• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0

İstanbul’u sel aldı, Eko yine dut yemiş bülbüle döndü

Yeniakit Publisher
2024-08-30 14:45:00 - 2024-08-30 11:31:31
İstanbul’u sel aldı, Eko yine dut yemiş bülbüle döndü

Türkiye gazetesi yazarı İsmail Kapan, İstanbul’un sel felaketleri ve altyapı sorunlarını ele aldı. Kapan, İstanbul’un sık sık sel felaketleriyle karşılaştığını ve altyapı eksikliklerinin bu durumun en büyük nedeni olduğunu belirtti. İstanbul’un trafik ve deprem gibi mega sorunlarla boğuştuğunu vurgulayan Kapan, şehirde acil kentsel dönüşüm ve altyapı iyileştirmelerinin şart olduğunu söyledi. Kapan, yetkililerin uyarılarının yeterince dikkate alınmadığını ifade ettiği yazısında şunları kaydetti:

Türkiye gazetesi yazarı İsmail Kapan, İstanbul’un sel felaketleri ve altyapı sorunlarını ele aldı. Kapan, İstanbul’un sık sık sel felaketleriyle karşılaştığını ve altyapı eksikliklerinin bu durumun en büyük nedeni olduğunu belirtti. İstanbul’un trafik ve deprem gibi mega sorunlarla boğuştuğunu vurgulayan Kapan, şehirde acil kentsel dönüşüm ve altyapı iyileştirmelerinin şart olduğunu söyledi. Kapan, yetkililerin uyarılarının yeterince dikkate alınmadığını ifade ettiği yazısında şunları kaydetti:

"İstanbul bir “megakent” ve maalesef pek çok “mega” problemler ile boğuşuyor… En başta trafik problemi. Her gün, her akşam vatandaş evden işe, işten eve giderken trafik çilesini iliklerine kadar hisseder!

İstanbul’un bir numaralı ulaşım güzergâhı olan D-100 Karayolu (Diğer adıyla E-5)’in üzerindeki yaya geçitlerine, ta seçimlerden önce asılmış olan afişler var. Şöyle yazıyor: TAM YOL İLERİ. Afişteki yazı ile yoldaki durum ise taban tabana zıt… Tam yol ilerlemek şöyle dursun, bazı noktalarda çeyrek yol bile yok. Anlayacağınız durum özetle şöyle: TAM YOL STOP!

Hâl böyle olunca, 20 kilometrelik mesafeyi bir buçuk saatte gidemiyorsunuz. Hele bir de kaza veya arıza vuku bulmuşsa yandı gülüm keten helva… Hâsılı trafik çilesi, İstanbul’da yaşayanların hiç bitmeyen kâbusudur. Bu kâbus ne zaman ve nasıl sona erer, bugün için belli değil. İstanbul’un bir de özellikle son çeyrek asırdır (1999’dan beri), her sarsıntı vesilesiyle hatırlanan, kısa süreliğine hararetle konuşulup tartışılan ve sonra unutulan en büyük korkusu var: MUHTEMEL BÜYÜK DEPREM!.. Allahü teala muhafaza eylesin… Elbette bilim adamlarının şümullü ilmî çalışmalarla yaptıkları tespitlere ve bu istikamette yaptıkları uyarılara çok dikkat etmek lâzım. Ama neticede, sebeplere yapışmanın yanında Allahü tealanın merhametine sığınmaktan başka da çaremiz yok! Ona tevekkül edeceğiz. İmkânlar dâhilinde daha dayanıklı yapılar inşa etmek, zayıf ve yıkık olanları ise tahliye ve tasfiye etmek, bunu da olabildiğince süratli şekilde yapaya çalışmak lâzım. Zira işin şakası yok!

Türkiye baştan sona fay hatları üzerine kurulu bir ülke. Jeoloji uzmanları her gün yeni yeni faylar tespit ediyor!.. Türkiye bütün imkânlarını seferber ederek, 6 Şubat 2022 Kahramanmaraş depremlerinin tahribatını ortadan kaldırabilmek için çalışıyor. Bu arada yurdun çeşitli yerlerinde meydana gelen küçük ölçekli depremler dahi, vatandaşlarımızı anında panik hâline sürüklüyor… Aslında, 1999 Gölcük depreminden beri bu panik devam ediyor...

