• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0

Cesur ve tavizsiz.... Vefalı ve merhametli: Mustafa Karahasanoğlu

Yeniakit Publisher
2023-08-14 11:57:00 - 2023-08-14 12:12:29
Cesur ve tavizsiz.... Vefalı ve merhametli: Mustafa Karahasanoğlu

AKİT TV Haber Koordinatörü Muharrem Coşkun, Gazetemizin İcra Kurulu Başkanı Mustafa Karahasanoğlu ağabey ile ilgili önemli bir yazı kaleme aldı.

AKİT TV Haber Koordinatörü Muharrem Coşkun, Gazetemizin İcra Kurulu Başkanı Mustafa Karahasanoğlu ağabey ile önemli anılarını paylaştı.

İşte Muharrem Coşkun'un o ifadeleri:

Mustafa Abinin gazetecilik tercihi ve özellikle 28 Şubat sürecindeki duruşu; O’nun köyü Başpınar’dan ayrılıp, mücadele yolunu seçmesinin ne kadar isabetli olduğunu gösteriyordu. O; 150 yıldır bu milletin kimliğine,
inancına, tarihine saldırıda bulunan ‘Tek Dişi Kalmış Canavar’ları püskürtme harekatını tercih etmişti. Büyük oranda başarılı da oldu… Cesaret ve merhamet abidesiydi. Bu cesaretinin kaynağını şöyle açıklamıştı: Dürüstsen, para pula tenezzül etmez, davanda samimi olursan korkmazsın…

Hareketlerini başkalarının görüşlerine göre yönlendiren insanlar, şahsiyetlerini kaybeden insanlardır. Şahsiyetini yitiren insanlardan sadakat beklemek ise en büyük ahmaklıktır..” (Mustafa Karahasanoğlu-07.08.1969)
Mustafa Karahasanoğlu abimiz bu sözü Ağustos 1969 yılında yani sadece 21 yaşında iken not etmişti defterine.. Aslında 74 yıllık mücadele ve badirelerle geçen hayatına baktığımız zaman, bu sözün O’nun hayatının mottosu olduğu da görülecektir.. Öyle ki; bir dava eri, cesur gazeteciliğin müşahhas örneği, merhamet ve vefa abidesi Mustafa Karahasanoğlu; siyasi mücadele ile, ömrünü verdiği gazetecilik yıllarında duruşunu asla değiştirmemiş, eğilip bükülmemiş, ağır bedeller ödemek pahasına tavizsiz olarak yoluna devam etmiştir. Yaklaşık 27 yıldır tanıdığım ve birlikte çalışma bahtiyarlığına eriştiğim Mustafa Karahasanoğlu’nu soran dostlarıma O’nu en önemli şu vasıfları ile anlatırım hep:
- Cesaret
- Merhamet
- Sadakat
- Vefa
Cesurdu; Hem çok genç yaşta başladığı siyasi hayatında, hem de gazetecilik ve medya yöneticiliği döneminde hakkı haykıran, zalimlere ve İslam düşmanlarına karşı verdiği tavizsiz mücadelenin benzeri çok azdır. Zifiri karanlık dönem olarak tarihe geçen 28 Şubat günlerinde, bizzat makamına kadar gelerek kendisini ‘Bu devlet, bekası için her şeyi yapar bu bina çöker siz de altında kalırsınız’ diyerek alenen tehdit eden zinde güç temsilcilerine; “Devleti ve orduyu asıl yıpratanlar, millet düşmanı uygulamalara teşebbüs edenlerdir. Kaderimizde ölmek varsa kaçamayız, bildiğinizi yapın” diyerek meydan okumuş ve bu milletin değerlerini yok sayanlara karşı mücadelesini tavizsiz sürdürmüştü. 312 General topyekun gazetesini susturma davası açtığında da en ufak bir geri adım atmamıştı. Daha 20’li yaşlarda Ayasofya için yaptığı eylemler, davasına inandığı Milli Görüş lideri Necmettin Erbakan için yaptığı fedailikler ve Müslümanlara karşı ‘Topyekun Savaş’ın başlatıldığı 28 Şubat sürecinde zalimleri ‘belleyen’ manşetlerle bunu fazlasıyla göstermişti.


Merhametliydi; Cesur olduğu kadar merhametli ve şefkatliydi de. İşsiz ve çaresiz kalanları arar sorar, elinden geldiğince yardım ederdi. 28 Şubat sürecinde sırf eşi başörtülü olduğu için ya da namaz kıldığı için Silahlı Kuvvetlerden ‘irtica’ yaftası ile atılan ve hiçbir yerde işe alınmayan pek çok mağdura destek olduğunu bilirim. Çeyrek asırdan fazla yönettiği Akit Gazetesinde, ayrılan hiçbir personelin, ‘hakkımı alamadım’ diyerek dava açtığı görülmemişti. Dahası işten kendi rızası ile ayrılan veya ayrılmak durumunda kalan kişilere bile iş bulana dek maddi manevi yardım ettiği biliniyordu. O’nunla her derdinizi paylaşabilir çözüm bulabilirdiniz.


