• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0

Demokrasinin İslam'la barışması/buluşması mümkün mü? Bu işlerin altından kalkmak, siyaseten ancak AK Parti ile mümkün

Yeniakit Publisher
2024-07-15 15:35:00 -
Demokrasinin İslam'la barışması/buluşması mümkün mü? Bu işlerin altından kalkmak, siyaseten ancak AK Parti ile mümkün

Hüseyin Besli, demokrasinin tarihini ve bugünkü işleyişini ele aldığı yazısında, demokrasinin kökenlerinden bahsetti. Atina site devletinden günümüze kadar demokrasinin farklı biçimlerde uygulandığını belirten Besli, Batı'nın demokrasi anlayışını eleştirdi. Türkiye'nin demokrasi tecrübesini ve Batıcı devlet elitinin dayatmalarını anlatan yazar, demokrasinin İslam'la barışması gerekliliğini vurguladı. Ak Parti'nin demokrasiye katkılarını öne çıkaran Besli, demokrasinin yeniden tanımlanması gerektiğini savunduğu Akşam gazetesindeki yazısında şunları kaydetti:

Hüseyin Besli, demokrasinin tarihini ve bugünkü işleyişini ele aldığı yazısında, demokrasinin kökenlerinden bahsetti. Atina site devletinden günümüze kadar demokrasinin farklı biçimlerde uygulandığını belirten Besli, Batı'nın demokrasi anlayışını eleştirdi. Türkiye'nin demokrasi tecrübesini ve Batıcı devlet elitinin dayatmalarını anlatan yazar, demokrasinin İslam'la barışması gerekliliğini vurguladı. Ak Parti'nin demokrasiye katkılarını öne çıkaran Besli, demokrasinin yeniden tanımlanması gerektiğini savunduğu Akşam gazetesindeki yazısında şunları kaydetti:

"(...) Her ne kadar demokrasinin kökenleri ta Atina site devletine kadar uzatılsa da; hem Aristo, hem Platon demokrasiyi 'ayak takımının yönetimi' olarak tanımlamıştır.

Ta o günlerden günümüze kadar farklı zamanlarda farklı biçimlerde (klasik, liberal, sosyalist, cumhuriyetçi, muhafazakâr vs.) uygulanagelmiş demokrasi.

Lakin, daha yakın zamana kadar Fransa'da sadece belli bir miktarın üstünde vergi verenler oy kullanıyordu. ABD'de 1960'lara kadar siyahların oy kullanma hakkı yoktu, ilk defa 1893 yılında Yeni Zelanda'daki uygulamaya kadar kadınlar oy kullanamıyordu...
ÖNE ÇIKAN VİDEO

Yani; halkın kendi kendini yönetmesi anlamında olan demokrasi, sadece belli sınıfları, belli özelliklere ait insanları 'halk' kabul ediyordu daha düne kadar.

Demokrasi dediğimiz şeyin kendi başına kıymeti harbiyesi olmadığı gibi bir şeye dayanmadan var olması da mümkün değildir.

Bugünkü anlamıyla demokrasi, ancak, medeniyetin sırtına binerek varolabilmektedir.

'Medeniyet' ise başlı başına bir muamma.

Malumunuz; büyük ya da semavi diye isimlendirdiğimiz dinlerde mümin ile kafir atbaşı aynı seviyede durur. Din, teorik olarak her ikisine de eşit oranda alan açar. Kişinin tercihiyle birinin alanı ötekine göre genişler ya da daralır.

Ancak; 'medeniyet dini'nde kişinin seçme hakkı yoktur. Kişi medeni olmakla insan vasfı kazanır, medeniyetin dışına düşerse insanlıktan da düşer.

(1870'lerde, gavurca 'civilisation' kelimesinin karşılığı olarak kullanılan 'medeniyet' kelimesiyle Medine'den türetilen medeniyet kelimesini aynı şey olarak görmemek gerekir.)

Bu vesileyle medeniyet; bir taraftan insanlığın tanıdığı en ceberrut din olarak tezahür ederken, öte tarafta yine insanlık tarihinin en fazla mümini olan din olarak ortada durmaktadır.

Ceberrut vasfıyla dünyanın en ücra köşelerine kadar uzanan medeniyet, demokrasiyi de yedeğinde taşımıştır, lakin, bu demokrasi, gayrının imkân ve varlıklarını Batı'ya taşıyan bir kaldıraç olmaktan başka bir özellik taşımaz...

Batı'nın kendinden arta kalan dünyaya layık gördüğü demokrasi; o ülkenin halklarının değil, uluslararası soyguncuların taleplerine uygun olarak işler.

Türkiye'ye gelirsek;

Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra, vatanları müstevliler tarafından paylaşılıp işgal edilen bir grup Osmanlı, Mustafa Kemal'in başkanlığında örgütlenerek bağımsızlık ve istiklal mücadelesi verir, başarılı da olur ve nihayetinde Türkiye Cumhuriyeti Devleti kurulur.

Ne var ki; istiklal mücadelesi Batılı yedi düvele karşı verilmesine rağmen; Cumhuriyetin kurucu kadrosu; halkın, başta din olmak üzere bütün tarihi değerlerini reddederek Batılı toplumlara benzeyen, Batıl, değerleri en üstün değer kabul eden bir toplum yaratmaya (!) kalkışmıştır.

İşte, Türkiye'ye demokrasi de bu Batıcı devlet eliti tarafından getirilmiş, uyup uymadığına bakılmaksızın halka giydirilmeye çalışılmıştır.

Oysa, kaynağında, Batı'da demokrasi binlerce yıl içinde, sürekli yap-boza uğrayarak, düşe-kalka fakat hep kendi meselesi, kendi derdi olarak, bir nevi olağan bir akış içinde vücut bulmuştur.

Bizde ise, sert bir devrim sonucu, hiç içselleştirilmeden, yapay bir biçimde şekillendirilmeye çalışıldığı için demokrasi hep kör-topal yoluna devam etmek zorunda kalmıştır.

Şimdi bizim açımızdan mesele şu: Tabandan bir hareket başlatarak demokrasiyi yeniden tanımlayıp, yeniden işlevsel hale getirebilir miyiz?

Demokrasinin İslam'la barışması/buluşması mümkün mü?

Bu sorunun cevabı 'evet' ise şayet ne şekilde ve nasıl yapılmalı?

Gördüğünüz gibi daha çok işimiz var;

Ve bu işlerin altından kalkmak da, siyaseten ancak Ak Parti ile mümkün... Bunu unutmayalım."

 

 

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23