• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0

Osmanlı'nın adaleti ve Batı'nın ihanet planları

Yeniakit Publisher
2024-09-03 14:35:00 - 2024-09-03 11:04:32
Osmanlı'nın adaleti ve Batı'nın ihanet planları

Bekir Hazar, İslam dininin birleştirici mesajını ve Osmanlı’nın adaletini savunan bir yazı kaleme aldı. Hazar, Batı'nın Osmanlı’yı yıkmak için dinini bozmaya çalıştığını belirtti. DAEŞ gibi örgütlerin, Batı tarafından İslam’ı kötülemek için kullanıldığını ifade eden Takvim gazetesi yazarı Hazar, Batı'nın İslam karşıtı politikalarının nefret suçlarını artırdığına dikkat çekti. ABD ve İsrail'in Ortadoğu'daki planlarına da değinen Hazar, Türkiye'nin bu oyunlara gelmeyeceğini vurguladı. İşte Bekir Hazar'ın yazısı:

Bekir Hazar, İslam dininin birleştirici mesajını ve Osmanlı’nın adaletini savunan bir yazı kaleme aldı. Hazar, Batı'nın Osmanlı’yı yıkmak için dinini bozmaya çalıştığını belirtti. DAEŞ gibi örgütlerin, Batı tarafından İslam’ı kötülemek için kullanıldığını ifade eden Takvim gazetesi yazarı Hazar, Batı'nın İslam karşıtı politikalarının nefret suçlarını artırdığına dikkat çekti. ABD ve İsrail'in Ortadoğu'daki planlarına da değinen Hazar, Türkiye'nin bu oyunlara gelmeyeceğini vurguladı. İşte Bekir Hazar'ın yazısı:

"İslam dini birleşmeyi, sevişmeyi, yardımlaşmayı, hükümete, kanunlara karşı gelmemeyi, fitne yani anarşi çıkarmamayı, müslüman olmayanların dahi haklarını gözetmeyi, istisnasız hiç kimseyi incitmemeyi, hangi ırktan ve dinden olursa olsun asla kalp kırmamayı emrediyor. Adaleti, insan haklarını, sevgiyi, barışı savunuyor. Öfke ve nefreti yasaklıyor. Müslüman olmayanlara zarar vermeyi değil, acımayı, merhameti ve doğru yolu bulmaları için dua etmeyi tavsiye ediyor.

Peygamber Efendimiz'e Müşrikler saldırıp yaraladıklarında öfke göstermemiş "Ya Rabbi bilmiyorlar" demişti. Osmanlı, dinimizin tüm bu güzelliklerini yeryüzünün her köşesine ulaştırmak için çınar olarak doğduğunda, gittiği her yerde kan dökülmemesi için adeta çırpındı. Sadece o ülke halklarına dinimizin güzelliklerini, insana olan merhamet, adalet ve sevgisini anlatmak için ricacı oldu.

Savaşları sadece halkların bu güzel dini öğrenmesini engelleyenlere ve saldırganlara, insanlara zarar verenlere karşı yaptı. Bitkilerin bile sevilmesini, bir karıncanın dahi hakkının korunmasını isteyen, dini gereği dağdaki aç kurtlara bile yiyecek götüren bir Osmanlı'nın imparatorluk olması bu adalet ve merhametidir, inancıdır.

16. yüzyılda Osmanlı Devleti'nin gelişme yolu üzerinde direnmiş ve Türk orduları ile savaşa tutuşmuş olmasından ötürü Katolik Avrupa tarafından kendisine "Hristiyanlığın Şövalyesi" ünvanı verilen Boğdan Beyi Büyük Stefan'ın ölüm döşeğinde, evlatlarına gayet ibretli bir şekilde vasiyetini tarih kitapları yazmaktadır. Boğdan Beyi Stefan ölmek üzereyken çocuklarına "Belkide yakında himayeye muhtaç olacaksınız.

Asla başka bir ülkeye yanaşmayın.

Haindirler, sizi yok ederler. Fakat kendinizi himaye gerektiğinde sadece Türkler'e amanet edin.

