• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
31
Camilerin bilmediğiniz hikayeleri

2015-06-24 22:39:37
Camilerin bilmediğiniz hikayeleri

LALELİ CAMİİ Yaptırdığı hiçbir camiye adını vermeyen Sultan 3. Mustafa, Laleli Camii'ne adını vermeyi düşünmektedir. Caminin şekillendiği günlerde o civarda yaşayan Laleli Baba'yı da ziyaret eder. Ziyaret esnasında aralarında tatsız bir konuşma geçer.

#1
Foto - Camilerin bilmediğiniz hikayeleri

Sultan, bu olaydan birkaç gün sonra rahatsızlanır. Hekimler derdine çare bulamayınca 3. Mustafa'nın aklı başına gelir. “Boşuna uğraşıyoruz, bu derdin ilâcı Laleli Baba'da” der ve yaşlı dervişin huzuruna koşup affını ister. İyileşince de ince bir espriyle, “Kendi adımıza bir cami yaptırdık, onu da şeyhe kaptırdık” der ve camiye onun ismini verir. Caminin planı kare olup kubbesini altı yarım kubbe çevrelemektedir. Hünkar mahfili sol taraftadır. Birer şerefeli iki minaresi vardır. Sol taraftaki minare, cami inşasından 6 yıl sonra yapılmıştır.Binanın ön tarafı ileriye doğru bir çıkıntı teşkil ederken yanlarda Yeni Cami’de olduğu gibi sütunlu galeriler vardır. Ortada sekiz köşeli planda yükselen orta duvarlar üzerine inşa olunan bir kasnak üstüne tek bir kubbe yerleştirilmiş ve duvar köşelerine birer ağırlık kuleleri yapılmıştır.

#2
Foto - Camilerin bilmediğiniz hikayeleri

SÜLEYMANİYE CAMİİ EŞŞİZ BİR YAPI!- Süleymaniye Camii, bir külliye olarak Kanuni Sultan Süleyman adına, 1550-1557 yılları arasında Mimar Sinan tarafından inşa edilmiştir. Mimar Sinan’ın “kalfalık eserim” dediği cami, klasik Osmanlı mimarisinin en önemli örneklerinden biridir. Yapımından günümüze dek İstanbul'da yüzü aşkın deprem gerçekleşmesine karşın, caminin duvarlarında en ufak bir çatlak dahi oluşmamıştır.

#3
Foto - Camilerin bilmediğiniz hikayeleri

HEM SOSYAL HEM KÜLTÜREL BİR MERKEZ Süleymaniye Camii, Osmanlı Devleti’nin en görkemli günlerini yaşadığı çağda yapılmıştır. İstanbul panoramasının en önemli öğelerinden olan yapı topluluğu yalnızca bir ibadethane değil, külliyenin bünyesindeki sosyal donatıları ve çevresindeki mahalleyle birlikte günümüzde bile çok önemli sosyal ve kültürel bir merkezdir.

#4
Foto - Camilerin bilmediğiniz hikayeleri

ELMASLARLA SÜSLÜ GÖKYÜZÜ MODELİ Çevrelediği cami avlusunun ortasında dikdörtgen şeklinde bir şadırvan bulunmaktadır. Caminin kıble tarafında içinde Kanuni Sultan Süleyman'ın ve eşi Hürrem Sultan'ın bulunduğu bir hazire mevcuttur. Kanuni Sultan Süleyman'ın türbesinin kubbesi yıldızlarla donanmış gökyüzü imajını vermesi için, içeriden, metalik plakalar arasına yerleştirilmiş elmaslarla süslenmiştir. Cami süslemeleri açısından sade bir yapıya sahiptir. Mihrap duvarındaki pencereler vitraylarla süslüdür. Mihrabın iki tarafındaki pencereler üzerinde yer alan çini madalyonlarda Fetih Suresi, caminin ana kubbesinin ortasında ise Nur Suresi yazılı bulunmaktadır. Süleymaniye camiinin 4 minaresi vardır. Bunun nedeni Kanuni'nin İstanbul'un fethinden sonraki dördüncü padişah; bu dört minaredeki on şerefenin de Osmanlının onuncu padişahı olduğunun bir işaretidir.

