Bazı buluntuların MÖ 1000’e kadar uzandığını söyleyen bilim insanları Demir Çağı'ndan Roma dönemine ve Ortaçağ'a kadar toplumsal hayatta kullanılan materyallere ulaştıklarını da duyurdu. Bataklık kalıntılarının fazlalığı nedeniyle çalışmalar üç ayrı kola bölündü. Kıta genelinde farklı seviyelerdeki kalıntıları inceleyen uzmanlar, cesedin ölümden sonra ne zaman suya battığı, kişinin yılın hangi zamanında öldürüldüğü, bedenlerin cansız varlıklara maruz kalma süreci gibi başlıklarda incelemeler yürütüyor. 19'uncu yüzyılda keşfedilen bedenleri inceleyen uzmanlar ellerindeki az sayıda bulgu ile belli çıkarımlar yapmaya çalıştı ancak başarılı olamadı. Bölgedeki okuma yazma bilmeyen toplumların ritüellerini ve inançlarını belgeleyen yazılı kayıtlar da bulunmadığından, ilk araştırmacılar adeta karanlıkta yollarını bulmaya uğraştı. Birçoğu, Demir Çağı bataklık alanlarına ilişkin yorumlarında MS 1'inci yüzyılda yaşamış Romalı tarihçi Tacitus'un yazılarına başvurdu. Tacitus, Avrupa’nın kuzeyine hiç gitmemiş olmasına rağmen MS 98 yılı civarında Germania'yı yazmıştı. İkinci ve üçüncü elden kaynaklara dayanarak kuzey halklarını ve kültürlerini anlatan Tacitus, kitabında Romalıların ahlaki yoksunlukları karşısında Cermen kabilelerinin erdemlerini yüceltiyordu. Cermen halkları arasında suç ve cezayı anlattığı bölümde Tacitus, bazı suçluların asılarak idam edildiğini diğerlerinin ise bataklıklarda boğdurulduğunu anlatıyordu. Buradan yola çıkan ilk dönem araştırmacıları, cansız bedenlerin Cermen kabilelerinin içindeki idam edilen suçlular olduğu görüşünü ileri sürdü. Bedenleri inceleyen araştırmacılar, uzuvları ve kafatasları kırılan kişilerin işkence ile öldürüldüğü sonucuna ulaştı. Buradan hareketle cansız bedenine ulaşılan kişilerin “toplum tarafından istenmeyen” suçlular olduğu düşünüldü.