Sivas mazlumlarının yaşadığı zulüm devam ediyor. Sivas olayları davasına bakan ilk mahkemenin 15 yıl hapis cezası verdiği, Seyfi Oktay’ın müdahalesi ile oluşturulan yeni mahkemenin ise idama mahkum ettiği Ahmet Turan Kılıç, 80’inci yaşına cezaevinde girdi
KENAN KIRAN/İSTANBUL
Sivas sanıklarının 21. yılına giren mağduriyetlerini gözler önüne seriyoruz. Ankara 1. Nolu DGM tarafından 15 yıl hapis cezasına çarptırılan, dönemin Adalet Bakanı Seyfi Oktay’ın müdahalesiyle oluşturulan yeni mahkeme tarafından idama mahkum edilen Ahmet Turan Kılıç 80. yaşını cezaevine girdi. 1934 doğumlu Ahmet Turan Kılıç, 2 Temmuz 1993 tarihinde 60 yaşındaydı. Pir Sultan Abdal Dergisi’nin ihbarı üzerine gözaltına alındı. Ahmet Turan Kılıç, 20 yıldır cezaevinde. 80 yaşına giren Ahmet Turan Kılıç, Sivas olaylarının mağdurlarının sembol isimlerinden.
EPİLEPSİ HASTASI DA VAR
Sivas davasından cezaevinde yatan insanlar arasında 1945 doğumlu Latif Karaca (68), 1948 doğumlu Hayrettin Gül (65) gibi yaşlı insanlar ve Faruk Belkavli gibi çocukluğundan itibaren epilepsi hastası insanlar da bulunuyor.
“BU İŞKENCE DEĞİL MİDİR?”
Özgür-Der Genel Başkanı Rıdvan Kaya; Sivas davasında yargılanan ve zulme uğrayan insanlar arasında sakatlar ve yaşlılar olduğunu, söz konusu durumun maruz kalınan zulmü katmerleştirdiğini söyledi. İdam cezası alan kişilerden birinin 1934 doğumlu Ahmet Turan Kılıç olduğunu hatırlatan Kaya; “Otelin yakılması eylemiyle hiçbir bağı olmamasına rağmen aralarında husumet bulunan bir polisin iftirasıyla korkunç bir zulme uğramıştır. Düşünmek gerekmez mi, hakkında hiçbir somut delil olmaksızın 80 yaşındaki bir insanın tam 20 yıldır hapiste tutulması hem kendisi hem ailesi için açık bir işkence değil midir?” diye sordu.
“SALDIRGANLIK DÜZEYİ DAHA DA YOĞUNLAŞTI”
Kaya; Sivas olayı üzerine bu yıl da malum çevrelerce benzeri kalıplaşmış ifadeler, mesnetsiz suçlamalarla, Müslümanlara yönelik düşmanlık ve intikam çağrılarının bol bol tekrarlandığını belirterek, “Gezi olaylarının da katkısıyla hatta saldırganlık düzeyi daha da yoğunlaştı” dedi.
“ALEVİ TOPLUMUNU
SÖMÜRMEDE SINIR TANIMADILAR”
Özgür-Der Genel Başkanı; Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Reyhanlı’da katledilen insanlar için kullandığı sıradan bir ifade üzerinden kıyameti kopartanların, Başbakan’ı Sünnicilik yapmakla suçlayanların, dizginsiz bir tarzda Alevicilik yapmayı sürdürdüğünü, tam 20 yıldır yaptıkları gibi Alevi toplumunu sömürmede, mezhepçi kışkırtmada, İslami değerlere düşmanlıkta sınır tanımadığını söyledi.
“KATI YÜREKLİ VE ACIMASIZLAR”
“Sivas üzerinden tam yirmi yıldır insanlık, adalet çığlıkları atanlar insanlığı da, adaleti de ayaklar altına almış, mütemadiyen çiğnemektedirler” diyen Rıdvan Kaya, şunları söyledi:
“Ortaya çıkan bunca belgeye, bilgiye rağmen tek bir kez dahi dönüp ‘Acaba mahkum edilen insanlar suçsuz olabilir mi?’ sorusunu sormayışları aslında bu güruhun ne kadar katı yürekli ve acımasız olduğunu ortaya koymuş, asıl dertlerinin adalet değil, intikam olduğunu ispatlamıştır. Bu güruh her fırsatta yargıdaki adaletsizlikten söz etmesine rağmen; Sivas davasına yansıyan hukuk felaketini görmezden gelmiştir. Sanıkların sadece polis ifadeleriyle suçlandıklarını, 28 Şubat darbe sürecinde olağanüstü yargılama usulleriyle DGM hukuksuzluğunun mağduru olduklarını görmezden gelmiştir”
“SADECE BİR PROTESTO EYLEMİNE KATILDIĞI
HALDE İDAM CEZASINA ÇARPTIRILDILAR”
Kaya; içlerinde 18 yaşından küçük çocukların da bulunduğu pek çok kişinin sadece bir protesto eylemine katıldığı halde idam cezasına çarptırıldığını hatırlatarak, “Bunlardan bazılarının olay günü Sivas’ta bulunmadıklarını belgelemelerine rağmen haklarında idam cezasına hükmedilmesi hep görmezden gelinmiştir. Ne yazık ki, Sivas davasına ilişkin ortaya çıkan onca usulsüzlük, haksızlık bazılarını hiç ama hiç ilgilendirmemektedir. Hatta yaşanan mağduriyetleri yetersiz bile görmektedirler. Hiç kuşku yok ki, tüm Sivas darağacına gönderilmiş olsa yine de bu çevrelerin içindeki kin dinmeyecektir” diye konuştu.
“ESED DİKTATÖRLÜĞÜNÜN
YANINDA SAF TUTTULAR”
Rıdvan Kaya; şunları söyledi:
“İnsan hayatına değer verdiğini savunan, haktan, adaletten yana söylemlerde bulunan bu kesimlerin ne kadar tutarsız ve adaletsiz olduklarını görmek için bir başka hadiseye, Suriye olayına nasıl yaklaştıklarına bakmak kafi gelebilir. BAAS vahşetine karşın bu çevrelerin hemen tamamı açık bir şekilde Esed diktatörlüğünün yanında saf tutmuş ve tam iki yıldır devam edegelen sistematik devlet şiddetini, zulmünü, katliamını savunma pozisyonuna geçmişlerdir. Bu durum da asıl dertlerinin insanlık, adalet ve hak olmadığını göstermektedir.”