#5
Foto - Camilerin bilmediğiniz hikayeleri

SON OSMANLI ŞAHESERİ SULTANAHMET CAMİİ - Sultanahmet Camii, 1609-1616 yılları arasında Sultan I. Ahmed tarafından Mimar Sedefkâr Mehmed Ağa’ya inşa ettirilmiştir. İnşa edildiği dönemde cami uzunca bir süre cuma günleri Topkapı Sarayı ahalisinin ibadetlerini gerçekleştirdiği mekân olmuş, Ayasofya’nın 1934 yılında camiden müzeye dönüştürülmesiyle, bir kez daha İstanbul’un ana camisi konumuna gelmiştir.

#6
Foto - Camilerin bilmediğiniz hikayeleri

ŞÜKRÜN BİR İFADESİ- Zitvatorok barış anlaşması bölgeye ve Osmanlıya bir rahatlama dönemi açıp devletinin prestijini tekrar perçinleyince Sultan 1. Ahmet Allah’ a bir şükür ifadesi olmak üzere İstanbul’da o zamana kadar görülmemiş güzellikte bir mabed yükseltmeyi aklına koyar. Sultanın en büyük amacı, o zamana kadar yapılmış olan camilerin en büyüğünü ve en güzelini yapmak, özellikle de Ayasofya' yı geçerek daha görkemli bir yapı inşa ederek kulluğunu kanıtlamak olmuştur.

#7
Foto - Camilerin bilmediğiniz hikayeleri

50 FARKLI LALE DESENİNDEN 20 BİN İZNİK ÇİNİSİYLE SÜSLÜ Sultan Ahmed Camii, külliyesiyle birlikte İstanbul’daki en büyük yapı topluluklarından biridir. Bu külliye bir cami, medreseler, hünkâr kasrı, arasta, dükkânlar, hamam, çeşme, sebiller, türbe, darüşşifa, sıbyan mektebi, imarethane ve kiralık odalardan oluşmaktadır. Bu yapıların bazıları günümüze ulaşmamıştır. Yapının mimari ve sanatsal açıdan dikkat çeken en önemli yanı, 20.000’i aşkın 50 farklı lale deseninden oluşan İznik çinisiyle bezenmesidir. Bu çinilerin süslemelerinde sarı ve mavi tonlardaki geleneksel bitki motifleri kullanılmış, süslemeler yapıyı sadece bir ibadethane olmaktan öteye taşımıştır. Avluya atıyla giren padişahın kordona çarpmaması için kafasını eğmesini gerekiyordu.

#8
Foto - Camilerin bilmediğiniz hikayeleri

Padişahın bile camiye girerken kendisine çekidüzen vermesi Osmanlı ‘nın ibadet alanlarına duyduğu açıkça ortaya koymaktadır.

#9
Foto - Camilerin bilmediğiniz hikayeleri

ÜZERİNDE KUŞ UÇAMAYAN BİR CAMİ ŞEMSİ PAŞA CAMİİ - Gerçek ismi Şemsi Paşa Camii olan ve Üsküdar sahilde bulunan camiinin ismine dair ilginç rivayetler aktarılıyor. Söylenenlere göre, camiye Kuşkonmaz denmesinin bir başka nedeni de Şemsi Paşa'nın kişiliğiyle ilgili. Fazlasıyla titiz bir kişi olan Şemsi Paşa, Sokullu Mehmet Paşa ile rekabet halindeymiş. Zaman zaman şakayla karışık atışırlarmış. Şemsi Paşa bir gün Sokullu'ya, “Sokullu, camiini kuşlar pislemiş” diye takılınca, “Gökyüzüne açık olan her yer kuşların pislemesine müsaittir” cevabını almış.

