• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0

Bir sonraki pakette Örtüye tam özgürlük

Yeniakit Publisher
2013-10-01 20:58:58 - 2013-10-01 20:58:48
Bir sonraki pakette Örtüye tam özgürlük

Açıklanan Demokrasi paketindeki, başörtüsü açılımına yönelik eleştirileri değerlendiren Devlet eski Bakanı Hasan Aksay, “Bu paketin ardından gelecek yeni pakette, başörtüsüne her anlamda ve her alanda özgürlük de gelecektir” dedi. Ruhban okulu meselesinin pakette yer almamasını olumlu bulan Aksay, “Camide bir imama dahi izin vermeyenler, bin papaz yetiştirecek okul istiyor. Bu karşılıklı mütekabiliyet esasına bağlıdır” diye konuştu.

KORAY TAŞDEMİR / İSTANBUL
Devlet eski Bakanı Hasan Aksay, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın önceki gün Başbakanlık’ta açıkladığı demokratikleşme paketini gazetemize değerlendirdi. Aksay, seçim barajının Türkiye’nin istikrarını sağlamak için yüzde 10 olarak kalması gerektiğini belirterek, “Burada sadece temsil önemli değil. 1965’de Milli Bakiye sistemi ile Meclis’e İşçi Partisi de girdi. Bu, ortalığı karıştırmak, Meclis’i engellemekten başka hiçbir işe yaramadı” dedi.
Aksay’ın, Ruhban Okulu’nun açılması, başörtüsüne kamuda özgürlük sağlanması, seçim sistemi ve seçim barajına ilişkin birçok konuda önemli açıklamalar yaptı.
“RUHBAN OKULU’NDA
MÜTEKABİLİYET ESAS OLMALIDIR”
- Demokratikleşme paketinde Ruhban Okulu konusunda bir adım bekleniyordu ancak bu konuda bir açılım yapılmadı. Ruhban Okulu konusunda hükümetin yaklaşımı ne olmalıdır?
- Ruhban Okulu meselesi kesinlikle karşılıklı mütekabiliyet esasına bağlıdır. Dış devletler ile dengeyi korumak lazım. Tavizi biz verdiğimiz zaman olmaz.  Hatırlarsanız Kenan Evren Yunanlıların NATO’ya girmesine destek çıktı ama Yunanlılar bizi Kıbrıs’ta Türkleri ayırarak AB’ye girmesine engel oldular. Atina’da bir cami yapılmasına müsaade etmiyorlar, nihayetinde bir camiye bir imam göndereceğiz buna izin vermiyorlar ama Türkiye’de binlerce papaz yetiştirecek bir mektep istiyorlar. Mütekabiliyet olmadan, dış ülkelere imtiyazlar tanımak kesinlikle yanlıştır. Onlar da oradaki Müslümanlara aynı şekilde davranmalıdırlar. Bu işte mutlaka mütekabiliyet olmalıdır.
“İKİNCİ PAKETTE BÜTÜN
BAŞÖRTÜSÜ ENGELLERİ KALKAR
- Pakette başörtüsüne büyük anlamda bir özgürlük sağlanmasına rağmen, bazı kurumlarda bu yasak uygulanmaya devam edecek. Bu kurumlardan biri de yargı. Yargıtay’ın kararına rağmen bazı hâkimlerin başörtülü avukatları duruşmalara almadığı biliniyor. Bu konuda kesin bir çalışma yapılabilir mi?
- Genel olarak bütün memuriyetlerde başörtüsü engeli ortadan kaldırıldığına göre bundan sonra çıkarılacak ilk pakette başörtüsü engelinin kaldırılmadığı alanlarda serbestlik yaşanacaktır. Bu ilk paket kalıcı bir değişiklik yapmak için geçiş paketidir. Bunların hepsi diğer paketlerde düzeltilecektir. Bu paketi anlayabilmek için nereden geliyoruz ona bakmamız lazım. 12 yıldan beri Başbakan olan kimseye ‘Sen muhtar bile olamazsın’ diyorlardı. Bu başörtü yasağından İslam düşmanları ile beraber içimizdeki grupları tepkisini azaltmak babında girişilen bir harekettir. Hudeybiye Anlaşması vardır, bu anlaşmayı düşünürsen önce insana ters geliyor ama zaman içerisinde düşündüğün zaman çok doğru bir anlaşma olduğunu kavrıyoruz. Yani politik kararlar, bazı meseleleri zaman içerisinde düşündürmeyi de gerektiriyor. Ben öyle tahmin ediyorum ki, bu paketin ardından başörtüsüne her anlamda ve her yerde özgürlük de gelecektir. Bu hem içerde hem de dışarda rahatsızlığı büyütmemek için bir alıştırma taktiğidir. Daha doğrusu yeni hareketleri engellememek için böyle yapıldığını düşünüyorum. Çünkü muhalefetin bir kısmı açıkça her şeyi engellemek istiyor. Havaalanına, yeni köprüye, nükleer enerji her şeye itiraz ediyor. Şimdiye kadar 12 sene içerisinde çok şey yapılabilirdi ama bütün bu engellemelerin bütün sivriliklerini yontabilmek için iyilikleri ve güzellikleri taksit taksit yapmak hem de liyakatımızı artırarak yürümek mecburiyeti ortaya çıkıyor.