Sadakatliydi; O’nun sadakati en başta hayatını adadığı İslam Davası’na idi.. Şahıslardan ziyade inancına, ilkelerine, değerlerine sadıktı.. Hakk’ın hatırını daima üstün tutar, ‘Hakkaniyet’i titizlikle gözetirdi.
Vefalıydı; Dava arkadaşlarına, samimi insanlara, dostlarına vefalıydı.. Yola çıktıklarını yolda bulduklarına değişmez, onları unutmaz, tenkid ve tavsiyelerini önemser, irtibatını koparmazdı. Bendenizden en son talebi; dava arkadaşları Milli Görüş davasının öncüleri Milli Nizam’ın kurucularının hayatta olanlarını bulup, onların hatıralarını kayıt altına alıp belgesel yapmamdı.

Çok sevdiği köyünü mücadele için terk etti

Mustafa Karahasanoğlu aslında tam bir Anadolu aşığıydı.. Erzincan’ın Başpınar Köyünde 1948 yılında dünyaya gelmiş hareketli bir çocuktu. Başpınar’ı o kadar çok seviyordu ki; genç yaşta Başpınar için şiirler bile yazmıştı. İlerleyen yıllarda köyüne vefasını sürdürmüş, kalkınması için elinden geleni yapmıştı.

‘İsterdim ki huzur refah ile yaşamak
Sabahleyin ezan sesi ile uyanmak
İsterdim ki; bahçelerimi bağlarımı belleyem,
Penceremden Fırat akışını seyredem
Akşam üstü kovanlarla uğraşıp
Daperdeki dutlarımı toplayıp
Yolda şöyle bir Çomar ile avlanıp
Büyük çeşmeden su içeyim kana kana..
Ancak bu şiire yansıyan hayalleri hiçbir zaman gerçekleşmeyecekti Mustafa abinin.. Zira dünyanın acımasızlığı, özellikle ülkemizde son 150 yıldır millete ve milletin değerlerine savaş açanlar mücadeleye zorlamıştı O’nu adeta.. Köyünden yurdundan kopmak zorunda kaldı.. Tahsil için geldiği İstanbul’da olayın ciddiyetini daha da kavradı.. Üstad Necip Fazıl Kısakürek’in, ‘Hor ve öksüz’ diye tarif ettiği ‘Dava’ ‘Mehmedler’ bekliyordu.. Mücadelesi daha üniversite yıllarında başladı.. İslam’ı tahkir ve Müslümanları tezyif edenlere karşı daha talebe iken şiirleriyle, yazılarıyla meydan okumaya başlamıştı. İçi içine sığmıyordu, hele biri ecdadına saldırdı mı, Mehmed Akif’in ifadesiyle, ‘Hiç olmazsa yanından kovuyordu’.

İlk kitabı: Tek adam Erbakan

Çok genç yaşlarda Milli Görüş lideri Necmettin Erbakan’ı tanıyacaktı. Erbakan Hoca, ‘O’nun dilini konuşuyor, bu toprakların haykıran sesi oluyordu. Tereddütsüz kararını verdi. Önce Milli Nizam Partisi’nde (MNP)Beyoğlu Gençlik Kolları Başkanlığı’nı üstlendi. Sonra da MSP’de.. Erbakan Hoca’ya karşı parti içinden veya dışından yapılan haksızlıklara karşı kendini adeta siper ediyordu. Erbakan Hoca’nın ‘dava’sı Onun davası olmuştu.. İlk eseri de 1975’te böyle ortaya çıktı: Tek Adam Erbakan

Şahsiyetli ve cesur gazeteciliğin mimarı

Ardından gazetecilik yılları… 1979’da Milli Gazete yöneticiliğini üstlendi.. 31 yaşındaydı.. Yöneticiydi ancak çok farklıydı. Bazen pikajcı, bazen sayfa sekreteri, bazen matbaa işçisi, zaman zaman da şoförlük yapıyordu. Mütevazı ve komplekssizdi. Koşturmaca içerisinde merdivenleri ikişer-üçer çıkması bile bazılarının diline düşmüş, “Merdivenleri ikişer-üçer çıkandan genel müdür mü olur?” diyerek bunu eleştiri konusu yapmışlardı. Oysa o, bu işi ibadet aşkıyla yapıyordu. Bu azimli çalışması meyvesini vermiş; sağ sol çatışmasının yaşandığı, her gün cinayetlerin işlendiği bu çalkantılı dönemde, gazetenin tirajını epey bir yükselmişti. Ardından 12 Eylül 1980 darbesi.. Darbe döneminde dik durmuş zaman zaman gazetesi kapansa da yolunda devam etmeyi başarmıştı.