#10
Foto - Camilerin bilmediğiniz hikayeleri

Paşa, cami yaptırmaya karar verince Sokullu'nun sözü aklına gelmiş. Mimar Sinan'a giderek, “Bana öyle bir yerde cami yap ki üzerine kuşlar pislemesin” demiş. Sinan, bütün camilerinde yaptığı gibi iyi bir araştırmadan sonra kuzey- güney rüzgârlarının kesiştiği bu noktayı bulmuş. Dalgaların kıyıya çarpmasıyla meydana gelen titreşimleri incelemiş ve camiyi burada yapmaya karar vermiş. Mimar Sinan’ın en küçük eseri Şemsi Ahmed Paşa tarafından yaptırılan bu eser, Mimar Sinan’ın inşa ettiği en küçük külliyedir. İki kapısı olan cami avlusunun biri kapısı deniz tarafına, diğeri ise park yönüne açılmaktadır. Kesme taştan harpuştalı olarak yapılan bu kapıların üzerinde kitabe yoktur. Avlu duvarlarında, klasik demir parmaklıklı pencereler bulunmaktadır. Camiye park tarafındaki kapıdan girildiğinde, sağ tarafta küçük bir hazire, sol tarafta ise aptes mahalli görülür. Avlunun kuzey ve doğu tarafı‘L’ şeklindeki medreseler tarafından çevrilmiştir.

#11
Foto - Camilerin bilmediğiniz hikayeleri

AKILLARA ZİYAN BİR HESAPLAMA VE MUHTEŞEM BİR AŞK MİHRİMAH SULTAN CAMİİ - Kanuni Sultan Süleyman’ın kızı Mihrimah Sultan on yedisine bastığında, iki kişi onunla evlenmek ister. Mihrimah, yani Mihrü Mah, Farsca’da Güneş ve Ay anlamına gelir. Mihrimah Sultan ile evlenmek isteyenlerin biri Diyarbakır Valisi Rüstem Paşa diğeriyse Mimar Sinan’dır. Padişah kızını Rüstem Paşa’ya verir. Mimar Sinan evlidir ve de Mihrimah Sultan’a deliler gibi aşıktır! Sevdiğine kavuşamamıştır ama, aşkını, olanca güzelliğiyle sanatına yansıtmıştır.

#12
Foto - Camilerin bilmediğiniz hikayeleri

Üsküdar’a, Saray’ın isteğiyle, 1540 yılında Mihrimah Sultan Camii’nin temelini atar ve 1548’de bitirir. Mimar Sinan ilk kez padişah fermanı olmaksızın, Edirnekapı’da, pek kimsenin uğramadığı ıssız ama İstanbul’un en yüksek tepelerinden birine, ikinci bir eser yapar Mihrimah Sultan’a. Mimar Sinan’ın hesaplamalarına göre, senede bir defa yani 21 mart’ta, güneş Edirnekapı'daki caminin tek minaresinin arkasından batarken, aynı anda Üsküdar'daki caminin iki minaresi arasından dolunay doğar.Gece ile gündüzün eşit olduğu 21 Mart,aynı zamanda Mihrimah Sultan’nın doğum günüdür! Mimar Sinan’ın erken dönem eserlerinden olan külliye; bir cami, medrese, türbe, sıbyan mektebi, han ve imarethane ile tabhaneden oluşmaktaydı. Bunların ancak bir kısmı günümüze gelebilmiştir.

#13
Foto - Camilerin bilmediğiniz hikayeleri

ORTAKÖY CAMİİ Ortaköy Camii Boğaziçi’nin Rumeli yakasında yükselen 19.yüzyıl camilerindendir. Cami, Abdülmecit tarafından Nigoğos Balyan’a 1853 yılında inşa ettirilmiştir. Büyük Mecidiye Camii olarak da bilinen yapı Neo Barok mimarisinin en güzel örneklerindendir.

