• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0

Her şehir sokaklarının ardında bir ruh saklar

Yeniakit Publisher
2015-03-30 18:06:00 - 2015-03-30 18:10:13
Her şehir sokaklarının ardında bir ruh saklar

'Mürekkebi Kurumadan' başlıklı söyleşilerin ilkinde Şakir Kurtulmuş’un konuğu Gökhan Serter’di. Dunyabizim'den Şeyma Tuğçe etkinlikten notlarını aktarmış... 

“Mürekkebi Kurumadan” başlıklı söyleşilerin ilki geçtiğimiz gün Eyüp Belediyesi Cafer Paşa Kültür Merkezi'nde gerçekleşti. Şakir Kurtulmuş’un sunumuyla gerçekleşen proğramın ilk konuğu Gökhan Serter’di. Nezih bir topluluğun katılımıyla gerçekleşen söyleşi Gökhan Serter’in şiir serüveni ve ilk kitabının çıkış öyküsü ile genç şairlerin kendi serüvenlerinde izleyecekleri yol konusunda önemli işaretler verdi.

Uzun yıllar Adıyaman’da imam ve hatip olarak köyleri dolaştığını, şiirle tanışıklığının o yıllarda başladığını, Fırat’ın serin sularında parmaklarıyla balıklara, toprak damlı evlerin arasında yuvalanmış kırlangıçlara dokunabildiğini söyleyen Serter, “Bana Şahdamarımı Getir kitabı benim için, şiirden yana içimde biriken nefesi salıvermek gibidir” dedi.

Hicreti, göçü, sürgünü en çok görmüş şehirler ile Hicret’ten sonra bir ışık menbaı olarak yeryüzüne dağılan şehirlere dair şiirlerin yer aldığı kitabın “Bana Şahdamarımı Getir” ismi “Şehirler Kitabı” adını hak ediyor. Fakat şair, özellikle bu ismi tercih etmiş zira şahdamarı kesilmiş şehirlerin can çekiştiği bir zamanda kitabın kapağında bir dua, bir dilek olsun niyetini taşıyormuş ve kitaba bu ismi vermeyi uygun görmüş. Üstad Sezai Karakoç’un dediği gibi: “Ne tükenmezdir İslâm'ın şehirleri/ En büyüğünden en küçüğüne/ Hangisini anlatsam eksik kalır”. “Bana Şahdamarımı Getir” ise bu şehirlerin en büyüğü Mekke’den başlayarak Mostar’a, Şam’dan Kurtuba’ya kadar İslam medeniyetinin izlerini taşıyan topraklardaki anıt şehirler üzerine kaleme alınmış şiirlerden oluşuyor.

Evlerinin, sokaklarının ardında bir ruh saklar her şehir

İki bölüme ayrılan kitabın Mekke’den Mostar’a, Şam’dan Kurtuba’ya kadar İslam medeniyetinin izlerini taşıyan geniş bir coğrafyanın örnek şehirleri üzerine yazılmış duygu yüklü dizeleri içerdiğini belirten Şakir Kurtulmuş, Gökhan Serter’in şiiriyle ilgili olarak şunları söyledi: “Birbirine benziyor bu şehirlerdeki sokaklar. Acıları da hüzünleri de birbirine benziyor burada yaşayan insanların. Gazze’de pusatsız evlerinde bir taş ve sapanı olan çocukla, Arakan’da kanayan gözlerinden kimsesizliği sulara vuran çocuk arasında büyük benzerlik vardır. İki şehrin çocukları arasında bir fark yoktur aslında. Bağdat’taki bulutların kan rengini taşıması ile, Semerkant’taki kadınların kızılgül örmeleri de aynı seste buluşur. Yüzyıllardır şehirlerimize sinmiş olan aşktan ve ülfetten koparılmış evlerin, babasız bırakılmış çocukların, beldesinden göç etmek durumunda kalmış halkların yaşadığı acılar derin iz bırakıyor yüreğimizde. Bu acıları sürekli gündeme getirmek durumunda değil miyiz? Sürekli insanımızı, insanımızın acılarını konuşmalı değil miyiz?”

