Paralelciler mantıklı izahat yapsın, biz de şüphe duymayalım!

Diyorlar ki: “Soma’daki kazada paralel iddiasının ne işi var?”

Doğru diyorsun kardeşim..

O zaman soralım bu arkadaşlara..

“Neyin ilgisi var?”

Siz gayet güzel, “Bu işten Başbakan sorumlu, istifa etsin” diyebiliyorsunuz da..

Ankara’daki Başbakan’ı, Soma’daki katliam gibi bir olayla bağlantılı gibi gösterip, istifa etmesini istiyorsunuz da..

Bir başkası, şüphesini dile getirince..

“Acaba” diye sorunca..

Niye iddiayı, hiç araştırmadan “saçma” olarak mahkum ediyorsunuz?

•

Şöyle yapalım..

“Paralel iddiası, çok saçma” diyen arkadaşlar..

“Saçma olmayan bir anlatım” getirsinler..

Biz de diyelim ki..

“2x2’nin 4 ettiği kadar kesin bir gerçek var ortada..

Bakın, olay şöyle şöyle şöyle olmuş..

Hiçbir tereddüt yok..

Dolayısı ile, farklı şüpheleri dillendirmeye gerek yok..”

Diyebiliyor muyuz?

Diyemiyoruz. 

“Trafo patladı” denildi..

Veriler ve yaşananlar bu iddiayı doğrulamadı..

“İşçilerimiz, yangından öldü” denildi..

Yangın değil, zehirlenme çıktı.. 

“En güvenilir maden” deniliyordu..

En fazla ölümün yaşanacağı maden ocağı olduğu ortaya çıktı..

Buyursun, çok bilen arkadaşlar..

İzah etsinler, bu derin çelişkileri..

Biz de “Hiç şüphe etmiyoruz.. Herkes masum.. Sadece Başbakan sorumlu bu işten.. Başbakan istifa etsin. Bir daha Soma kazası olmaz.. Garantisi paralelden” diyelim..

Kapatalım bu tartışmayı..

•

Amiral gemisi gazete, Soma patronunun ağzından iki yıl önce, “15 gün kalınacak yaşam odası yaptık” yalanını haber yapmıştı..

Karınca sürüsü gibi muhabirleri var iken.. 

300’e yakın insanımız öldükten sonra, “Acaba bu iş sebebi ile hükümeti devirebilir miyiz?. Hükümetle maden patronunu yan yana koyabilir miyiz” diye, 15 muhabirini bu patronun basın toplantısına göndermiş iken..

“Yaşam odası” yalanını gazetesinde yayınladığında, karınca sürüsü muhabirlerden bir tanesini görevlendirip, “Git bak bakalım. Yaşam odası var mı? Yoksa işkembeden mi atıyor bu adam?” diye sormadan açıklamayı sayfalarına taşıyıp, madencinin reklamını yapıyorlar..

Şimdi ortaya çıkıyor ki, “yaşam odası” denilen..

“5 kişi”nin anca girebildiği.. 15 gün değil, “48 saat” kalabileceği...

O da, kazadan çok önce, kapatılıp, taşınmak üzere orada bekletilen..

Hatta depo olarak kullanılan bir oda imiş..

Kısacası, aslında “ölüm odası” imiş..

Gerçekten de, 14 işçimizin cansız bedeni de, o odada bulunmuş..

Tüm bu mantıksızlıklar karşısında..

Bu olayda, ben niye “derin bir el” aramayacakmışım?

Derin el, bir yandan Hürriyet’teki adamlarına..

“Bu maden patronu çok sağlam bir adam.. Bir haberini yapsanız..” derken..

Patrona da..

“Bak haberinizi nasıl yaptırdık. ‘Ölüm odası’nı, en çok satan gazetede, ‘yaşam odası’ olarak nasıl tanıttık. Biz bu kadar güçlüyüz” deyip..

Her şeyi organize ederlerken..

Kaza süsü verilmiş katliamı niye organize etmiş olmasınlar?

•

Nasıl ki, Başbakan’ı, bakanları 2 yıl dinleyip de..

Başsavcıdan gizlemişlerse.

Nasıl ki, soruşturmaları emniyet müdüründen, validen saklı yürütmüşlerse..

Bu olayı da, gizli gizli organize etmiş olmaları, çok mu akla uzak bir ihtimal..

•

Hem söyler misiniz, “Bu arkadaşlar, ‘derin el’ şüphesinin dillendirilmesinden, niye bu kadar rahatsız oluyorlar?”

Bu şüphe araştırılsa kötü mü olur?

Turgay Ciner, Sabah gazetesi patronu Dinç Bilgin ile anlaşma yapıp, TMSF’ye sunuyor..

Sonra “Onu feshettik” deyip, bir başka anlaşma sunuyor.

Bu arada milyon dolarlar el değiştiriyor.
Sonra “Feshettik” denilen belge sahte çıkıyorsa..

Turgay Ciner’in, kazanın yaşandığı o madeni, Alp Gürkan isimli bu patrona devrettiği iddiasının da arkasında..

Böyle oyunlar olmadığından, niye emin olabiliyoruz?

Hele hele..

Herkes, tüm ihtimalleri tartışıyor iken..

Bu tartışmadan, Turgay Ciner’in bir işçisi.. Niye rahatsız oluyor?

Bu rahatsız olan işçinin yazısı, niye, Paralelcilerin medyasında en geniş yeri buluyor?