• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0

Aklıselimin icapları nihayet okurla buluştu

Yeniakit Publisher
2015-01-24 17:10:00 -
Aklıselimin icapları nihayet okurla buluştu

Bazı kitaplar vardır gerek görüldüğünde kitaplıktan çıkarılır gerekli bölüm okunur ve yerine konulur. Bazı kitaplar da roman gibi baştan sona okunur. Lakin bu okuma faaliyetinde ciddi bir yoğunlaşma gerekmez. Bir de yavaş yavaş okunması gereken kitaplar vardır. Bu kitapların altı çizilir, yorgun düşene kadar tekrar tekrar okunur, notlar alınır. Bu hatta değerlendirilen kitapların ortak özelliği, sahici fikir sunmalarıdır. Hak ettikleri değeri nadiren bulur bu tür kitaplar.

Bazı kitaplar vardır gerek görüldüğünde kitaplıktan çıkarılır gerekli bölüm okunur ve yerine konulur. Bazı kitaplar da roman gibi baştan sona okunur. Lakin bu okuma faaliyetinde ciddi bir yoğunlaşma gerekmez. Bir de yavaş yavaş okunması gereken kitaplar vardır. Bu kitapların altı çizilir, yorgun düşene kadar tekrar tekrar okunur, notlar alınır. Bu hatta değerlendirilen kitapların ortak özelliği, sahici fikir sunmalarıdır. Hak ettikleri değeri nadiren bulur bu tür kitaplar.

HER KİTABIN BİR KADERİ VAR

Çünkü yapılan birçok istatistiğe göre Türk okuru nitelikli kitap okuma konusunda dünyada en gerilerde yer alır. Nitelikli kitapların da niteliksiz kitapların da bir kaderi vardır.

Bazı yazarların hinterlandı geniş olduğundan kitapları konuşulur ve tarihte hak ettiği teveccühü bulur. Bazıları da bir çok imkânsızlık içinde adeta kanıyla yazıldığı için -ne kadar nitelikli olsa da yazdıkları- gerekli tanıtım yapılamadığından çok küçük bir çevre tarafından okunur, bilinir.  Selim Gürselgil’in son çalışması ‘Aklıselimin İcapları’ bu kategoriye giriyor.

Birde üzerine, Türk münevverlerinin kendi cemaatinden, kendi kadrosundan olmayanı sükut linçine tabi tutmalarını ve iflah olmaz kıskançlıklarını da göz önüne aldığınızda Gürselgil’in duyulma imkanı yok gibi bir şey…

OKURU BİR FİKİR ŞÖLENİNE DAVET EDİYOR

Tarkovski Andrey Rublev filmini yapma sebebini bir mülakatta şöyle ifade ediyordu: “ Bu filmde tecrübenin aktarılamayacağını anlatmaya çalıştım” Gürselgil’de okuru bir fikir şölenine davet ediyor. Bu şölenin enstrümanları bilgi ve tecrübe…

Tekrar kitaba (Aklıselimin İcapları) dönersek, aslında en önemli özelliği nakil dilini yakalaması. Felsefenin karanlık labirentinde elinde bir mumla etrafı aydınlatan Gürselgil, ardından gelenlere tavizsiz bir dil örüyor.  Bu dilin ışığında ilerleyen genç okur, fikir yemişlerinin hangisi bünyeye ne kadar faydalı, hangisi hangi dozda alınır, nev’inden bir prospektüsle yoluna devam ediyor.

OKURU ATEŞ ÜZERİNDE YÜRÜMEYE DAVET EDİYOR

Canı sıkkın adamlar bir takım müsekkinlerle kendilerini oyalar. Bu müsekkinlerden biride kitaplardır. Gürselgil, kalemini müsekkine bandırmadan aksine kafa konforunuzu bozmaya talip, cüretkâr okurları adeta ateş üzerinde yürümeye davet ediyor.

Sanat, edebiyat, felsefe, sosyoloji, müzik, din, teorik dil, tasavvuf, kuantum fiziği, Dünyada ve Türkiye’de roman buhranı, sinema ve kendinden zuhur diyalektiği gibi bir çok mesele akıcı bir üslupla yorumlanıyor.

