Kâinatın yüzü suyu hürmetine yaratıldığı Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa’nın (s.a.v) Mekke’den Medine’ye göç edişini ‘zamanın başlangıç noktası’ olarak kabul eden Hicri Takvim’e göre bugün 1445. yıla giriyoruz.
SEBAHATTİN AYAN İSTANBUL
Bugün Muharrem ayının 1. günü ve ümmet coğrafyası Hicri takvime göre 1445. yılını eda etmeye başladı. Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’in (s.a.v) hicretini esas alarak hazırlanan Hicri takvim, büyük bir ruhi dönüşümün de yansıması olarak biliniyor. Müslümanların şaşmaz bir nizam kurduğu ve dünya üzerinde söz sahibi olmaya başladığı kritik bir dönemeci ‘Başlangıç’ sayan Hicri takvimin öngördüğü yılbaşı manevi arınmaya da zemin hazırlıyor. İlahiyatçı yazar Ramazan Kayan, Hicri Yılbaşı’nı Müslümanın muhasebe vesilesi olarak ele alması gerektiğini kaydetti.
Muhasebe vesilesi olmalı
Hicri yılbaşında Müslümanların geçen bir yılı muhasebe etmesi gerektiğini dile getiren ilahiyatçı yazar Ramazan Kayan, “Malumunuz hicri yılbaşı aslında Hazreti Ömer’in hilafeti döneminde Müslümanların yılbaşı olarak başlıyor ve değerlendiriliyor. Allah Resulü Peygamber Efendimiz’in Mekke’den Medine’ye hicretini hareketle ortaya çıkıyor. Bu yılbaşı vesilesiyle bizim gerek toplumsal gerekse evrensel ümmet olarak gerekse bireysel bir muhasebe vesilesi olarak ele almamız lazım. Ömrümüzden yıllara, aylara, günlere bu zaman dilimlerine neler sığdırıyoruz? Geçmiş bir yıl muhasebesi yaparken yeni bir yıla Allah ömür verirse neler yükleyeceğiz? Kulluk adına, İslami mücadelemiz adına, ahiretteki hesabımız adına öyle bir yaklaşım tarzını benimsememiz gerekiyor” ifadelerini kullandı.
Manevi hicreti gündemimize almalıyız
İlahiyatçı yazar Ramazan Kayan, şöyle devam etti. “Allah-ü Teala Kur’an-ı Kerim’in Nisa Suresinde bahsediyor, ‘Yeryüzü geniş değil miydi? Allah yolunda hicret etseydiniz’ diyor. Bu bakış açısıyla kendimizi belli bir toprakla, belli bir coğrafyayla, belli bir sınırla sınırlamak doğru değildir. Bizim için esas olan inançlarımızı yaşayabileceğimiz, değerlerimizi hayata geçirebileceğimizş özgürce kulluğumuzu yapabileceğimiz bir hayat anlayışı, bir yaşam tarzı bizim için önemlidir. Hicret onun kapısını aralıyor. Yoksa ne olur? Sınırcılık, sınıfcılık, vatancılık, toprakçılık ya da kavmiyetcilik, ırkçılık gibi akımlarla Allah’ın genişlettiği yeryüzünü kendimize daraltmak gibi bir yanlışa düşmüş oluruz. Bu bakımdan yeniden hicreti gündemimizde taşımamız ama hicreti taşırken de sadece mekânsal ve fiziksel bir hicreti kastetmiyorum. Manevi bir hicretten söz ediyorum. Allah Resulü’nün buyurduğu gibi gerçek muhacir kimdir? ‘Günahlardan haramlardan, münkerlerden sakınan kişi gerçek muhacirdir.’ Allah’ın yasakladığı şeylerden sakınan gerçek muhacirdir’ Hadis-i Şerifini gündeme taşımamız lazım.” hatırlamasını yaptı.
Muhacilere yüreğimizi açmalıyız
Hicri yılbaşında Yunanistan sahillerine vuran muhacirleri düşünmemiz gerektiğini ifade eden Kayan, “İslam dünyasından Türkiye’ye sığınan muhacir misafirlerimiz var. Onlara yönelik yeni gelen birtakım baskılar, yasaklar ya da işte ülkesine iade etmelerle onları nasıl zor ateşe atmış olacağımızı yetkililere hatırlatmamız gerekiyor. Bu mazlumların duasını almalıyız. Dua aldığımız takdirde Allah, Türkiye’yi sıkıntıdan kurtarır. Bize daha geniş imkanlar verir. Onlar bizim için yük değil. Belki de yücelmenin daha emin adımlarla geleceğe yürümenin bir fırsatıdır. Özellikle son birkaç yıldır ülkede biraz böyle nasyonalist odaklar, bunlara yönelik çok ciddi kampanyalar başlatıyorlar. Ve biz de işte muhacirlerimizin Akdeniz’de teknelerinin botlarının Yunan sahillerinde nasıl batırıldığını, her gün yüzlercesinin ölüm haberlerini alıyoruz. Hicri yıla girerken Akdeniz’de boğulan mültecilerimizi, muhacirlerimizi düşüneceğiz. Allah bunun hesabını bizden soracak. Kapımızı açacağız bunlara. Yüreğimizi açacağız. Ülkemizi açacağız. Belki de onlardan alacağımız duayla inşallah dünyamızı ve ahiretimizi kurtaracağız, iman etme fırsatını elde edeceğiz” dedi.
