• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0

Awad: Türkiye model ülke

Yeniakit Publisher
2013-12-16 14:39:39 - 2013-12-16 15:09:08
Awad: Türkiye model ülke

CAIR Başkanı Nihad Awad, Türkiye’nin Arap ülkelerine model olduğunu söylediği açıklamasında, Mısır, Tunus, Libya, Suriye ve diğer ülkelerin yeni bir anlayışı, yeni bir düşünüşü benimsemek zorunda olduklarını vurguladı. Bunda Araplar için bir hikmet olduğunu ifade eden Awad, bölgenin Türkiye’nin tecrübelerinden istifade etmekten başka çaresinin bulunmadığını kaydetti

HÜSEYİN KULAOĞLU - Filistin asıllı Amerika İslâm Konsülü (CAIR) Başkanı ve Salamworld Danışma Kurulu Üyesi Nihad Awad, bir programa katılmak için İstanbul’u geldi. Biz de İstanbul’da bulmuşken Awad ile Arap Baharı’nı, Amerika’daki Müslümanların durumunu ve Filistin meselesini konuştuk...

Kamuoyunda Arap Baharı diye bilinen Arap ülkelerindeki ayaklanmaları nasıl değerlendiriyorsunuz?

- Arapların aslında kendilerine bir sinyali, uyarısıydı. Özgür olma potansiyelleri var. Özgürlük için çalışmaları, onları amaçlarına ulaştırabilir. Şimdi bir değişim sağlamak için liderlerin değişmesi yetmez, toplumu değiştirmek lazım. İnsanların zihinlerini, akıllarını, duruşlarını farklı bir sisteme, algıya doğru toplumu dönüştürerek yapmak lazım ve bu zaman alır. Şimdi, Amerika’da 150 yıl önce anayasa yapıldı. 1964 yılında ise anayasadan kölelik kalkmasına rağmen zenciler ve beyazlar farklı bir okula gidiyordu. Zenciler başka bir çeşmeden, beyazlar başka bir çeşmeden su içiyorlardı. Beyazlar toplu taşıma aracının önündeki koltuğa, zenciler arkalardaki koltuğa oturuyorlardı. Yıllarca devam eden insan hakları mücadelelerinden sonra insanlar, “Artık yeter!” dedi ve bu uygulamaları ortadan kaldırmak için yeni yasalar yaptı. 1964’ten 2008’e kadar ancak 40 yıl geçtikten sonra bir zenci başka bir yerde oturabildi. Gördüğünüz gibi bir toplumun değişmesi, 150 yıldan fazla süre alıyor. Kâğıt üzerinde yazılanların hilkate gelmesi 150 yılı aldı.

Mısır, Tunus, Libya, Suriye ve diğer ülkeler, yeni bir anlayışı, yeni bir düşünüşü benimsemek zorundalar. Bunda da aslında Araplar için bir hikmet var ama Araplar aceleci davranıp, bir gecede her şeyin değişmesini istiyorlar. Aslında insanlar Türkiye’nin tecrübesinden istifade etmek zorundalar. Türkiye’deki insanlar hiçbir zaman bunu unutmadılar ve böyle devam ettiler. Yavaş ama kesin adımlarla kendilerini gösterdiler. Aslında İslâm ile modernite arasında bir tenakuz yok. Ben aslında İstanbul’u Müslümanların modernitesinin başkenti olarak adlandırıyorum.

Eylem yapanlar, Mısır’ın geleceğinin anahtarını ellerinde taşıyor

Peki, Mısır’daki darbe, Arap Baharı’nı nasıl etkiledi?

- Şunu söyleyebilirim ki; Mısır’ın geleceğinin sahibi yine Mısır halkı olacaktır. Sokaklardaki Mısırlılar, şu anda bu mücadelede direnen kişiler, eylem yapanlar Mısır’ın geleceğinin anahtarını ellerinde taşıyorlar. Darbe yapanlar değil.

Amerika’nın Mısır’daki darbeye ‘darbe’ bile diyememesini nasıl görmeliyiz?