GÖRME BİÇİMLERİ SUNUYOR

 Böyle büyük bir işe kalkışmak bile ciddi bir disiplin aynı zamanda cesaret istiyor. Fikir kitaplarının bazılarında olduğu gibi ansiklopedik malumatlar verip okura bir resim göstermiyor Gürselgil, o resmin tüm ayrıntılarını ışıkla nasıl şekil değiştirdiğini ve J.Berger’den ilhamla ‘Görme Biçimleri’ni sunuyor.  Hangi hadiseye nasıl bakmak gerektiğini bildiğinde o hadiseye dair ‘berrak bir idrak’ oluşturabilir okur.

GERÇEK MÜNEVVER ZAMANININ MUSTARİBİDİR

Aklıselimin İcaplarında, mustarip bir fikir işçisinin sancı sesleri duyuluyor. Gerçek münevver, zamanının mustaribidir, o çağın olumsuz tesirlerinin farkındadır. Bu farkındalık onu bir haykırışa iter. Gürselgil’in kelimeleri teferruatların içindeki kaideyi ortaya çıkarıyor. İşte zor olan da bu olsa gerek.

ZORA TALİP OKURLAR

Zora talipseniz fikir kitaplığınıza yeni bir yer açın ve ‘Aklıselimin İcapları’nı okuyun. Sahici bir meseleniz varsa, bunca dezenformasyona, indoktrinasyona rağmen popüler kültürden etkilenmemişseniz Aklıselimin İcapları size süzme fikir vaad ediyor. Fikirlerle cedelleşmeye cesareti olan cüretkâr okurların kılavuzu olma istikbalindeki bu kitabı dikkate almak gerekiyor.

AKLISELİMİN İCAPLARI’ndan Fragmanlar

* Herşeyden önce, şunu kabul etmek gerekir: Biz, Batı’yı idealleştirici, Batılılaşmacı bir çizgide görünemeyiz! Batı’nın meseleleri ve gündemi, bizim mesele ve gündemimizden farklıdır; ayrı zamanların, ayrı dünyaların insanlarıyız. Dolayısıyla, onlar ne dediyse almak yerine, bize ne lâzımsa bulmak gibi bir mükellefiyet altındayız!

* Bugün “Bilgi Çağı”ndan söz ediliyor, “Bilgi Savaşı”ndan dem vuruluyor; “Bilgisayarlar Ağı”nın fikir ve ahlâk üzerine kurduğu robot tahakkümünün, geleceğin insan tipini meydana getireceğinden bahsediliyor...

     * Salih Mirzabeyoğlu der ki: Olmuş, ermiş ve yetişmiş görünme değil, ‘dayanışmalı fikir oluşumu’ prensibine göre, karşılıklı eleştiri yaparak yolumuzu aydınlatacak kadro olma, bulma ve yetiştirmenin dâvâsı…”

     * “İslâm, topyekün kâinat ve insan meselelerinin mutlak olarak hallini kapsayan bir sistemdir… Ve, daha insan ve toplum meselelerinin ne olduğunu başlık olarak bile bilmeden, onun kemmiyet ve keyfiyet mânâsıyla ‘topluluk hakikati’ sağlanamaz. Bu mânânın olmadığı yerde de, insanların bir araya gelip ‘İslâm toplumu’ yaftası takınmaları, İslâm’ı temsil etmez… Bütün bir kâinat ve tarih muhasebesi içinde gösterdiğimiz, buraya kadar değindiğimiz meselelerde de çeşitli yönlerden işaretlediğimiz gibi, maraz, ‘İslâma Muhatap Anlayış’ın uçmasıdır… Gerekli olan ve temin edilmesi gereken husus bu!..”

* -“Pascal’ın Pensees, Lamartine’in Meditations, La Rochfaucault’nun Reflexions, Alain’in Idees adlı eserleri günümüz Türkçesine ‘Düşünceler’ diye tercüme edilmiştir. Oysa ki Osmanlı Türkçesinde, bu kavramları, arzettikleri gâmızaları (nüans) zedelemeden karşılayacak dört kelime bulmak işten değildi!”

