• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0

'Batının Özgürlük ve Demokrasi Vadettiği Ülkeler Ne Hale Geldi?'

Yeniakit Publisher
2024-03-02 14:22:00 -
'Batının Özgürlük ve Demokrasi Vadettiği Ülkeler Ne Hale Geldi?'

Stratejik Düşünce Enstitüsü Başkan Yardımcısı Alper Tan, bugünkü köşesinde dikkat çeken bir makale kaleme aldı.

İşte SDE yazarı Alper Tan'ın kaleme aldığı o yazı;

Rusya’nın Ukrayna’ya saldırıları üzerine başlayan savaşta 2 yıl geride kaldı. Ülkesini korumak ve kurtarmak için savaşan Ukrayna halkı Batılı “dostları” tarafından yüzüstü bırakılmak üzere… Bu yazıda ABD ve önde gelen Avrupa ülkelerinin, “dost,” “müttefik,” “ortak” gibi göründüğü ülkeleri nasıl ortada bıraktığı, acımasızca nasıl ateşe attığının kısa hikayeleri hatırlatılacak. Şimdi hızlıca bakalım.

CIA’nın 11 Eylül 2001 “kurgu” saldırıları bahane edilerek Afganistan ve Irak’a, dönemin ABD Başkanı George Bush’un ifadesi ile “Haçlı Seferi” başlatıldı. Afganistan’da 20 yıl devam eden işgal döneminde 3.6 milyon Müslüman şehit edildi, 7 milyon insan sakatlandı. Irak’ta ise 1.2 milyon şehit, 3.5 milyon insan sakatlanmış oldu.

Sovyetler’in (SSCB), dağılması sonrası ABD, kendini dünyanın, eşsiz ve tek lideri olarak görmeye başlamıştı. 21. yüzyıl, “Amerikan Yüzyılı” olacaktı. Hedefleri buydu. Bu hedefle uyumlu olmadığını düşündükleri ülkeleri Amerikan sistemine “uyumlu hale getirmek” gerekiyordu. Hedefe ulaşmak için bazı ülkelerde savaş, bazılarında demokrasi silahı kullanıldı. “Demokrasi,” Batılı devletler için hiçbir zaman “amaç” olmadı, daima elverişli bir “müdahale aracı” olarak kullanıldı.

Afganistan ve Irak’a getirdikleri “demokrasi”nin faturasını az önce hatırlattık. ABD öncülüğündeki Batı, “terbiye etmek” ve sisteme uyumlu hale getirmek için Müslüman ülkelere savaş silahını kullanırken Hristiyan ülkelere ise “demokrasi” silahını tercih etti. Üstelik bunları, allı-pullu, renkli ambalajlara sararak yaptı. “Turuncu Devrim,” “Gül Devrimi,” “Lale Devrimi” gibi.

“Turuncu Devrim” ve Ukrayna’nın ateşle imtihanı

Ukrayna ve Rusya arasında tarihten gelen husumet ve rekabet zaten vardı. Ama Ukrayna’nın Rusya’ya yem edilmek üzere hedef haline getirilmesi Turuncu Devrim ile başladı.

Sovyetlerin dağılmasından sonra o mirası devam ettirmek isteyen Rusya’nın henüz toparlanamamış olmasını fırsata çevirmek isteyen ABD, Moskova’nın egemen olduğu coğrafyayı adım adım kuşatmak istiyordu. Ukrayna'daki cumhurbaşkanlığı seçimleri döneminde, Kasım 2004'ten Ocak 2005'e kadar yaşanan siyasi kargaşaya, krizin planlayıcısı olan ülkeler, bunu “hoş” göstermek ve halkı iyi bir şey yaptıklarına inandırmak için “Turuncu Devrim” demişlerdi. Ukrayna halkı, eski Sovyet diktatoryasından kurtulup Batılı “medeni” ülkeler gibi “demokrasiye” kavuşacaklarını umuyorlardı. Halbuki Rusya’yı kuşatma amacını gören Moskova için Ukrayna öncelikli hedef haline getirilmişti. Elbette ABD’nin amacı bu olmayabilir. Fakat sonuçta Ukrayna korkunç bir tehlikeye sürükleniyordu.

“Gül Devrimi” Gürcistan’ın kuzeyini Moskova’ya yem etti.

Ukrayna’da “Turuncu Devrim kutlamaları yapılırken Gürcistan’da da “Gül Devrimi” yaşanıyordu. Gürcistan’da 2003 yılında Devlet Başkanı Eduard Şevardnadze’nin görevini bırakmak zorunda kalmasıyla sonuçlanan Batı destekli kampanyalarla 4 Ocak 2004’te devlet başkanlığı seçimleri yapıldı ve Mihail Saakaşvili, devlet başkanı seçildi. 28 Martta yapılan parlamento seçimlerini de aynı Ulusal Hareket kazandı.

Rusya bunu, ABD-NATO’nun Kafkasya’ya yerleşerek kendisinin “kuşatılmaya çalışıldığı” şeklinde anladı. Zaten Afganistan da Amerikan-NATO işgali altındaydı; oradan da kuşatılmıştı. Moskova ile arasında zaten önceden kalma sorunlar varken bu gelişme Tiflis’i Moskova karşısında iyice hedef haline getirdi.

