• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Ali Karahasanoğlu
Ali Karahasanoğlu
TÜM YAZILARI

Dikkaaaat: “Dosya karara çıkacak!”

20 Ocak 2015
A


Ali Karahasanoğlu İletişim: [email protected]

Biliyorsunuz, gazetemizin davaları için mahkemelere gidip, ifade veriyor olsak da..

Bunlar, bizim özel hayatımızla ilgili davalar olmasa da..

Yine de o davaları sıklıkla size aktarıp, gündemi meşgul etmek istemiyoruz.

Ama dünkü duruşmamızda, hayli ilginç olaylar yaşadık.

Hem yaşadıklarımızı aktaralım.

Hem de, hukuki tecrübe olması açısından, bilgi dağarcığınıza yazmanız için, anlatmış olalım..

Bir de.. Gezi isyanında neler yaşanmıştı, hatırlatmış olalım..

Gezi isyanının birinci ayında; 28 Haziran 2013 günü “Teröristbaşı Apo’nun avukatı sormuş, biz cevap verelim” başlığı ile bir yazı kaleme almıştım.

Bahsettiğim kişi, Sezgin Tanrıkulu. Teröristbaşı Apo’nun avukatlığını da yapan bu kişi, CHP milletvekili sıfatı ile, Başbakan’a  sorular sormuş.

Biz de, “sorular medyaya yansıdı ama, cevaplar belki yansımaz” düşüncesi ile, aynı gün konuyla ilgili düşüncelerimizi yazmışız. 

Bu arada, Gezi isyanındaki olaylara değinmişim.

İstanbul Tabipler Odası’nın, Gezi isyanındaki isyancılar lehine tavrını eleştirmişim..

PKK’nın avukatı Sezgin Tanrıkulu değil.. 

Tabipler Odası şikayet etmiş.. Sanık olmuşum..

İddianameye suç olarak kabul edilip alınan tam ifade şu: “Sahte doktorlar, bitkisel tedaviler için saat başı uyarı açıklamaları yaparken.. Kendileri sokaklarda acil servis noktaları kurup, orda kayıtsız-kuyutsuz sahte doktorlarla, öğrencilerle hasta muayenesi yaptırtan. Eczanelerden yasadışı yollarla ilaç alıp, otel otoparklarını, cami içlerini ağrıkesicilerle, serumlarla dolduran Tabipler Odası yöneticileri.. En başta da, orman işgalcisinin damadı Ali Çerkezoğlu..”

Suç olan ifadem bu imiş...

O tarihli gündemden koptuğumuz için, izah etmem lazım.. 

Demek istediğim şu: “Tabipler Odası, bitkisel tedaviye karşı çıkıyor, sahte doktorları ihbar ediyor.. Meslek odası olarak bunu yapabilir.. Yapmalıdır da.  Ama Gezi isyanında; kanuna aykırılıklara seyirci kalıyor.. Sokaklara gayrısıhhi revirler açılmasına, sırtına beyaz önlük takanın, kim olduğuna bakılmadan sokaklarda insanlara serum vermesine seyirci kalınıyor. Hatta destek veriliyor..” 

Var mı bu ifadede yalan bir şey?

Bugün geldiğimiz noktada, bu gerçek çok daha net olarak karşımızda duruyor.

O günlerde ortalıkta dolaşan sahte doktorlar da tespit edildi. Tıp fakültesinde daha öğrenci olduğu halde, beyaz önlüğü giyip, yaralı isyancılara serum verenler de tespit edildi..

Yazdığım her şey doğru.

İlaveten.

Tabipler Odası’nın sekreteri Ali Çerkezoğlu’nun kayınpederinin Sarıyer’de ormandan dönüşme bir ağaçlık alanda oturduğunu hatırlatıp, Gezi Parkı’ndaki ağaçları çok seviliyorsa, önce kayınpederinin oturduğu alanda kesilen ağaçlar için bir gösteri yapılmasını istemişim.

Burda bir yanlış var mı? Yok..

Ama iddianame hazırlanmış, ifade veriyoruz.

Haydi verelim.. 

Peki ya sonra ne oldu?

Sonrası ilginç.. Mahkemeden celbedilmesi gereken Gezi isyanı çerçevesinde açılan birçok dosyanın bilgisini delil olarak bildirdiğim halde. 

Hakim bey, hepsini dinledi.. Tutanağa geçti..

“Şöyle bir bakayım, buyrun oturun” dedi..

Ardından 20 saniye ya geçti, ya geçmedi..

Toplanmasını talep ettiğimiz tüm delillerimizi reddetti. 

Böyle ihtimalleri tahmin ettiğimiz için.. Her zaman için, “Yazılı dilekçe vermek üzere süre talebinde” de bulunuruz..

Nitekim, bildirdiğimiz delillerle birlikte, bu süreyi de istemiştik.

İyi ki de istemişiz.

Delil toplama taleplerimiz reddedildi ama..

Savunma sadedinde, süre talebimiz kabul edildi.. 

İlginçlik, işte tam da bu andan sonra zirve yaptı..

Arif Kapkara isimli hakim bey, duruşma gününü, bir hafta sonrası olarak vereceğini söyledi.

“Bir hafta sonrası”; bilenler için mesajdır: “Dosya karara çıkıyor!”

Oysa biz onlarca delil bildirdik, haydi onların toplanması reddedildi.

Şimdi yeni deliller bildireceğiz. 

Bildireceğimiz delillerimizi görmeden bir hafta sonrasına gün vererek, dilekçemizdeki her şeyin reddedileceği niye ima ediliyor ki?

Normalde diğer duruşmalar ne zamana veriliyorsa, bu dosya da o zamana verilir, kimse de bir şey diyemez!

Değil mi ama?

Hukukçu olmayan kardeşlerimiz, “Akıl okuma mı yapıyorsun? Nerden biliyorsun dosyanın karara çıkacağını!”

O kadarcık tecrübemiz olsun artık..

Tecrübe bir yana..

Hakim bey de kendisi itiraf etti: “Verdiğim günde dosya artık karara çıkacak..”

Şok oldum..

Yıllarca avukatlık yaptım..  28 Şubat’ın en cafcaflı döneminde gazetenin davalarına girdim.

Bir hakimin böylesine açıktan, “dilekçe vermek üzere sanığa süre tanıdığı” bir duruşmada, sonraki celse nihai karar vereceğini söylediğine hiç şahit olmadım. 

Duruşma bitmişti ama, dayanamadım sordum, “Siz şimdiden.. Sonraki duruşmada karar verileceğini nasıl söyleyebilirsiniz? Dilekçe vermek üzere bize süre verdiniz. Ne yazacağımızı nerden biliyorsunuz ki, önemi olmadığını ima ederek, dosyanın karara çıkacağını bildiriyorsunuz?”

Birazcık esneklik getirdi sözlerine: “Büyük ihtimalle karar vereceğiz. Öyle demek istedim.”

Bunlar yaşadıklarımız..

Şimdi söyleyin, 20 yıllık bir gazeteci.. 30 yıllık bir hukukçu.. Bir basın davasında bu muameleye tabi tutulursa...

Kimbilir kimler, ne muamelelere maruz kalıyordur!..

(Hele de bu yaşadığımız, “İktidar yanlısı, iltimas görüyor” denilen bir gazetecinin başına geliyorsa, gerisini siz düşünün.)

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23