Emin Pazarcı, ABD’nin Türkiye’ye yönelik iç karışıklık planlarına dair yayınlanan raporu ele aldı. Pazarcı, Sinan Ateş suikastının bu planların bir parçası olarak kullanıldığını söyledi. Ateş’in görevden alınma sürecinde devletin uyarılarının etkili olduğunu belirten Pazarcı, "Sinan Ateş suikastı, Türkiye’ye karşı oynanan bir oyunun parçasıydı" dedi. Emin Pazarcı, Akşam gazetesindeki yazısında şunları kaydetti:
Emin Pazarcı, ABD’nin Türkiye’ye yönelik iç karışıklık planlarına dair yayınlanan raporu ele aldı. Pazarcı, Sinan Ateş suikastının bu planların bir parçası olarak kullanıldığını söyledi. Ateş’in görevden alınma sürecinde devletin uyarılarının etkili olduğunu belirten Pazarcı, "Sinan Ateş suikastı, Türkiye’ye karşı oynanan bir oyunun parçasıydı" dedi. Emin Pazarcı, Akşam gazetesindeki yazısında şunları kaydetti:
"Birkaç gün önce ABD medya kuruluşu Blomberg, garip bir tablo yayınladı. Önümüzdeki 12 ay içinde iç karışıklık beklenen ülkeleri sıraladı...
Türkiye, liste başına oturtulmuştu. Amerika'nın vekaletçileri aracılığıyla savaştığı Rusya bile ikinci sıradaydı. En başta biz vardık. Tarihlerinin en kötü dönemlerini yaşayan, her gün sokak olaylarına sahne olan Batılı ülkelerden hiç bahsedilmiyordu.
Niye? Çünkü arzuları ve hedefleri bu! Öyle istiyor öyle planlıyorlar. Onun için uğraşıyorlar. Türkiye'yi hallederlerse Rusya işi de kolaylaşacak. Bunun için her türlü fırsatı değerlendiriyor, ganimet sayıyorlar.
17-25 Aralık Yargı Darbesiyle başaramadılar. Gezi Olaylarından sonuç alamadılar. 15 Temmuz'da bütün imkânlarını seferber ettiler, yine beceremediler.
Ama vazgeçmiş değiller, yine uğraşıyorlar. Baksanıza, açıkça itiraf ediyorlar.
Şimdi gelelim Sinan Ateş meselesine. Onu da fırsata çevirmek istediler. Onun da üzerinde tepindiler. Hedef Cumhur İttifakıydı. Onu zedeler, zafiyete sokarlarsa işleri kolaylaşacaktı. O yüzden, daha olayın olduğu saatlerde tespitli tam 20 bin sosyal medya hesabı açıldı. Bunların da yönlendirmesiyle olay belli bir noktaya çekilmeye çalışıldı.
Bakın şimdi bilinmeyen ve bugüne kadar dillendirilmeyen ciddi şeyler yazacağım:
"MHP, Sinan Ateş'e niye sahip çıkmadı?" diye başladılar. İşi azmettiriciliği yükleme çabasına kadar götürdüler.
Sinan Ateş'i Ülkü Ocakları'ndaki görevinden alan MHP, niye sahip çıksın? Üstelik o operasyon, Ülkücülerin bir iç meselesi değil, devlet meselesiydi. Ateş, devletin önemli makamlarından gelen bazı bilgi ve uyarılar üzerine görevden alındı. MHP sürece böyle dahil oldu.
Devlet Bahçeli de olayın en başında Adalet Bakanı ile görüşüp, "Sonuna kadar gidilsin, ne varsa ortaya çıkarılsın" dedi.
Yani işin içinde başka şeyler var!
Bu noktada bazı sorular sormak da lazım...
Sinan Ateş, akademisyen olmak istiyordu. Önce Rıza Ayhan'a aracılar gitti. Gazi Üniversitesi denendi. Ama şartları yeterli bulunmadı, olmadı. Peki, geçmişte rektörü bile FETÖ soruşturması geçiren ve görevden alınan Hacettepe Üniversitesi, nasıl ve kimlerin aracılığı ile oldu?
Mesela, telefonlara ByLock yüklenmesi iddiası var, araştırıldı mı?
Serdar Yıldırım, "FETÖ'nün emniyet imamı olduğu" gerekçesi ile görevden alınmıştı. Fotoğraflarla sabit. Bu kişinin Sinan Ateş'in yanından ayrılmamasının anlamı neydi?
Devam edelim...
Soruşturmayı yapanlar, Sinan Ateş'in geçmişe yönelik telefon irtibatlarını ve hesap hareketlerini neden incelemedi? Öldürülmesinin ardından ailenin aldığı gayrimenkullerin kaynağı ne? Bakıldı mı?
MHP'nin kendisine sahip çıkmaması kadar, düne kadar ülkücülere düşmanlık besleyen ve ağız dolusu sövenlerin, niçin eski bir Ülkü Ocakları Başkanı'nı yere göğe sığdıramadıkları da araştırmaya değer değil mi?
Ülkücü Hareketin yapısını iyi kötü bilirim. O yüzden olay hakkında hiçbir bilgim yokken, soranlara "Bu bir alacak-verecek meselesine benziyor" demiştim.
Sanıklar da bunları söyledi zaten. Haklı çıktım. Yine olmadı, yapılmak istenen bir operasyon daha başarısızlıkla sonuçlandı."
