Şeytani küresel çetenin tüm dünyaya dayattığı ve insani değerleri yozlaştırmayı, toplum yapısını bozmayı amaçlayan LGBT sapkınlığının bayraktarlığını yapan Ankara, İstanbul ve İzmir baroları, hukukçuların tepkisini çekmeye devam ediyor.
Hukukun üstünlüğünü koruma, adaleti tesis etme görevini yerine getirmesi gereken baroların bazılarının bu sapkınlığa alet olması karşısında avukatlar da seslerini yükseltmeye başladı.
Görevden alınmalılar
Konuya ilişkin Akit’e açıklamada bulunan Ankara 2 No’lu Barosu avukatlarından Av. Ali Kaan Kılıçoğlu, şunları ifade etti: “Şahısların kendi ahlaki değerlerine göre belirledikleri ve genel kabul görmüş ahlak kurallarıyla çelişen şahsi tercihlerini, toplumun tümüne karşı bir dayatma unsuruna dönüştürmeleri kabul edilemez. Toplumun yapı taşı olan ailenin ifsadında maşa olarak kullanılmak istenen LGBT+ bireylerin baskı altında olduğu, bu durumun insan hakları, hukuk ve hürriyet gibi değerlerle çatıştığı yönünde yapılan algı tamamen mesnedsizdir. Bu oyuna alet olan barolar, Avukatlık Kanunu 76. Maddesi’nde yer alan kuruluş amaçlarına aykırı hareket etmektedir. Bununla birlikte aynı kanunun 77. Maddesinde ‘Amaçları dışında faaliyet gösteren barolar ile Türkiye Barolar Birliği sorumlu organlarının görevlerine son verilmesine ve yerlerine yenilerinin seçilmesine, Adalet Bakanlığı’nın veya bulundukları yer Cumhuriyet Başsavcılığı’nın istemi üzerine, o yerdeki asliye hukuk mahkemesince basit usule göre yargılama yapılarak karar verilir ve dava en geç üç ay içinde sonuçlandırılır’ ibaresi yer almaktadır. Devletimizin bu hususları göz önüne alarak amaçları dışında faaliyet gösteren barolar hakkında gerekli işlemleri yapıp, ahlaki değerlerimizi hedef alan, cemiyetimizin yaralanması için mücadele eden kuruluşlar hakkında gerekli önlemleri alması elzem ve zaruridir. LGBT sapkınlığını toplumumuza dayatan barolar görevden alınmalıdır.
Aile mefhumu korunmalı
“Anayasa’da güvence altına alınan temel hak ve özgürlüklere herkes sahiptir. Anayasa’nın 5. Maddesi uyarınca devletin temel amaç ve görevlerinden biri de ‘kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamaktır’. Bununla birlikte Anayasamızın 12. Maddesi; temel hak ve özgürlüklerin; kişinin topluma, ailesine ve diğer kişilere karşı ödev ve sorumluluklarını da ihtiva ettiğini vurgulamaktadır. Dolayısıyla temel hak ve özgürlüklerini kullandığını ifade eden bireylerin aileyi ve toplumu hiçe sayan bir tutum içinde olmaları anayasal bir koruma altında değildir. Yine Anayasa 41. Maddeyle ailenin Türk toplumunun temeli olduğu belirtilmektedir. Anılan madde ayrıca devlete, ailenin huzur ve refahını koruma noktasında vazifeler yüklemektedir. Bu itibarla temel hak ve özgürlükler; hiçbir suretle, aile kurumunu ifsat edici faaliyetlere müsamaha gösterilmesinin önünü açacak şekilde yorumlanamaz. Muntazam cemiyetleri, ahlaki fazilet ve olgunluklara sahip insanlar meydana getirir. Mesut ve kudretli milletler ise mükemmel cemiyetler tarafından teşkil olunur. Her cemiyetin ve milletin kendilerine has ahlaki değerleri, önem arz eden cemiyet kuralları vardır. Aile mefhumu Türk milleti için taviz verilemeyecek derecede önem teşkil eden cemiyetin yapı taşıdır. Bu sebeple aile mefhumunun varlığını korumayı ve kuvvetlendirmeyi; devletimizin ihmal edemeyeceği bir görevi olarak görmesi gerekmektedir.”