Çünkü adil ve merhametlidirler." demiştir. İspanta Kraliçesi İsabel, 31 Mart 1492'de "Elhamra" adı verilen bir kararname yayınladı. Bu kararnamede İspanya'da yaşayan Yahudilerin kovulmasın isteniyor ve gerekçeleri açıklanıyordu. Musevi olan ya da biyolojik olarak Yahudi olan herkes ayrım göstermeden ülkeden kovulacaktı. Yanlarına altın, ziynet gibi kıymetli eşya almaları dahi yasaktı. 4 ay içinde İspanya'yı terk etmeyen Yahudilerin tamamı istisnasız idam edilecekti.

Dünyada bu insani drama sessiz kalmayan tek millet Osmanlı oldu.

Yıldırım Beyazıd Han, Kemal Reis komutasındaki donanma gemilerini İspanya'ya göndererek zorda kalan Yahudileri Selanik'e, İstanbul'a ve İzmir'e taşıdı. Hayatlarını kurtardı.

Himayesine aldığı hiçbir ülkede insanların dinine, diline, örf ve geleneklerine karışmadı. Gayrimüslimlerin mahkemeye verdiği padişahların bile yargılanmasını sağladı. Hatta Fatih Sultan Mehmet'i bir gayrimüslim karşısında suçlu dahi buldu. Çağ açıp çağ kapatan Fatih, davacı davadan vazgeçince kurtulabildi.

İsveç Kralı Demirbaş Şarl, Ruslara karşı savaşı kaybedince Osmanlı'ya sığındı. Yıllarca bizim topraklarımızda kaldı ekmeğimizi yedi, korundu. Ancak Osmanlı'nın Ruslarla savaşması için gizli çalışmalar yapıp fitne çıkarmaya kalkışınca tutuklandı. O tutuklanma günlerini bakın nasıl anlatıyor;

"Poltava'da esir oluyordum. Bu, benim için bir ölümdü, kurtuldum.

Buğ nehri önünde tehlike daha kuvvetli olarak belirdi... Gene kurtuldum. Fakat bugün esirim.

Türklerin esiriyim. Denizin, ateşin ve suyun yapamadığını onlar yaptılar, beni esir ettiler.

Ayağımda zincir yok. Zindanda değilim. Hürüm, istediğimi yapıyorum. Lakin gene esirim; şevkatin, 'ülüvv-ü cenab'ın, asaletin, nezaketin esiriyim. Türkler beni işte bu elmas bağa sardılar." Tarihte bunun benzeri olayları buraya yazmaya kalksak sayfalar yetmez.

Barbarlık ve zulümle devletleri yöneten o dönemin kralları, Osmanlı'nın bu merhamet ve insan sevgisi ile kurduğu cihan ve adalet imparatorluğunu yıkabilmek için yüzyıllar boyu mücadele verdi. En sonunda bu işi kılıçla yapamayacaklarını anladılar.

Mason localarında, Haçlı-Siyonist ittifakının karargahlarında yaptıkları toplantılarda "Osmanlı'nın cihan imparatorluğu olmasının sebebi dinine tam bağlılığı ve inancının getirdiği adalet, insan sevgisi ve haklarıdır. Onları yenebilmek için tek çare dinlerini bozmaktır" diyerek kararlar aldılar. Parayla insan satın aldılar, müslüman görünümlü casus din adamları yetiştirip Osmanlı topraklarına saldılar. Nerede bozuk ve sapık varsa el attılar. Şiiliği kurdular yetmedi "Ölene kadar önüne geleni öldür. Hatta Vehhabi olmayıp da müslümanım diyeni dahi katletmek vaciptir" diye uydurarak oluşturdukları Vehhabiliği hayata geçirdiler. Mason Şeyhülislamlar, din adamları bile devşirdiler.

Bugün "Filistinliler mürteddir, dinden çıkmıştır, öldürülmeleri vaciptir" diyen DEAŞ, Batı'nın Osmanlı'yı yıkmak için kurduğu Vehhabilikle önüne geleni katlediyor. Suriye'de cezaevlerinde güya tutuklu bulunan 1500 DEAŞ militanı, "Sizi Filistinli öldürmeye davet ediyoruz, kabul ederseniz serbest bırakılacaksınız" denince, sevince boğulmuştur. Koşarak gittikleri Gazze'de İsrail üniforması giyerek, müslüman kadın, çocuk, bebek öldürmenin coşkusunu yaşamaktadırlar. Böylece Haçlı- Siyonist ittifakı, hem müslüman soykırımı yapmakta hem de "İnsanı bırakın karıncayı dahi incitmeyin" diyen İslam dinini DEAŞ gibi kurdukları örgütlerle dünyaya "Teörist" gösterip İslamafobi oluşturmaktadırlar.

