• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0

“Bunlar bugün şunun bunun etrafında dolaşıp haz alan, yarın da bir köşede zıbarıp geberecek olan vatan ve millet düşmanlarıdır”

Yeniakit Publisher
2024-07-15 17:05:00 -
"Bunlar bugün şunun bunun etrafında dolaşıp haz alan, yarın da bir köşede zıbarıp geberecek olan vatan ve millet düşmanlarıdır"

Milli Gazete yazarı Mustafa Kasadar, Suriyelilerle olan tarihsel bağlarımızı ve kader birliğimizi vurguladı. Kasadar, Suriyelilerin Osmanlı döneminden bu yana bizimle birlikte savaştığını ve kader birliği yaptığını belirtti. Suriyeli mültecilerin Türkiye’deki varlığının, geçmişteki kardeşlik bağlarının bir devamı olduğunu ifade eden Kasadar, Suriyelilere yapılan saldırıların, tarihsel bağları ve değerleri anlamayanlar tarafından gerçekleştirildiğini söyledi. Mustafa Kasadar, şunları kaydetti:

Milli Gazete yazarı Mustafa Kasadar, Suriyelilerle olan tarihsel bağlarımızı ve kader birliğimizi vurguladı. Kasadar, Suriyelilerin Osmanlı döneminden bu yana bizimle birlikte savaştığını ve kader birliği yaptığını belirtti. Suriyeli mültecilerin Türkiye’deki varlığının, geçmişteki kardeşlik bağlarının bir devamı olduğunu ifade eden Kasadar, Suriyelilere yapılan saldırıların, tarihsel bağları ve değerleri anlamayanlar tarafından gerçekleştirildiğini söyledi. Mustafa Kasadar, şunları kaydetti:

"Şu an içinde yaşadığımız coğrafya, yaklaşık bin yıl İslam’ın bayraktarlığını yapmış ve dünyaya şekil ve nizam vermiş, Haçlı sürülerini haraca bağlamış şerefli atalarımızın kurduğu devletlerin en muhteşem ve en uzun ömürlü Osmanlı’dan kalan küçük bir parçadır. Eski adıyla da bize kalan kısım Küçük Asya’dır.

Suriye dediğimiz yer önce Selçukluların, ardından atabeylikler ve nihayet son dört yüzyıl boyunca da Osmanlıların hâkimiyeti altında yaşamış, bizimle daima kader birliği etmiş, birinci dünya savaşında da 4 yıl boyunca bizimle her cephede savaşmış, bizimle kader birliği etmiş kardeşlerimizdir.

Bu kahraman halk, İngilizlere karşı 4 yıl boyunca Filistin cephesinde çok az sayıdaki Osmanlı askeri ve subayının komutası altında savaşmış, varını yoğunu harcamıştır. Sadece bu cephede mi? Elbette hayır. Gidin Çanakkale’ye ve Suriye’nin şehirlerini şehit mezarları üzerinde bir bir okuyun.

Bu halk öylesine bizimle kaynaşmış ki etle tırnak gibi olmuşuz. İşte Sarıkamış cephesine sevk edilen Suriyelilerin vaziyetinden bahseden bir hatıra:

“Erzincan eğitim merkezinde memleketin sıcak bölgelerinden gelenler, bilhassa Suriye tarafından gelenler yazlık ve beyaz elbiselerle, mahalli kıyafetlerle gelmişlerdi. Onların bir kısmına kaput bile verilmemişti. Yürüyüş halindeki bir birlik, uzaktan bakıldığında renk cümbüşü halinde görünüyordu. Beyaz, siyah, kimisi de değişik renkli elbise giyenlerin tabura vermiş olduğu görüntü gülünç oluyordu. Askerler, kendi aramızda konuşurken: “Bizim tabur sanki kadın sürüsü, köylü kadınlar tarlaya, çarşıya giderken böyle renkli giyinirler, uşaklar! Biz karı taburu olduk galiba! Diyerek aramızda bu tarz da renkli şakalar yapıyorduk.” (İrfanoğlu, Ahmet Rıza (2004). Allahuekber Dağları’ndan Sibirya’ya İrfanoğlu İsmail Efendi’nin Esaret Yılları Hatıraları. İstanbul.   sh 22; Muzaffer Taşyürek, Anılarla Sarıkamış, Çığır Yayınları)

