Paralel İhanet Çetesi lideri Fetullah Gülen, ABD gazetelerinden New York Times’da yer alan son yazısında Türkiye’yi ve Ak Parti hükümetini şikayet etti.
Paralel çete lideri Fetullah Gülen, ABD’nin gazetelerinden New York Times’da yer alan son yazısında Türkiye’yi ve Ak Parti hükümetini şikayet etti. Türkiye’nin demokrasi, insan hakları, cinsiyet eşitliği, AB adaylığı ve Kürtler’in hakları gibi konulardaki kazanımlarının “son bir kaç yılda tersine döndüğünü” savunan Gülen, bu durumdan “seçim kazandığı için kendini mutlak güç gibi gören” AK Parti hükümetlerini sorumlu tuttu.
Yazısında son operasyonlara da vurgu yapan Gülen, özellikle Zaman ve Samanyolu’nun yöneticilerinin gözaltına alınmasını medyaya taciz olarak nitelendiriyor ve yaşananların “totalitarizme doğru bir gidiş” olduğunu savunuyor.
Türkiye’nin “Ortadoğu’da güvenilirliğini kaybettiğini” ve “Batı’ya yabancılaştığını” öne süren Gülen, Türkiye’deki bazı din alimlerinin de iktidarın baskılarına gerekçeler bulduğunu ya da sessiz kaldığını iddia etti.
“Baskıya karşı ses çıkarmak demokratik bir hak, bir vatandaşlık görevi ve inananlar için, dini bir yükümlülüktür” diyen Gülen “Kuran insanların adaletsizlik karşısında sessiz kalmaması gerektiğini açıkça ortaya koyuyor” ifadesini kullandı.
Yazısında “50 yıldır parçası olduğunu” söylediği cemaatin “dinler arası diyalog, toplum hizmeti, eğitim faaliyetlerine” dikkat çeken Gülen, hareketin “hiçbir siyasi amacı olmadığı” iddiasını bir kez daha tekrarladı. Kendisinin de “barış, karşılıklı saygı ve fedakarlık ve dinler arası diyalog” için vaazlar verdiğini kaydeden Gülen, AB üyeliğini hedefleyen AK Parti’ye ilk zamanlar destek verdiklerini, “yolsuzluk ve otoriterleşme” karşıtı söylemleri yüzünden hedef olduklarını ileri sürdü.
Gülen, cemaatinin “tek kurban” olmadığını iddia ederken, diğerleri arasında “barışçı çevre protestocuları, Kürtler, Aleviler, gayrimüslim vatandaşlar ve iktidarla uyumlu olmayan bazı Sünni Müslüman grupları” saydı.
Fetullah Gülen, Türkiye’deki bu gruplara birlikte hareket etme çağrısı yaparken, yazısını şu ifadelerle sürdürdü:
“Geçtiğimiz 50 yıl boyunca kimi katılımcı kimi destekçi milyonlarca türk vatandaşı ‘Hizmet’ olarak adlandırılan sivil toplum hareketine katılma şansına sahip olmuşlardır. Bu vatandaşlar dinlerarası diyalog, topluma hizmet ve hayat değiştiren eğitimi erişilebilir hale getirmek için çalışmışlardır. Onlar 150′den fazla ülkede 1000′den fazla çağdaş laik okullar, ders merkezleri, kolejler, hastaneler ve yardım kuruluşları kurdular.
Ben dahil olmak üzere hizmetin üyeleri hükümetin yürüttüğü 2005 yılındaki avrupa birliğiyle müzakere sürecini destekledik. Hükümet politikaları hakkında konuşmak bizim hakkımız ve görevimizdir.”
