• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0

'Cihan’ın Nizamı için Türklerin Kürtlerin ve Arapların İttifakı: Yeniden Malazgirt Ruhu'

Yeniakit Publisher
2024-08-26 18:20:00 -
'Cihan’ın Nizamı için Türklerin Kürtlerin ve Arapların İttifakı: Yeniden Malazgirt Ruhu'

Yazar Alper Tan Stratejik Düşünce Enstitüsü'nde 'Cihan’ın Nizamı için Türklerin Kürtlerin ve Arapların İttifakı: Yeniden Malazgirt Ruhu' başlıklı bir yazı kaleme aldı.

İşte Alper Tan'ın 'Cihan’ın Nizamı için Türklerin Kürtlerin ve Arapların İttifakı: Yeniden Malazgirt Ruhu' başlıklı o yazısı;

Hulafa-i Raşidin döneminde İslam orduları çeşitli şekillerde Anadolu topraklarında yer edinmişlerdi. Ama önlerinde köklü bir imparatorluk olan Bizans vardı. Bizans’ın Müslümanlar tarafından fethedileceği ise Hz. Peygamber tarafından Hendek Savaşı sırasında müjdelenmişti.

1071 Malazgirt Zaferi ile Anadolu’nun kapıları Müslümanlara tamamen açılmıştır. Büyük Selçuklu, bir Türk hanedanı tarafından yönetildiği için tarih kitapları Malazgirt Savaşı’nı Türk devletinin zaferi olarak yazıyor. Bu elbette normaldir. Fakat bir hakikate dikkat etmeliyiz. Sultan Alparslan’ın ordusu Türkler, Kürtler ve Araplardan oluşuyordu. Yani aslında gerçek bir İslam Ordusu idi. Bunu neden böyle görmek gerektiğini o zamanki Abbasi Halifesinin Malazgirt için ettiği duadan anlayabiliriz. Ama önce Malazgirt Ovası’na bakalım.

Büyük Selçuklu Hükümdarı Alparslan, Malazgirt’te savaş meydanında Cuma namazı vakti bir geçit resminden sonra, ordusuna aşağıdaki konuşmayı yapıyordu.

“Ya Rabbi!

Seni kendime vekil yapıyor, azametin karşısında yüzümü yere sürüyor ve senin uğrunda savaşıyorum.

Ya Rabbi!

Niyetim halistir, bana yardım et, sözlerimde hilaf varsa beni kahret.

Ey Askerlerim!

Eğer şehit olursam bu beyaz elbise kefenim olsun. O zaman ruhum göklere çıkacaktır. Benden sonra Melikşah’ı tahta çıkarınız ve ona bağlı kalınız. Zaferi kazanırsak istikbal bizimdir. Biz ne kadar az olursak olalım, onlar ne kadar çok olurlarsa olsunlar, bütün Müslümanların minberlerde bizim için dua ettikleri şu saatte kendimi düşman üzerine atmak istiyorum. Ya muzaffer olur, gayeme ulaşırım; ya şehit olarak Cennete giderim. Sizlerden beni takip etmeyi tercih edenler takip etsin. Ayrılmayı tercih edenler gitsinler. Burada emreden sultan ve emredilen asker yoktur. Zira bugün ancak ben de sizlerden biriyim, sizlerle birlikte savaşan gaziyim. Beni takip edenler ve nefislerini ulu Allah'a adayanlardan şehit olanlar Cennete, sağ kalanlar ise ganimete kavuşacaklardır.”

İslam ordularının başkomutanı Alparslan, Malazgirt Meydanı’nda bu konuşmayı yaparken diğer İslam beldelerinde neler oluyordu?

O Cuma,  Bağdat’ta bulunan Abbasî halifesi, Malazgirt cihadı konusunda bütün camilerde şu dûanın okunmasını emretmişti:

“Allah’ım, İslam sancağını yükselt ve ona yardım et! Sana itaatte canlarını feda edip, sana tabi olmak hususunda kanlarını akıtan, senin yolunun mücahitlerini kuvvetlendirerek; yurtlarını güvenlik ve zaferle dolduran yardımlarından mahrum etme. Müminlerin emirinin burhanı olan Sultan Alparslan’ın senden dilediği yardımı esirgeme ki o bu sayede hükmünü yürütsün, şanını yaysın ve zamanın güçlükleri karşısında kolayca yerinde tutunabilsin. Senin dinini şerefli ve yüce tutabilmesi için onu lütufkâr et ve desteğinden mahrum etme. Ordusunu meleklerinle destekle. Niyet ve azmini, hayır ve başarıyla sonuçlandır. Çünkü o senin ulu rızan için rahatını terk etti. Malı ve canıyla senin emirlerine uymak amacıyla senin yoluna düştü. Allah’ım, o nasıl senin çağrına itaat edip, hükmünün korunmasında gevşeklik göstermeden emrine uymuş ve düşmanlarına bizzat karşı koyarak, dinine hizmet için geceyi gündüze katmışsa; sen de ona zafer kısmet eyle, dileklerinde ona yardımcı ol, kaza ve kaderini onun için iyi tecelli ettir. Onu öyle bir koruyucu ile kuşat ki, düşmanların her türlü kinlerini defetsin ve lütfun ile bu koruyucu en sağlam ellerle muhafaza etsin. Yapmak istediği her işi ona kolay kıl. Ey Müslümanlar!