#14
Foto - Camilerin bilmediğiniz hikayeleri

Bütün selatin camilerinde olduğu gibi harim ve hünkar bölümü olmak üzere iki kısımdan oluşmaktadır. Geniş ve yüksek pencereler Boğaz’ın değişken ışıklarını caminin içine taşıyacak biçimde düzenlenmiştir. Boğaz kıyısında narin bir yapı Ortaköy Camisi, statik açıdan oldukça narin yapılardandır. 1862, 1866 ve 1909 onarımlarından sonra Ortaköy Deresi yatağı üzerindeki temellerinin yeterli stabiliteye sahip olmadıkları ve yapının göçmek üzere olduğu anlaşıldığından 1960’larda önemli bir onarımdan geçti. Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün yürüttüğü önemli bir restorasyon projesi olarak bilinen çalışmalarda 64 fore kazık, cami beden duvarları boyunca karşılıklı olarak kullanılarak ve 80 ton çimento şerbeti enjekte edilerek zemin takviye edildi. Duvar araları oyularak içinden demir putreller geçirildi ve askıya alınmış olan kubbe sökülerek yerine özgün kubbe formunu elde etmek üzere biri içeride diğeri dışarıda iki ince betonarme kabuk yapılarak kubbe yenilendi.

#15
Foto - Camilerin bilmediğiniz hikayeleri

DENİZ KIYISINA İNŞA EDİLEN İLK BÜYÜK CAMİ YENİ CAMİ Eminönü’nde bulunan ve Mısır Çarşısı’yla birlikte 1597 yılında temeli atılan Yeni Cami, Osmanlı sultanları tarafından yaptırılan büyük camilerin son örneğidir. İnşaata çeşitli nedenlerle ara verildiğinden tam 66 yılda tamamlanan caminin yapımında üç ayrı mimar çalışmıştır.

#16
Foto - Camilerin bilmediğiniz hikayeleri

Sultan III. Murad’ın eşi ve III. Mehmed’in annesi olan Safiye Sultan, kendi adına bir cami yaptırmak için saray baş mimarı olan Mimar Sinan’ın öğrencisi Mimar Davud Ağa’yı görevlendirilmiştir. İstanbul’da deniz kıyısında yapılan bu ilk büyük caminin temeli, 1597 yılında devrin ileri gelenlerinin bulunduğu bir törenle atılmıştır. 1603 yılında 3. Mehmed’in ölümüyle Valide Safiye Sultan,geleneklere uyularak eski saraya gönderilince,inşaat yarıda kalmış ve 57 yıl kaderine terk edilmiştir.Bu süre içinde yapı tahribata uğramış,bir yangın sonucu da büyük hasar görmüştür.4.Mehmed’in annesi Hatice Turhan Sultan,harabeye dönmüş camiyi görünce inşasının tamamlanması için emir vermiş ve hemen ardından cami üç yıl içinde bitirilerek 1663 yılında törenle ibadete açılmıştır. TÜRK ÇİNİ SANATININ SON ÖRNEĞİ Cami ile birlikte eminönündeki mısır çarşısı, sebil ve bir okul da yaptırılmıştır.

#17
Foto - Camilerin bilmediğiniz hikayeleri

Yeni Camiin en önemli özelliğini 17. Yüzyıl Türk mimarlığının en güzel örneklerinden biri olan hünkar kasrı ve kasrın içini süsleyen Türk çini sanatının son örneği çiniler oluşturur.Yeni Cami Osmanlı Sultanları tarafından yaptırılan selatin camilerinin son örneği olması nedeniyle de önemli bir yer taşımaktadır.

#18
Foto - Camilerin bilmediğiniz hikayeleri

NURBANU SULTAN VALİDE-İ ATİK CAMİİ Valide camii olarak bilinen caminin tam ismi ise müftülük kayıtlarına göre "Nurbanu Sultan Valide-i Atik Camii" olarak geçmektedir. Cami aslında tek başına yapılmış bir eser olmayıp, medrese, tekke, sıbyan mektebi, kervansaray, hamam, darülkurra ve darüşşifadan oluşan bir külliye içerisinde yer almaktadır.