İstanbul’a dönersek, bilirkişilerin tespitlerine göre, megaşehirde depreme karşı dayanıklı olmayan bir buçuk milyon konut var. Ve bunların bir an evvel dönüştürülmesi gerekiyor. Maraş depremlerinde, on üç ilde yıkılan, ağır hasar gören 650 bin konutu dikkate alırsak, İstanbul’da ne gibi bir durumla karşı karşıya olduğumuz derhâl anlaşılır… Bu arada sık aralıklarla kendiliğinden yıkılan binalar veya çevresindeki hafriyatlardan etkilenip çöken koca apartmanlar, durumun vahametini çok keskin biçimde anlatıyor. Yetkililerin ikazları, beyanları ne kadar yankı buluyor, orası çok net değil. Lakin göz ve kulak ardı edilmeyecek olan şey şudur: İstanbul’da durum çok ciddi. Kentsel dönüşüm denilen işi ne kadar çabuk halledersek, o derece rahat ederiz… Şehir kurmak sadece bina yapmak demek değil. Şehrin altyapısı en az üstünde inşa edilen binalar kadar mühim. Normal şartlarda ulaşımı rahat sağlayacak, fevkalade hâllerde de sirkülasyonu kolaylaştıracak yolların mevcut olması gerekir. Bu da planlı şehirleşme ile mümkün. Aynı şekilde yerleşik nüfusun miktarına uygun kapasitede, kanalizasyon şebekesinin önceden inşa edilmesi şart. Gökdelenleri dikip yüz binlerce insanı oraya yığdıktan sonra yapılabilecek bir şey kalmıyor.

Bakınız son iki günde İstanbul’u yine sel aldı… Tabii sadece İstanbul’u değil, Ankara’yı, İzmir’i, Adana’yı, Mersin’i; irili ufaklı bütün şehirlerimizi sel basıyor ne yazık ki. Mesela dün Bilecik’te olduğu gibi… İklim ve meteoroloji uzmanları nice zamandır ikaz ediyor; Küresel ısınma ve iklim değişiklikleri, yağışların afet hâline dönüşmesini tetikliyor. Bu sebeple şehirlerdeki su ve atık kanalizasyonlarının yeniden tasarlanması ve kapasitesinin genişletilmesi şart. Aksi hâlde şiddetli yağışların vukuunda su baskınları kaçınılmaz olur… Peki, bizim memleketimizde bu ikazlara ne denli kulak veriliyor acaba? Şehir planlamacıları bu hususta konuşsa da durumumuzun ne kadar içler acısı olduğunu bir defa daha duysak!.. Dün bütün gün boyunca, televizyon kanalları İstanbul’da ev ve iş yerlerini su basan vatandaşlarımızın perişan hâlini yansıttı… Pek çok yerde, düşük zemindeki ev ve iş yerlerinin birkaç metrelik göle dönüştüğünü hep beraber çaresizce izledik. Ekonomik sıkıntıların belimizi büktüğü bu zamanda, bir de böyle afetlerle yüz yüze gelmek, sıkıntıları katmerleştiriyor maalesef. Şu kaskatı gerçeği hiç unutmayalım: Dünyada tabiat düzeninin hızla tahrip edildiği bir ortamda, hayat şartları giderek daha zorlaşacak ve insanoğlu daha sık şekilde afetlerle karşı karşıya kalacak… Bir tarafta aşırı sıcaklıklar ve şiddetli kuraklıklar. Diğer yanda afete dönüşen yağışlar, kasırgalar, tayfunlar, hortumlar vs. vs... Bugüne kadar daha ziyade okyanuslarda ve kıyılarındaki ülkelerde görmeye alışık olduğumuz şiddetli tabiat hadiselerine, artık memleketimizde sıkça şahit oluyoruz. Hakikaten Antalya’da oluşan hortumlar, kimi zaman Hint Okyanusundaki benzerlerini aratmıyor!.. Afete dönüşen yağışlar, ne var ne yok önüne katıp sürüklerken, öyle ki; toprak kaymaları bazen yerleşim yerlerini yutarken, beri tarafta kuraklıklar bütün canlılar için alarm veriyor...

Bakınız, Türkiye’nin bütün önemli gölleri kuraklık tehlikesi altında. Son olarak, Eğirdir Gölü'nü kurumaktan kurtarmak için başlatılan bir çalışma var. Dileriz bu ve benzeri gayretler başarıya ulaşır."









 

 

 
Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23