Erzincan’dan Kasım ayında yaya, aç ve bitkin bir vaziyette Erzurum’a ulaşan bu birlikler kendi bölgelerinde giydikleri ve sıcak mevsime göre uygun ince sivil elbiseleri ile Sarıkamış cephesine sevk edilmiş, elde imkân olmadığı için o kara kışta ayaklarına bot bile verilememiştir. Neticede hepsi de 1914 yılı 22 Aralık tarihinde başlatılan Sarıkamış harekâtında Allahuekber dağlarında donarak ya da Rus topçusunun hedefi olarak bu toprak için canlarını vermişlerdir.

Dün onlar bizim yanımızda idi. Bu gün de bizim o kahramanların torunlarının yanında olmamızın zamanıdır. Bu gün Türkiye’ye sığınan Suriyeli kardeşlerimize saldıran, dükkânlarını yağmalayan yamyamlar acaba Sarıkamış cephesinde karların içine düşüp bir mezara dahi konamayıp kurda, kuşa yem olan Suriyelilerin canlarını feda ettikleri yüce değerlerden, vatan kavramından, ırzdan, namustan, şehitlikten haberleri var mı?

Bunlar diskotek gençliği. Bugün şunun bunun etrafında dolaşıp haz alan yarın da bir köşe de zıbarıp geberecek olan vatan ve millet düşmanları… Bunların bu ülkenin geleceğine bir gramlık katkıları da yoktur.

Diğer taraftan Süleyman Şah Türbesi nerede?  Süleyman Şah Türbesi ve Saygı Karakolu Suriye’nin Halep ilinin Eşme köyünde ve burası Türkiye'nin kendi sınırları dışında sahip olduğu tek toprak parçası. Bize sığınan Suriyeliler Suriye’nin hangi bölgesinden geldi? Türk bölgelerinden. Yani bir Türk ili olan ve Misak-ı Milli sınırları içerisinde yer alan Haleb ve çevresinden. Nasıl oluyor da emperyalistlerin dayatması sonucu bizden zorla koparılan ve Mustafa Kamal’ın da feda ettiği Haleb halkı bir tren hattı ile bizden ayrıldığı için bizden sayılmıyor? Hâlbuki ki güneyde Haleb, Muslu, Kerkük hattı ve batıda Batı Trakya da yeni Türkiye devletinin sınırları içerisinde olması gerekiyordu.

Türkiye’ye Suriyeliler geldiği için rızık endişesi duyan, iş bulamama kaygusu taşıyanlara da bir sözüm var. Rahmetli Erbakan Hoca’mız hatırladığım kadarıyla 1994 yılında yaptığı bir konuşmada Türkiye’nin kaynaklarının 250 milyon insana yeteceğini söylemişti. Ne kadar da doğru söylemiş. Bu gün nüfus 90 milyon sınırına dayanmış ama Ankara’dan öteye köyler tamamen boşalmış. Pakistan’a bakın. Türkiye’den daha az toprağı var ama 230 milyon nüfusa ev sahipliği yapıyor.

Bir çift sözüm de Arapça tabela düşmanlığı yapanlara. Sizler Laleli, Sultanahmet- Gedikpaşa hattına hiç gittiniz mi? O bölgedeki on binlerce işyerinden kaç tanesinin tabelası Türkçe. Eğer mesele tabelaların Türkçe olmaması ise neden onlara karşı çıkmıyorsunuz?  O halde mesele başka. Meselenin altında Arapça’nın Kur’an dili olması yatıyor. Düşmanlığın asıl sebebi budur. Üstelik sizin saygı duyduğunuz bu dil yani İngilizce emperyalizmin ve bizim de can düşmanımız İngiliz’in ve ABD’nin dili."

 

 

 

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

Bozok

Gerçek müminler anlar ancak ümmet-i Muhammed'in önemini. Allah'ım bizi de gerçek müminlerden eyle amin.

Abdullah

Ateizmin ve deizmin artmasına neden olanlardan biri. Daha çok küfür etsin, hakaret etsin ki ...
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23