#19
Foto - Camilerin bilmediğiniz hikayeleri

EKMEK KIRINTISINDAN MUHTEŞEM BİR ŞAHESERE 3. Murad’ın annesi Nurbanu Sultan tarafından 1570'lerde Mimar Sinan'a yaptırılmıştır. Bir rivayete göre; Nurbanu Valide Sultan sofradaki ekmek kırıntalarını avucuna toplar ve onları yermiş.

#20
Foto - Camilerin bilmediğiniz hikayeleri

Bu durum, gelini Safiye Sultan tarafından yadırganır ve eşi Sultan III. Murat'a şikayet konusu olurmuş. Bir yemek davetinde annesinin bu hareketini gören III. Murat, annesine sert bir dille avucunu açmasını söylemiş. Nurbanu Sultan avucunu açtığında, o ekmek tanecikleri oğluna ve gelinine birer inci gibi görünmüş. Bundan şaşkınlığa uğrayan ve annesine karşı mahcup duruma düşen III. Murat bu eziklikle Mısır Seferi'ne çıkacağı sırada annesinden helallik istemiş, Nurbanu Sultan da hakkını helal etmesi için; kendi adına bir külliye yaptırmasını ve içersinde herşeyin bulunmasını söylemiş. Mısır Seferi'nden başarıyla dönen III. Murat annesine vermiş olduğu sözü yerine getirmek üzere eseri nereye yaptırmak istediğini sormuş. Annesi de başındaki yemeniyi çıkarıp rüzgara karşı bırakmış. Yemeni uçmuş ve şu anda caminin bulunduğu arazinin içerisinde bir ağaca takılı olarak bulunmuş. O devrin en gözde mimarı Mimar Sinan eserin yapılacağı yere davet edilmiş ve zemini uygun görüp, muhteşem eseri buraya yapmaya karar vermiş. 19. yüzyılda özellikle yoksul vatandaşların tedavilerinin yapıldığı bir hayır kurumuna dönüşen mekân, 1865’teİstanbul’da baş gösteren kolera salgını süresince hastane olarak kullanılmıştır. Bir süre askeri depoya da dönüştürülen yapı,1873 yılında ise akıl hastanesi olarak hizmet vermeye başlamış, bu durum 1927’de Mazhar Osman’ın buradaki hastaları Bakırköy’e nakletmeyi önermesine kadar sürmüştür. Sekiz yıl sonra bina bir kez daha kimlik değiştirerek, 1935’te Gümrük ve Tekel Bakanlığı tarafından tütün atölyesi olarak kullanılmaya başlanmıştır. 1976’da Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne devredilen binanın darülhadis bölümü de cezaevi olarak kullanılmıştır. Geriye kalan aşhane, tabhane ve kervansaray bölümleri meslek lisesi olarak hizmet vermiş, 1978-1982 yılları arasında da bina imam hatip lisesi olarak faaliyet göstermiştir.

#21
Foto - Camilerin bilmediğiniz hikayeleri

YAHYA EFENDİ CAMİİ Beşiktaş’ta, Çırağan Sarayı’nın arkasındaki yamaçta,Yıldız Korusu girişinin Ortaköy tarafındadır. Cami,tevhidhane ve tekkesinin, Yıldız sırtlarından sahile kadar uzandığı bu külliye, 1538’de inşa edilmeye başlanmıştır.