Doğru bir niyet, dürüst bir azim ve Allah’tan korkan temiz kalplerle ve ihlas bahçesinden kısmet alan inançlarla onun için Allah’a yalvarıp yakarınız.

Çünkü yüce Allah kitabında şöyle buyuruyor: ‘Ey Muhammed, onlara dualarınız olmasa Rabbim size niçin değer versin, de.’ Onun güçlü kuvvetli olarak sancağını yükseltip zaferlerin en yücesine erişmesi ve gayesine nail olması hususunda Allah’a dua ve niyazda bulununuz. Allah’ım, onun bütün güçlüklerini kolaylaştır!”

İslam halifesinin emriyle bütün Müslümanlar camilerde samimi olarak bu duayı ediyorlardı.

Malazgirt Zaferi’nin sırrını anlarsak geleceğin başarılarının ve yeni zaferlerin sırrını da çözebiliriz. Son iki asırda Müslümanların savrulmalarının dağılmalarının ve zayıflayarak parçalanmalarının sebebi maddi zayıflıktan ziyade manevi boşluk ve özgüven eksikliğinden kaynaklanıyordu.

Batının teknolojik üstünlüğü gözlerimizi kamaştırmıştı. Fransız İhtilali ile başlayan ulusçuluk/ırkçılık fikri bir tefrika illeti olarak bütün Müslüman ülkelerine yayıldı. Netice ortada. 76 seneden bu yana bir avuç Siyonist, Kudüs’te, Filistin de 2 Milyar Müslümanın gözleri önünde masumları her gün yok ediliyor. İçimizdeki bazı beyinsizler bunu “Arapların meselesi” olarak görüyor umursamıyor. Irkçılık hastalığı giderek yayılıyor.

Bu hastalığın derhal farkına varmalı ve hızla uzaklaşmalıyız.

Hadi tarihi yeniden idrak edelim. Titreyelim ve kendimize dönelim. İstikametimizi belirleyelim. Kendimize çekidüzen verelim.

Türk’ün, Kürd’ün, Arab’ın içinde olan ırkçıları, kardeş kavgasını, kardeş kanı dökülmesini arzulayanları dikkate almayalım. Onlara asla fırsat vermeyelim. Malazgirt’teki gibi, Çanakkale’deki gibi tek bilek, tek yürek olarak bölgeyi yeniden inşaa edelim. Bu üç kardeş ırkın birbirlerinden üstünlükleri yoktur. Hepsinin de kökleri bu bölgededir, toprakları da bu topraklardır. Düşmanlarımız, “Tek Güç” olduğumuzda nasıl büyük bir devlet olduğumuzu bildiklerinden bizleri paramparça ettiler. Irkçı şarlatanlar, kanı bozuklar, vatan hainleri ürettiler, Allahımızın, kitabımızın, rehberimizin bir olduğuna bakmadan bizi ayırdılar, önce fitne sonra kavga çıkarttılar, savaştırdılar.

Ey bu toprakların asli sahibi Türkler, Kürtler ve Araplar; artık BİRLİK olma zamanı gelmedi mi? Ne zaman uyanıp bu oyunları bozacağız? Ne zaman silkelenip benliğimize, kimliğimize, inancımıza, topraklarımıza sahip çıkacağız?

Dikkat ediniz. Zaman geldi. Ya birleşip yeniden dirileceğiz ya da paramparça olup yok olacağız.

Ey Türk, ey Kürt, ey Arap kardeşlerim aramızdaki fitnecileri, fesatçıları, ırkçıları, kanı bozukları aramızdan çıkarma zamanı.

Nasıl ki Malazgirt zalim Bizans’ın sonunu getirdi ise Gazze de zalim ABD’nin, zalim Fransa’nın, zalim Britanya’nın, zalim İsrail ve arkasındaki destekçi tüm zalimlerin sonunu getirecektir.

Yeter ki bunun idrakinde olalım. Yeter ki Malazgirt ruhunu anlayalım. Cihan’a yeni bir nizam için Malazgirt ruhu lazım. Çünkü yeni Malazgirt Gazze’dir. Gazze yeni Malazgirt’tir.

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

ASYA

Tarihte tüm Zaferlerimiz Türk Kürt Arap Müslümanlar sayesinde kazanıldı onun için özellikle Kürt le Arapla aramızı açıyorlar tekrar başaramasınlar diye Yarı cahil kesim de bu oyuna geliyor.
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23