Şehirleri taşlarla örülmüş duvarlardan, sıralanmış beton yığınlarından, yollara dökülmüş arabalardan ve insan kalabalıklarından ziyade medeniyetin kimlik kartı gibi görmenin mümkün olduğunu söyleyen Gökhan Serter, “evlerinin, sokaklarının ardında bir ruh saklar her şehir; insan duygularının, düşüncelerinin izlerini yüzünde taşır”diyerek şunları söyledi: “İnsan gibi; doğar, büyür-gelişir ve zaman içinde ilk görüntüsünü yitirip kaybolur şehirler de. Mahalleler, sokaklar birer insan odası gibi; duygulu, kederli ya da neşelidir. Hani insan kalbinde türlü türlü duygular dolaşır ya, öyle, şehirlerin de kalbine her mevsim ayrı bir hal dolar boşalır.”

Şehirleri ‘insan’ kalbiyle örmelerini istiyoruz, cellat eliyle değil

Serter, sözlerine şöyle devam etti: “İslam’ın ördüğü şehirlerin en belirgin yanı şehre insan nazarıyla bakmasıdır. İnsan neye muhtaçsa şehir için de aynı şey tasarlanmış. Sezai Karakoç’un 'Sürgün Ülke' dediği inanç örgüsü o kadar canlıdır ki her bir taş, her bir ağaç birer ulvî emanettir. Şimdi nasıl alınmasın derelerin hakkı vadilerin elinden. Dağlar kayalarından yontulurken ormanlar nasıl edilsin yerinden.” İnsanların şehirlerini kurarken kendilerine benzettiklerini, vahiyle beslenenlerin vahyin yonttuğu kalp ile şehirlerini kurduklarını, metanın yonttuğu insanların ise yeryüzünü viran etme yarışında olduklarını söyleyen Serter, şehrin sakinlerinin kalpleri eğrildikçe modern zamanda şehirlerin de yozlaştığını belirterek, “bizimse bütün kavgamız burada; -şehirleri ‘insan’ kalbiyle örmelerini istiyoruz, cellat eliyle değil.” dedi.

Şiiriyle ilgili geniş değerlendirmelerin yapıldığı söyleşi sonunda genç şairlere şiir çalışmalarının sürekliliği konusunda öğütlerde bulunan Gökhan Serter, konuşmasını “şiir kitabı çıkarmak insanın hayatını şiirle sürdürme kararlılığının bir işareti bana göre. İlk şiir kitabı bir işaret fişeği gibi şiirsiz geçme ihtimali olan bir hayatı aydınlatıyor. Belki ikinci, üçüncü kitap şeklinde bu hep böyle olmuyor ama şiir kitabı çıkarmış bir kimsenin şiirsiz kaldığını söylemek de zor. Bu yüzden yaşarken şiiri nefeslerine yoldaş edenlerin tez bir gayretle kitaba sarılmaları şiirli bir ömür için gerçekten büyük bir hamle” sözleriyle tamamladı.

Şakir Kurtulmuş’un güzel sunumuyla gerçekleşen söyleşi sonunda katılımcılarla karşılıklı soru cevap şeklinde devam eden sohbet, şiiri önemseyen, şairi ciddi bir şekilde izlemek, yüreklendirmek gerektiğini söyleyen Kurtulmuş’un şu sözleriyle son buldu: “Uçsuz bucaksız ülkelerin toprağını, kuruyan ırmaklarını, ot bitmeyen tarlalarını, bacası tütmeyen ocaklarını, akan gözyaşlarını, yaşanılan acıları şiirden başka hangi söz anlatabilir. Bu acıları şairden başka kim omzuna alıp taşıyabilir.”

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23