde trazende-i lü'lü-yi semîn
O'nun güneşin tâcını süsleyen, kıymetli inci gibi pulları, Burak'ın nalı olsa, buna şaşmamalı. (2)
Doğmadı sencileyin mihr-i cihan-tâb-ı felek
Kılmadı hikmet-i îcâdın anâsır ta'yîn
Senin gibi cihanın güneşini aydınlatan bir kimse dünyaya gelmedi; senin icadının hikmetini unsurlar tayin etmediler.
Görmedi çeşm-i cihan-bîn-i felek sana nazîr
Bulmadı cirm-i zemîn sencileyin genc-i defîn
Kâinat sana benzer birini görmedi, yeryüzü de senin gibi bir hazîne bulmadı.
İdemez sûre-i âyât-ı cemâlin tefsîr
Bu kadar fazlı ile hazret-i cibrîl-i emin
Hz.Cebrail bu kadar fazlı ile, senin cemâlinin ayetlerinin sûresini tefsîr edemez.
Seni göklerde arar hazret-i isâ dâim
Ne aceb cây-gehin kılsa eğer çerh-i berîn
Hz.İsa seni her zaman göklerde arar durur. Rütben feleğin üzerinde olsa şaşılır mı?
Nûr-ı evvelde zuhûr eyledi sırr-ı zâtın
Oldu pür nûr-i hüdâ arş u felek bahr ü zemîn
Senin zatının sırrı (hakikati) "nûr-ı evvel"de zuhûr eyledi. Senin varlığın karaları, denizleri, yer ve gökleri hidayet nuruyla doldurdu. (3)
İftihâr etse zemîn merkad-i pâkinle nola
Asuman gıbta edip kâş olam derdi zemîn
Zemin senin tertemiz olan kabr-i şerîfinle iftihar etse ne var. Zîra bu hale gıbta edip, keşke ben de toprak olsaydım.
Sana istebrak u sündüsden olurdu câme
İstesen giymeye ey pâdişeh-i sidre-mekîn
Ey "Sidretü'l-münteha"nın padişahı, şayet sen arzu etmiş olsaydın, sırmalı ve nakışlı ipek elbiseler giyerdin. (4)
Rahm kıl yâr-i nâ-kâm-ı hazîne demidir
Koma mahrûm anı ey pâdişeh-i mesned-i dîn
Şu zavallı bedbaht Yâri'ye merhamet et, kazanç zamanıdır, ey din ülkesinin padişahı, onu mahrum etme.
Demidir sıdk-ı derûniyle niyâz eyliyelim
Tâ kabûl ide anı hazret-i hallâk u muîn
Şu anda gelin ihlas ile öyle niyaz edelim ki, Muîn olan Allah Taala, bu duamızı kabul etsin.
Ol duâ kim ola şayân-ı habîb-i ekrem
Mekteb-i arşda diye tâ ki melekler âmîn
Yapılacak dua, Hakk'ın habîbi olan peygamber, efendimize layık olsun ki, arş mektebinde melekler amîn desinler.
Sad tahiyyât u selâm âline ashâbına kim
Oldular her birisi taht-ı hilâfetde rasîn
Âl ve ashabına yüzlerce selam ve selametler; onların herbiri hilafet tahtının kal'asıdır.
Dipnotlar : (1) İlliyyîn makamı; büyük meleklerin bulunduğu en kutsal yerdir. (2) Burak; Peygamber (s.a.v.)in mi'racda ilk bindiği bineğin adıdır. (3) Aynı hadîs. A.g.esr. I, s.311. (4)Sidretü'l-Münteha; beşeri ilmin son hududu. Mi'rac'da "kâbe kavseyn"den önceki merhale.