Yani bir taşla sayısız kuş vuruyorlar. Uçaklarla insanları bombalayan FETÖ'yü bile Batı'nın tüm başkentlerinde boşuna mı koruyorlar? Pensilvanya'da CIA korumasına alıp laf olsun diye mi besliyorlar?

ABD Dışişleri Bakanlığı Yakın Doğu İlişkileri'nden Sorumlu Müsteşar Yardımcısı Ethan A. Goldrich, önceki gün ABD güçlerinin Suriye'den çekilmeyeceğini, ABD Başkanı Joe Biden'ın böyle bir planı olmadığını açıkladı.

"ABD olarak politikamız çerçevesinde Suriye halkının insan haklarına saygı duyulana ve hak ettikleri medeni hakları elde edene kadar Suriye'deki rejimle normalleşmeyeceğiz" dedi.

Suriye'de kalma gerekçesi, bu ülkedeki insan haklarıymış. Peki Gazze'de öldürülen on binlerce çocuk ve bebeğin insan hakkı ne olacak? İsrail'e "Onbinlerce çocuğu öldür" diye gönderilen 50 bin ton bombada insan ve yaşama hakları nerede? Savaşın bile bir hukuku varken, insan hakları savunuculuğu yaparak masum bebeleri öldürten zihniyet aslında dünyada İsrail ve ABD'ye öfkeyle nefreti körüklüyor.

Farkında değiller. Nitekim Beyaz Saray'ın yayın organı dün "New York eyaletinde işlenen nefret suçları endişe verici bir oranda arttı. New York Valiliği'nin bu hafta yayınladığı raporda, 2023 yılında işlenen nefret suçlarının beş yıl öncesine göre yüzde 69 oranında arttığı belirtildi. Raporda, New York eyaletinde işlenen tüm ağır nefret suçlarının yüzde 65'inin Yahudiler'e karşı işlenildiği kaydedildi. Üstelik bunlar sadece polisi arayanlardan öğrenilenler. Birçok kişi de nefret suçunu bildirmeye korkarak, saklıyor" şeklinde bir haber yayınlandı.

Amerikalı'nın bile Amerikalı'dan nefret eder hale gelmesinin sebebi o ülkeyi yönetenlerdir. Bebeklerin, çocukların, canına 50 bin ton bombayla hem de hiç utanmadan insan hakları savunuculuğu yaparak kastedenlerdir... Ancak kalpleri mühürlenmiş bu dangalaklar görmüyorlar.

O yüzden burada sık sık "Yok olacaklar" diye yazıyoruz.

İnsan haklarını, insan sevgisini, Osmanlı'daki adalet ve merhametin zerresini taşımayanların cihan imparatorluğu diye ortaya çıkıp yaşaması mümkün değildir. Asla bu kafayla uzun süre Süper Güç olamazsın. Ancak kendini cücük kadar soykırımcı İsrail'in tasmalı köpeğine çeviren "Süper Ahmak" olarak tarihteki yerini alırsın. Çünkü geçmişte zulümle, masumları toplu olarak öldürerek ayakta kalan tek devlet yok."









 

 

 

 

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

Murat

Palavra sıkmayın islam müslimanlara karşı merhametli ama zalimce davrananlara karşı acımasız ommayı dünya da onlara cehennemi yaşatmatı emrediyor hadi sünepe pısırık yüreksiz sın adamlarını gördük onlar vb düşmana merhameti savunanlar gaflet içinde biliyoruzda sen yıllarca illuminatinin ipliğini pazara çıkarmak için ergün dilerle mücadele eden adamsın sana yakışmadı bekir Hazar işte içimize soktukları bu merhamet palavrası ile bugün dünya da at koşturuyorlar Osmanlı adaletle kaldı 600 yıl en büyük adaleti de vatanına ümmetine ihanet edene asla acımadan gereğini yapmasıydı gerisi çünkü ihanetin danişkası
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23