* İbda Mimarı’nın Kökler adlı eserinde şöyle geçer: “Allah ehlinin huzuruna gelen bir kimse, kendisini boşaltmalıdır ki, onu doldurmak mümkün olsun… Sohbet ve cemiyetten maksat, ya ifade, ya istifadedir. İstifade bekleyenlerse BOMBOŞ gelmelidirler; zirâ dopdolu dönerler... Bu yolun gerçek kahramanlarına karşı manevî iflâsını açığa vurmayan, gereken sermayeyi onlardan alamaz. Şah-ı Nakşibend Hazretleri buyurdular: ‘Her şeyden evvel hasta ve marîz olan kimsenin, hâlini bilmesi ve devâ istemesi, sıhhat bulmak için şarttır!..’ Bize ve size lâzım olan, evvelâ Kitap ve Sünnet yoluyla itikadın düzeltilmesidir.”

* Itrî’ye gelince, Türk müziği gerçek bir musikî dehâsı örneğine kavuşmuştur. Takrîben 1640’ta İstanbul’da doğan Itrî, Hafız Post mektebinden yetişmiştir. Yenikapı Mevelevîhanesi’ne müntesib olup, Şeyh Câmi Ahmed Dede Efendi’den ders aldığı söylenir. Asıl adı, Buhurîzade Mustafa Efendi’dir. “Itrî” mahlasını divan ve âşık tarzında yazdığı şiirlerde kullanmış ve bu mahlasla şöhret bulmuştur. “Itrî” kelimesi, bugün halk arasında iyi bilinen “ıtr” (gerenium) çiçeğinden gelmekte ve “güzel ve latif koku” anlamını taşımaktadır. Itrî de, musikîde attığı adımlarla, günümüze ve İslâm âleminin her köşesine kadar yayılan “güzel ve lâtif bir koku” olmuştur. O, yalnız müzik ve şiirle değil “hüsn-ü hatt” sanatıyla da meşgûl olmuş,

* Muhyiddin-i Arabî Hazretleri’nin, Milâdî 1198 yılında, Fas’ta, 35 yaşında bulundukları bir sırada, MİRAC hadisesini ele aldıkları “Kitab’ül-İsrâ ve’l Makam’ül-Esrâ” isimli bir risale kaleme alıyorlar. Bu risalede, “rüyalardan doğma” NİZAM adlı bir sevgilinin bahsi geçiyor…

İşte Dante’nin İlâhî Komedya’sı için ilham ve intihal kaynağı olan eser… Demek ki İtalyan şair, oradan okuduğu Mirac hadisesinin o türlü tesiri altında kalıyor ki, 35 yaşını çoktan geçtiği halde 35 yaşına dönüyor, Beatrice’sini belki çoktan unuttuğu halde NİZAM yerine onu koyuyor ve Mirac taklidi bir eser vücuda getiriyor…

* Komünistlere soruyoruz: Komünizmden beklediğiniz nedir?

- Barış, kardeşlik, adalet, hürriyet…

Zamanımızda her ideoloji bu kelimeleri kendisine mâletmek ister. İyi ama, bütün bunların aslı İslâm’dadır ve yeryüzüne İslâmiyet’le yayılmıştır.

Barış mı? Huzur ve sükûn içinde bir sokak, terbiye ve zarafet içinde bir aile; ferdin kendisiyle, cemiyetiyle, hayatla barışı…

Padişaha “ayağa kalk, kanun huzurundasın!” diyebilen, yine ona, “Haddini bil, seni şeraite şikâyet ederim!” diye konuşabilen bir adalet ve eşitlik anlayışı…

“Fırat’ın kenarında bir kuzuyu bir kurt kapsa benden sorulur!” diye bir rikkatle çarpan Hazret-i Ömer kalbinin gösterdiği kardeşlik ve hürriyet şiarı…

O kelimelerin buradan başka hiçbir yerde bir mânâsı yoktur ve olamaz. Çünkü “İslâm kalbin yolu”!.. 

Kitaba ulaşmak ve bilgi almak için 0553 356 66 66  nolu telefonu arayabilirsiniz.

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23