#22
Foto - Camilerin bilmediğiniz hikayeleri

Banisi, 16. Yüzyıl ileri gelenlerinden Kanuni Sultan Süleyman’ın süt kardeşi olan Beşiktaşlı Şeyh Yahya Efendi’dir.Mimarı bilinmeyen cami İstanbul’da benzerleri içinde konumu ve manzaraya hakimiyeti açısından ayrı bir yere sahiptir. Boğazın manevi bekçileri İstanbul'lu denizciler Boğaz’ın dört manevi bekçisi olduğuna inanırlar. Bunlar Üsküdar’da Aziz Mahmud Hüdayi, Beykoz’da Yuşa Aleyhisselam, Sarıyer’de Telli Baba ve Beşiktaş’ta Yahya Efendi’dir. Hazirenin giriş kapısının sağ tarafında, 1901 yılında Hacı Mahmud Efendi’nin yaptırdığı kütüphane bulunmaktadır. Hacı Mahmud Efendi tarafından yaptırılan bu kütüphaneye, 4.492 yazma olmak üzere toplam 7.004 kitap vakfedilmiştir. Zamanla sayısı 7.529’a ulaşan bu eserler, şimdi Süleymaniye Kütüphanesi’nde muhafaza edilmektedir. Yahya Efendi’nin dergahına bir fıçı şarap Yahya Efendi’nin dergâhına denizciler sık gelir, giderler.Karadeniz’de amansız bir fırtınaya yakalanan Apostol adlı Rum, zor anlarında “Aman Ya Rabbi!” der, “Şu sıkıntıdan bir kurtulayım, Yahya Efendi’nin dergâhına en pahalısından bir fıçı şarap...” O telâşede Müslümanların şarap içmedikleri hatırına gelmez. Yine aynı dalgınlıkla fıçıyı dergâha getirir. Müridler bu işe bayağı bozulurlar. Hatta içlerinden ters ters bakanlar olur. Apostol yaptığı gafın farkına vardığında, çok geçtir. Tam fıçıyı açmakla, kaçmak arasında tereddütler geçirdiği anda Yahya Efendi görünür. Aman efendim! Niye zahmet ettiniz der, Hadi açın da misafirlerimizin ağzı tatlansın! Garibim fıçıyı korka korka açar, ama içinden mis gibi nar şerbeti çıkar. Büyük veli onu mahçup etmez, hatasını kerametiyle örter. İşte bu tavır üzerine Rum gemici Ey yol güneşi Vallahi senin dinin haktır diyerek Müslüman olur. Yahya Efendi Türbesinde Yahya Efendi'nin yanı sıra, hanımı Şerife ve annesi Afife Hatunlarla oğlu Ali ve diğer şeyhler gömülüdür. Türbeyi kendisine büyük sevgisi ve saygısı olan Sultan 2.Selim Mimar Sinan'a yaptırmıştır.

#23
Foto - Camilerin bilmediğiniz hikayeleri

Türbeyi Sultan 2.Mahmud, Abdülaziz'in annesi Pertevniyal Sultan ve 2.Abdülhamid onartmışlardır. Eskiden sefere çıkan Osmanlı denizcilerini tekkesinin olduğu tepeden Beşiktaşlı Yahya Efendi uğurlarmış...

#24
Foto - Camilerin bilmediğiniz hikayeleri

FATİH CAMİİ Fatih Camii, İstanbul'un Fatih ilçesinde Fatih Sultan Mehmed tarafından İstanbul’un en yüksek tepesine yaptırılmış olan cami ve külliyeler topluluğundan oluşmaktadır. Külliyede 16 adet medrese, darüşşifa (hastane), tabhane (konukevi) imarethane (aşevi), kütüphane ve hamam bulunmaktadır. Şehrin yedi tepesinden birinde inşa edilmiştir. Cami 1766 depreminde yıkıldıktan sonra onarılarak 1771'de bugünkü halini almıştır. 1999 Gölcük Depreminde zemininde kaymalar tespit edilen camide 2008 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından zemin güçlendirme ve restorasyon çalışmalarına başlanmıış ve 2012 yılında tekrar ibadete açılmıştır.

#25
Foto - Camilerin bilmediğiniz hikayeleri

İlk Türkçe ezan Fatih Camii'nde okundu Yapımına 1462 yılında başlanan ve 1470 yılında tamamlanan Fatih Camii’nin mimarı, kısaca atik Sinan olarak da bilinen Sinaüddin Yusuf bin Abdullah’tır.Cami 1509’daki büyük depremde de hasar görmüş ve 2. Bayezid döneminde onarılmıştır.Yapı 1766 yılında yaşanan bir depremden sonra harabe haline gelince Sultan 3. Mustafa 1767 ve 1771 yılları arasında camiyi Mimar Mehmet Tahir Ağaya tamir ettirmiştir.