Peki bunların devamında neler oldu?

2008’de Rusya, Gürcistan’ın kuzey kısımlarını işgal ederek kendi topraklarına kattı. Putin, 2014’te Kırım’ı işgal ederek ele geçirdi. 2022’de ise Ukrayna’nın Doğu topraklarını Kiev’den kopardı. Ülke heder edildi. Milyonlarca insan ülke içinde veya başka ülkelerde sığınmacı hale geldi. Asker-sivil yüzbinlerce insan öldürüldü.        

ABD ve Avrupa ülkeleri Ukrayna’yı AB’ye ve NATO’ya almayı vaad etmişlerdi. Ukrayna Batılı dostlarına çok güveniyordu. Rusya ile savaşta hiçbir Batılı asker, Ukraynalılar için Ruslara karşı savaşmak istemedi. Savaş devam etsin de Rusya iyice zayıflasın diye Ukrayna’ya bol bol coşku verdiler. Bir de savaşı kazanca dönüştürmek için Kiev’e, yüksek fiyattan ama vadeli olarak epeyce silah sattılar. Bundan sonra o silahların da verilip verilmeyeceği belirsiz.

“Lale Devrimi” Kırgızistan’ı istikrarsızlaştırdı

Batının boyalı devrimleri bir Türk devletini de etkiledi. Bu defa sahte devrimin adı, “Lale Devrimi” idi. 2005’in Mart-Nisan aylarında devrim ateşi Bişkek’e sıçradı. Kırgızistan'da parlamento seçimlerinin ardından Cumhurbaşkanı Askar Akayev'e karşı protesto gösterileri organize edilmişti. Batı destekli her operasyonda olduğu gibi orada da göstericiler, Akayev'in ailesi ve yandaşlarını “yolsuzluk ve otoriterlikle” suçladılar. Akayev devrildi. Ancak devrimler, devrimleri kovaladı ve ülke bir türlü istikrara kavuşamadı.

Ermenistan’ı kullanıp attılar

Batının heder ettiği ülkelerden biri de Ermenistan. Türkiye’yi Doğudan kuşatmak ve Kafkasya’yı manipüle etmek için oluşturulmuş suni bir devlet olan Ermenistan’ı bir asırdan fazla yönlendirdiler, kullandılar. Ancak Azerbaycan ve Türkiye’nin kararlı hamlesi ile Karabağ işgalden kurtarılırken Batılı dostları Erivan’ı sadece teselli ettiler ve ”O topraklar zaten size ait değildi” diyerek sırtlarını döndüler.

Barzani’ye sahip çıkmadılar, PKK/YPG’yi de satacaklar

ABD, İsrail ve Batılı dostları, 2017’de “bağımsızlık referandumu” adı altında Irak Kürtlerini harekete geçirmeye, Irak’ın kuzeyini Bağdat’tan koparmaya ve Ankara’dan uzaklaştırmaya çalıştılar. Ama bunu teşvik edenler daha sonra Irak Kürtlerini yüzüstü bıraktılar.

Batılı devletler için en elverişli aparatlardan biri de PKK/YPG terör örgütü. Türkiye ve Suriye’yi zayıflatmak, bölgeye hükmetmek, İsrail’i rahatlatmak için bu örgütü taşeron olarak kullanıyorlar. Ama o konuda da yolun sonuna geldiler. İhalenin sahibi olan devletler pek yakında PKK/YPG’yi de satacaklar.

Batılı Devletler İsrail’i yalnız bırakacak

Batılı devletlerin “zorunlu aşkı” İsrail de çok yakında tek başına kalacak. İşgalci Siyonistler, “küresel teröristler” olarak tarihe geçecekler. Batılı destekçileri ise onlara “Siz de çok olmaya başlamıştınız. Bu kadar da olmaz” diyecekler.

Batıya güvenenler ağır bedeller ödediler

Sözün özü, ABD ve diğer Batılı devletler, nereye el attılarsa, “demokrasi” ve “özgürlük” vaad ettilerse o ülkeleri o toplumları korkunç şekilde ateşe attılar ve neticede hiç sahip çıkmadılar. Sahip çıktılarsa da başarılı olamadılar. Onlara güvenen halklar, siyasetçiler, askerler ve kamu yöneticileri ağır bedeller ödediler/ödüyorlar.

Rusya, Meksika ve Kanada’ya müdahale etse ABD ne yapardı?

Elbette bu söylediklerimiz Rusya’yı haklı çıkarmaz. Öyle bir niyetimiz yok asla. Sadece hadiseleri tespit etmeye çalışıyoruz. Konuyu daha iyi anlamak için farz edin ki Rusya, “özgürlük” ve “demokrasi” vaadiyle Meksika’da toplumsal olaylar organize etse, Kanada’yı Rusya’nın lideri olduğu askeri pakta üye yapmaya çalışsa, ABD sessiz kalıp “Buyurun özgürlük ve demokrasi getirin” der miydi?

Atina’nın kulakları çınlasın

Ukrayna ve Gürcistan’ın ve diğer örneklerin halini gören komşumuz Yunanistan umarız ki olaylardan ve olanlardan ders çıkartıyordur!

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23