- Amerika, bu bölgedeki hızlı değişimleri algılayamadı ama yakalamaya çalışıyor. Amerika tabiî ki demokrasiyi desteklediğini söylüyor ama aslında menfaatlerini kovalıyor. Şunu söylemek zorundayım ki; maalesef Amerika yönetimi, güçlülüğe saygı duyar ama bugün güçlü olan yarın zayıf olabilir. Bugün zayıf görünenler yarın gücü eline geçirebilir. Ben bir Amerikan vatandaşı olarak, Amerikan yönetiminin hakkın yanında olmasını isterim, güçlünün yanında değil. Çünkü Amerikalıların çıkarı Amerikalıların değerlerinin uygulanmasıyladır.

Suriye’de uzun zamandır devam eden iç savaş hakkında ne düşünüyorsunuz?

- Arap diktatörlerinin farklı seviyeleri vardır. Tunus’taki Zeynel Abidin bin Ali ve Mısır’daki Hüsnü Mübarek hemen gitti ama Libya’daki Muammer Kaddafi bu kişilerden daha zorlu çıktı. En zoru da işte Suriye’deki Beşşar Esad. Ama sonları hep aynı olacak. İnsanlar özgürleşecek, kendilerini idare edecekler. Suriyeliler çok çektiler. Bu kanın hemen durması lazım, yarın değil. Dünyada bütün samimi insanlar, Suriyelilerin ızdıraplarına bir son vermelidirler. Ben bir Müslüman olarak, Allah’a hamdediyorum ki, Türkiyemiz var. Türkiye hükümeti ve halkı, sivil toplum kuruluşları bunu destekliyor. İnsanlara yardım ederek, hamiyetperverliklerini gösterdiler. Doğrusunu yapıyorlar.

Amerika, Suriye’ye müdahalede bulunacağını söyledi ama daha sonra vazgeçti. Bu durumu nasıl yorumluyorsunuz?

- Amerika hükümeti kartları oyuna açtı. En baştan itibaren askerî bir müdahaleyi düşünmedi ve zaman kaybı olunca da İran gibi diğer oyuncular devreye girdi. Benim kanaatimce Beşşar, kendi iktidarı, diktatörlüğü için Şii ve Sünnileri savaşma ortamına çekti ve bunu da başardı ama aslında Sünni ve Şiiler diktatörlüğe birlikte karşı çıkmak zorundalar.

Türkiye, Arap ülkelerine model bir ülke mi?

- Evet. Türkiye Arap ülkelerine bir modeldir.

Peki, Türkiye hangi özellikleri ile Arap ülkelerine model oluyor?

- Türkiye’de demokrasi var ve İslâm ülkesi. İnsanlar imanlı ve imanlarıyla amel ediyorlar. İslâm’ı yaşıyorlar. Dindarlar arasında bir muhalefet yok. Lâiklik konusunda da bir çatışma yok. Bir sosyal mutabakat var. Türkiye’deki insanların mevcut Türk hükümetinden memnuniyetinin de bir yansıması olduğunu düşünüyorum. Aslında mevcut hükümetin liderliğinin de uzun bir mücadele geçmişi var. Izdıraplar çektiler, hapsedildiler ama insanlıklarını kaybetmediler. Baskılara maruz kaldılar ama hizmet ederek, yüksek performans göstererek Türk halkının desteğini almayı hakkettiklerini gösterdiler. Bundan dolayı birçok Müslüman ülke arasından parladı. Elbette aynı zamanda bölgenin dinamiklerini de iyi biliyorlar. Görevlerini biliyorlar. Birçok uluslararası meseleye de vakıflar.

ABD halkı İslâm’ı ve Müslümanları iyi bilmiyor!

Amerika’da yaşayan bir Müslüman olarak, orada 11 Eylül olaylarından sonra artan İslâm düşmanlığı yani İslamofobi şu an ne düzeyde?