“DAR BÖLGE SEÇİM SİSTEMİ
TÜRKİYE’YE YAKIŞMAZ”
- Paket, seçim sistemi konusunda bazı değişiklikler yapılacağını gösteriyor. Siz bu konuda neler söyleyebilirsiniz?
- Başbakan üç alternatif söyledi ama şimdi bu üç alternatif ile sınırlı da değil. Halkın bunu düşünmesini ve konunun etraflıca konuşulmasını istedi. Bizim siyasi partilerimiz merkezi yapıda. Dar bölge seçim sistemi için partilerimizi öncelikle tabana oturtmadan uygulayamayız. Partiler milletvekillerini delegeleriyle seçer, partide kayıtlar esas alınır, bunlar mahkeme huzurunda yapılır gibi çok esaslı tedbirler alır ve bir zaman süre tanımadan bu işi yaparsak parti diye bir şey kalmaz. Dar bölge seçim sisteminde fakir ülkelerde sadece o bölgenin ihtiyacını düşünen kimseleri seçmek için yapılır ama Türkiye gibi büyük meseleleri olan ülkelerde, dar bölge sistemi son derece yakışıksız bir sistem. Bu sistemde o bölgeden gelen insanlar, zalim bir başbakana kendi bölgesine hizmet götürmek için kul köle oluyorlar. Adaletli bir başbakan olduğu zaman da bu insanlar başbakanı yıpratmak için çalışıyorlar.
“YÜZDE 10 BARAJI KALMALI İSTİKRAR
SAĞLANMALI VE SENATÖRLÜK OLMALI”
- Yüzde 10 seçim barajı konusundaki fikriniz nedir? Korunmalı mıdır, yoksa tamamen kaldırılmalı mıdır?
- Ben bunların dışında şunu düşünüyorum. Bir defa yüzde 10 barajı kalmalı çünkü Türkiye’de istikrar olmalı. Öncelikle Türkiye’nin istikrarı önemli, herkesin gönlüne göre laf etmesi değil. Görülüyor ki, bazı muhalefet partileri hapishanelerdeki adamları aday gösterip, rey toplamaya çalışıyor. Böyle parti olmaz. Şimdi bu partilerin sağlam zeminlere oturması lazım.
Onun için Türkiye’nin dünya ile münasebetleri çok iyi kurması lazım. Bu da senato ile olur fakat geçmiş senato gibi milletvekillerinin gerisinden gelen bir senato ile olmaz. Mesela 150 tane senatör diyeceğiz tek dereceli seçim yapılacak, böylece hangi partinin gerçekten değerli adamı varsa tek dereceli seçimde bunlar kazanacaklar. Tek dereceli seçim sistemi olmasından dolayı ‘Biz güçlü partiyiz baraj yüzünden meclise giremiyoruz’ meselesi kalkar. Yani 500 bin kişilik bir yerde herhangi bir parti gerçekten çok kuvvetli ise o parti Cumhurbaşkanını da seçer diye düşünüyorum. Buna benzer, farklı yollar da düşünülebilir. Ayrıca milletvekili sayısını da 400’e indirmek lazım. Yine mecliste senatörler birlikte 550 kişi olacak böylece. Bu sayede milletvekilleri de kendi fikirlerini rahatça söyleyecek bir ortama kavuşsunlar, sadece gruplar konuşmasınlar. Bu paketin açılması, bir de yüzde 10 baraj ısrarında değiliz ama bunun yanında Türkiye’nin istikrarını da sağlayacak bir sistemi düşünüyoruz anlamına geliyor. Burada sadece temsil önemli değil. 1965’de Milli Bakiye sistemi ile Meclis’e İşçi Partisi de girdi. Bu, ortalığı karıştırmak, Meclis’i engellemekten başka hiçbir işe yaramadı. Türkiye’de yapı değiştirilmeden seçim sistemini seçime kadar değiştirmek mümkün değildir. Bu işte bence istikrarı korumak ve yüzde 10 barajını muhafaza edip hemen vekil sayısını 400’e indirmek ve 150 kişilik bir senatörlük oluşturmak gerekiyor.
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23