#26
Foto - Camilerin bilmediğiniz hikayeleri

29 Ocak 1932’de ilk Türkçe ezan bu camide okunmuştur. Evliya Çelebi’den Fatih Camii'nin ilginç öyküsü Peygamber hadisine mashar olmuş Fatih, fetihten sonra İstanbul’un şanına uygun büyük bir cami yaptırmak için mimarbaşına emir verir.

#27
Foto - Camilerin bilmediğiniz hikayeleri

Cami inşası bittikten sonra gördüğü cami hayallerindeki gibi olmadığından mimarbaşı Atik Sinanı yanına çağırıp azarlar.Padişahın neden Ayasofya’dan büyük bir cami yapmadın sorusuna ‘İstanbuldaki depremlere dayanmaz’ şeklinde karşılık veren mimarbaşının elleri kesilir.Bu olay üzerine Kadıya Fatih’i şikayet eden mimarbaşı haklı bulunur ve koskoca Sultan ömür boyu Atik Sinan ve ailesine bakma cezasına çarptırılır.

#28
Foto - Camilerin bilmediğiniz hikayeleri

DENİZ ÜZERİNE KURULAN TEK CAMİİ KILIÇ ALİ PAŞA CAMİİ - Kaptan-ı Derya tarafından 1580 yılında Mimar Sinan'a yaptırılan Kılıç Ali Paşa Camii denizin üzerine inşa edilmiş. Kılıç Ali Paşa, devrin padişahı 3. Murat'tan cami yaptırmak için yer ister. Padişah ise, “Sen deryaların serdarısın, gücün yetiyorsa derya üzerine bir cami yap” der. Bu duruma çok üzülen Kılıç Ali Paşa, Mimar Sinan'ı kendine mimar olarak tutar ve Tophane Rıhtımı'nın kenarına taş, toprak, moloz taşımaya başlar ve camiinin yapımına başlanır.

#29
Foto - Camilerin bilmediğiniz hikayeleri

Kılıç Ali Paşa Camii tophane Meydanı’nda, cami, medrese, türbe, sebil ve hamamdan oluşan küçük bir külliye içindedir. Uluç Ali Reis olarak da bilinen Kaptanıderya Kılıç Ali Paşa tarafından 1581 yılında Mimar Sinan’a yaptırılmıştır. Bu yapı, Mimar Sinan’ın yaşlılık dönemindeki son eserlerindendir.

#30
Foto - Camilerin bilmediğiniz hikayeleri

TEŞVİKİYE CAMİİ Şişli’de, Teşvikiye semtindeki Rumeli Caddesi üzerindedir. Cami, Sultan Abdülmecid tarafından 1854’te yaptırılmıştır. Caminin ilk hali, 1794-1795 yıllarında III. Selim’in buraya inşa ettirdiği mescittir. Padişahın gezileri sırasında namaz kılması için yapılan ahşap mescit, Nişantaşı’nın o zamanlar boş olan arazisindeki ilk binasıdır. Küçük ve bakımsız olduğundan zamanla ihtiyaca cevap veremez hale gelen mescide yapılan eklemelerle bugünkü Teşvikiye Camii’nin temelleri atılmıştır. 3. Selim ve 2. Mahmud’un atış talim alanı Avlusunda bulunan iki menzil taşından, bir zamanlar atış talimlerinin bu civarda yapıldığı anlaşılan caminin varlığı ibadet ihtiyacını giderirken, günübirlik gezilerin de çoğalmasına vesile olmuştur. Sultan Abdülmecid’in Topkapı Sarayı’ndan Dolmabahçe Sarayı’na taşınmasından sonra hanedan üyeleri ve ileri gelen devlet görevlileri de bölgeye yerleşmeye başlamıştır. Camiinin avlusunda iki tane nişan taşı vardır. Üzerlerindeki kitabelerde III. Selim’in tüfekle 1.260 gezden (bir gez bir ok boyudur) su testisi hedefini, diğerinde ise II. Mahmud’un testi hedefini vurduğu anlatılmaktadır.

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23