Küçük bir nalbur dükkanında başlayan mücadele

1980’lerin sonuna doğru Milli Gazete ile yollarını ayırmak zorunda bırakılmış, bir süre Aksaray’da nalbur dükkanı ile iştigal etmiş, Nisan 1990’da haftalık Cuma dergisini yayına başlatmıştı. İmkanlar oldukça kısıtlıydı. Bir nalbur dükkanının küçük bir ardiyesinde, plastik leğenlerde film banyosu yapılarak çıkarılan Cuma dergisi büyük teveccüh görünce, ‘Beklenen Vakit’ gazetesi için çalışmalar hızlanmış ve 12 Eylül 1993 tarihinde okurlarla buluşmuştu. İşte bu tarih; cesur ve tavizsiz gazetecilik için önemli bir dönüm noktası olacaktı. Gazete oldukça zor şartlarda neşredilmesine rağmen, faizci banka, müstehcen içerikli ve belli holdinglerin reklamını almama gibi ilkelerinden de taviz vermiyordu. Gazete kurulduktan 3 yıl sonra, 28 Şubat süreci yaşanacak, Mustafa Karahasanoğlu ve gazetesi yeni bir mücadeleye başlayacaktı. Bu ülkede milletin iradesine, inancına, tarihine düşman olanlara karşı hak ettikleri cevap bir gazete aracılığı ile ancak bu kadar verilebilirdi..

İslam karşıtlarına şedid Müslümana müşfik

Yıllar sonra kendisine, ‘Attığınız manşetler İslam karşıtlarını daha da kışkırtmış olabilir mi, ne düşünüyorsunuz?’ diye sorduğumda, ‘Keşke herkes bizim kadar cesur olsaydı, biz de bizden daha cesur olsaydık.. İşte o zaman, millet düşmanları bu kadar şımaramazdı’ demişti.

O millet düşmanlarına karşı en ufak bir yalpalama yapmamış, gazeteye baskın, kurşunlama, gözaltı, tehditlere rağmen tavizsiz yoluna devam etmişti. Özellikle dindarlara kin duyanlara karşı ezik davranan, taviz veren, kompleksli insanlardan hiç hazzetmezdi. Bu cesaretinin kaynağını kendisiyle 18 Eylül 2021’de yaptığım Kırmızı Masa Programında şöyle açıklamıştı: Dürüstsen, para pula tenezzül etmez, davanda samimi olursan; korkmazsın…

Ömrünü ve kalemini İslam davasına adadı

Mustafa Karahasanoğlu’nun gazetecilik yılları ve özellikle 28 Şubat sürecinde verdiği mücadele; O’nun köyü Başpınar’dan ayrılıp, mücadele yolunu seçmesinin ne kadar isabetli olduğunu gösteriyordu. O aslında kalemiyle, kağıdıyla, matbaasıyla.. Kısacası var gücüyle, 150 yıldır bu milletin kimliğine, inancına, tarihine saldırıda bulunan ‘Tek Dişi Kalmış Canavar’ları püskürtme harekatını tercih etmişti. Büyük oranda başarılı da oldu.. Bugün gelinen noktada Müslümanların elde ettiği başörtü hürriyeti, İmam Hatiplerin Silahlı Kuvvetler de dahil her yerde görev almaları, istedikleri üniversiteye girebilmeleri, Kur’an yasağı önündeki engellerin kaldırılması, Ayasofya’nın Camii olarak yeniden açılması, Taksim’e cami yapılması gibi pek çok kazanımda Mustafa Karahasanoğlu ve medyasının payı küçümsenemez. Üstelik de o bu mücadeleyi ciddi bedeller ödeyerek yapmıştır. Aralık 2020’de Covid19 belasına yakalandıktan sonra, vefat ettiği 13 Ağustos 2022 tarihine kadar da hastalığının artmasına rağmen mücadeleyi terk etmemiştir. Ne diyelim; emeklerin ve mücadelen unutulmayacak Mustafa abi.. Rahmet ve minnetle...

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

Muhtar

Rahmetli Mustafa Karahasanoğlu’nun (ALLAH mekanını Cennet eylesin, AMİN) medyasında bıraktığı yerden devam edebilen ve edebilecek (başta kardeşi Ali bey olmak üzere Muharrem bey, Sabri bey, Murat bey, Kenan bey, Nuri bey gibi) insanların varlığı ümit veriyor. Bu gün Manşetlerin dilinde, Serkan beyin moderatörlüğünde Muharrem bey’i ilgiyle izledim. Müslüman bayanlara yapılan saldırılardan tutun da Milli Mücadelede savaşan takkeli, fesli, çarşaflı, sarıklı insanların savaşı kazandıktan sonra, savaştığı kafirin giydiği fötr şapkayı giymediği için idam edildiği, çarşaftan, tesettürden dolayı işkence edilen, üniversitelerden kovulan kadınlardan , Küfrü için Laiklik ve Kemalizmi kullananlar, Gata’ya alınmayan BAŞBAKAN,Aziz Nesin’in ilginç yazısı,Nazı Hikmet,okul müdürü ve bir din adamının bu iktidarda ceza görmesi, maymunla saldırgan laikçiye IQ testi yapılması ve SANATÇI TEOMAN’a kadar olan gerçekleri anlattı. Muharrem bey bunları köşe yazıları dizisiyle genişçe anlatmalı hatta çeşitli illerde çeşitli gerçeklerin konferansları verilmeli.

YUSUF YILDIZ

Merhum Mustafa Karahasanoğlu abimize Yüce Rabbim rahmet ve merhametiyle muamele etsin, mekanı Cennet olsun İnşaallah, Amin.
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23