- Müslümanlar açısından tamamıyla 11 Eylül bir dönüm noktasıydı ve Müslümanlar bu durumdan çok muzdarip oldular. Müslümanlara karşı büyük bir adaletsizlik yapıldı, adil olmayan politikalar yürütüldü ama biz bir millet olarak olgunlaştık. Müslümanlara karşı örgütlü bir çalışma olmasına rağmen İslâm, Amerika’da en fazla büyüyen ve yayılan bir din.
Sadece 11 Eylül’den sonra  Müslümanlara karşı mücadele etmek için kurulan 37 tane örgüt var. 2008-2011 yılları arasında İslâm aleyhine filmler üretmek için 190 milyon dolar para harcandı. Müslümanları itibarsızlaştırmak, aleyhine mevzuat oluşturmak için... Bütün bunlara rağmen İslâm büyüdü, yayıldı. Son 10 yılda Amerika’daki cami sayısı yüzde 74 arttı. Sayı 1200 idi, şimdi 2200’e yükseldi. 10 yıl önce camilerde bir vakit namaz kılınırdı, şimdi ise yer yokluğundan 2-3 kez cemaat olunuyor. Amerika halkının zihni açıktır ve aynı zamanda cömerttir, hamiyetperverdir ama İslâm’ı ve Müslümanları bilmiyorlar.

11 Eylül ters mi tepti?

- Tabii ki. 11 Eylül Müslümanları olumsuz etkiledi ama bizim yapmamız gereken birlikte hareket etmek ve aptallık yapan kişilere karşı da inancımızı korumak. İslâm bir rahmet dinidir. Ben inanıyorum ki; Amerikan halkı İslâm’ı anlayacak ve saygı duyacak. Ve Müslümanlarla daha iyi bir gelecek oluşturmak için ilişkiler kuracak. Bu durumda Amerika’nın, İslâm dünyası ile daha iyi ilişkiler geliştirmesi noktasında karşılık bulacak.


Filistinlilerin iradesini kıramadılar

İsrail’in Gazze’de uyguladığı ambargo yıllardır sürüyor. Söz konusu ambargonun hâlâ kaldırılmamasının sebebi ne?

- Ambargo aslında, İsrail’in Filistin toprakları üzerinde gerçekleştirdiği işgalci politikasının bir devamıdır. İsrail, işgali başlattıktan sonra bütün Filistin halkının haklarını ihlâl etmiştir. İsrail, Filistinlilerin topraklarını ellerinden aldı, insanları katletti, ekonomiyi bitirdi, eğitim altyapısını mahvetti. İsrail sadece Filistinlilerin iradesini kıramadı. Ambargo konusunda gayriresmi de olsa diğer Müslümanların adeta İsrail politikaları ile uyuşan tavırları da etkilidir. Çok şükür ki; dünyada Amerika dahil Filistin meselesine karşı yükselen bir duyarlılık, hassasiyet var. Hatta Amerikan Yahudi toplumu içinde bile... Yeni nesil, yapılan zulmü reddetme eğilimine geldiler.

Mandela’nın ölümünü hatırlarsanız, sabır, istikrar dünyayı değiştirecektir. Dolayısıyla bu işgaller bizim insaniyetimizi elimizden alamaz. Aslında Mandela’nın hapishanesi onun bedeni içindi, zihni için değil. Ve insanlara, dünyaya özgürlüğün anlamını hapishaneden öğretti. Onun gibi insanlara özgürlüğü nasip etti. Aslında onun örneğinden çok şeyler öğrenebiliriz. Ve insanlar onunla birlikte hareket ettiler. Bunun siyasi bedelinin ne olacağını hesap etmeden onunla birlikte hareket ettiler.

Birlikle güçlenir milli hayâllerini gerçekleştirirler

Filistin-İsrail arasındaki barış görüşmelerinde Amerika da arabulucu olarak yer alıyor. Filistin’de barış sağlanır mı?
- Biz barışa inanıyoruz. Barış adaletle gelmelidir. Öncelikle Filistin’deki farklı kesimler birleşmeli. Milli hayallerini gerçekleştirmek için birlik olmalılar. Eğer birlik olurlarsa güçlü olur ve o zaman da gayelerine ulaşırlar. Filistinliler arasındaki tefrika onların konumunu zayıflatıyor.

Peki nasıl birlik olacaklar?

- Benim şahsi inancım her devrin kendi başarı araçları vardır. Mesela; 20 yıl önceki araçlar şimdi işe yaramayabilir. Bugünküler de gelecekte işe yaramayabilir. Meselenin özüne girersek, kendi bakış açılarını birleştirmeleri gerekir. Birleşmiş vaziyette aldıkları şartları masaya koyarlar. Bunlar zulme uğrayan insanlardır ama dünyada bu meselenin kurbanı gibi değil de, adeta bu meseleyi yapan kişiler gibi İsrail tarafından lanse ediliyorlar.

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23