• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0

27 Ağustos 2024: Günün Âyet ve Hadisi

Yeniakit Publisher
2024-08-27 06:17:00 -
27 Ağustos 2024: Günün Âyet ve Hadisi

Sizler için hazırladığımız 'Günün Âyet ve Hadisi' ile 'Günün 'Sözü' 'Günün Fotoğrafı' ve 'Kıssadan Hisse'yi istifadelerinize (27 Ağustos 2024) sunuyoruz...

VAHYİN DİLİNDEN



(١٨) مَنْ كَانَ يُرٖيدُ الْعَاجِلَةَ عَجَّلْنَا لَهُ فٖيهَا مَا نَشَٓاءُ لِمَنْ نُرٖيدُ ثُمَّ جَعَلْنَا لَهُ جَهَنَّمَۚ يَصْلٰيهَا مَذْمُوماً مَدْحُوراً
(١٩) وَمَنْ اَرَادَ الْاٰخِرَةَ وَسَعٰى لَهَا سَعْيَهَا وَهُوَ مُؤْمِنٌ فَاُو۬لٰٓئِكَ كَانَ سَعْيُهُمْ مَشْكُوراً

Esirgeyen, bağışlayan Allah'ın adıyla

(18) Kim bu geçici dünyayı isterse burada istediğimiz kimseye dilediğimiz şeyleri veririz; sonra da onu cehenneme göndeririz; oraya kınanmış ve kovulmuş olarak girer.

(19) Kim de âhireti ister ve bir mümin olarak âhiret için ona yaraşır bir çabayla çalışırsa işte böylelerinin çabaları karşılık görecektir.

(İsrâ Suresi - 18-19)         (Meâl Kaynak: Diyanet İşleri Başkanlığı)

TEFSİRİ:

Râzî’nin kaydettiği bir yoruma göre 18. âyet 13. âyetin, “Her insa­nın sorumluluğunu omuzuna yükledik” meâlindeki kısmının açıklaması mahiyetindedir. 13. âyete göre her insanın sorumluluğu kendisine aittir. O halde kim seçimini yalnız dünya çıkarları için kullanır da mal-mülk, mevki-makam elde etmek için çalışırsa bilmelidir ki bir imtihan alanı olan bu dünyada Allah herkese her istediğini değil, fakat kendi istediği kimselere uygun gördüğü şeyleri verir. Ama böyleleri Allah’ın rızâsını değil, kendi dünyevî tutkularını esas aldıkları için artık yergiyi de hak etmiş olacak ve Allah’ın rahmetinden mahrum kalarak cehenneme atılacaklardır (Râzî, XX, 178).

Âyet, bazı dünyevî değerleri elde etmenin gerçek anlamda bir ayrıcalık ve üstünlük olarak algılanmaması gerektiği hususunda anlamlı bir uyarı olarak değerlendirilmelidir. Çünkü Allah’ın bizden beklediği “âhireti istemek”tir. Âhireti istemenin ne anlama geldiği sorusu da önem taşımaktadır. Bu iki âyette “dünya işi yapan, âhiret işi yapan” denmeyip “dünyayı isteyen, âhireti isteyen” denmesi söz konusu sorunun cevabını bulmada büyük önem taşımaktadır.

Çünkü burada yapılan iş değil, o işle neyin hedeflendiğinin altı çizilmekte, yani niyetlere dikkat çekilmektedir. Zira insan dünya işi yaparken âhiret iyiliğini hedefleyebileceği gibi âhiret işi yaparken (ibadet ederken) dünya çıkarlarını da hedefleyebilir. Böylece eylemlerin Allah katındaki değerini tayin eden birinci unsur niyetlerimizdir. Bu sebeple Hz. Peygamber, “Ameller niyetlere göredir” buyurmuştur (Buhârî, “Bed’ü’l-vahy)

Bir insan, işlerini, hatta ibadetlerini âhireti esas alarak değil de dünya menfaatini kendisine hedef seçerek yaparsa bu kişi dünyayı istemiş olur; fakat ibadet ve itaatleri yanında dünya işi yaparken de bunu Allah’ın hükümlerine uyarak, âhirette Allah’a hesap vereceğini düşünerek, sevabını Allah’tan umarak o işi dürüstlükle yaparsa bu kişi âhireti istemiş olur. Herkes kendi niyetine göre karşılık bulur.

19.âyette hayırlı bir eylemin üç şartına dikkat çekilmektedir:

a) Âhiret sevabı istenmeli,
b) Sadece istemekle kalmayıp âhireti kazandıracak işler yapılmalı,
c) Bütün bunlar inanarak yapılmalı (Zemahşerî, II, 356).

Âyette inanmanın şart olarak yer alması, diğerlerinin anlamlı hale gelmesi ve sonuç vermesinin inanmaya bağlı olduğunu göstermektedir.

Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 472-473

ALLAH RESULÜ'NDEN (Sallellahu Aleyhi ve Sellem) 

“Kâfir, bir iyilik yaptığında bu iyiliğine mukabil kendisine dünyalık bir nimet tattırılır.
Mümine gelince, Allah onun iyiliklerinin karşılığını âhirette vermek üzere biriktirir.
Ayrıca dünyada yaptığı kulluğa mukabil rızık ihsan eder.”

Kaynak: Müslim, Sıfâtu'l-münâfıkîn 57

 

GÜNÜN SÖZÜ:



GÜNÜN KARİKATÜRÜ:



KISSADAN HİSSE:

KEL, KÖR ve ALACALI'NIN İMTİHANI

Ebû Hüreyre (ra), Peygamber’den (sav) şöyle dediğini işittiğini nakletmiştir:

İsrailoğullarında biri alacalı, diğeri kel ve öbürü kör olan üç kişi vardır. Allah Teâlâ, bu insanları sınamak ister. Onlara bir melek gönderir.

Melek, alacalıya gelir, “En çok ne istersin?” diye sorar. Alacalı “Güzel bir renk ve güzel bir cilt, beni insanlara iğrenç gösteren şeyin giderilmesini isterim.” der.

Melek hemen onu sıvazlar, iğrenç hâl kendisinden gider ve rengi güzelleşir. Melek ona, “En sevdiğin mal nedir?” diye sorar. Alacalı adam, “Deve yahut inek” cevabını verir. (Bunun hangisini söylediği hakkında ravinin şüphesi vardır.) Ona on aylık bir gebe dişi deve verilir ve melek, “Allah, bunları senin için bereketli kılsın.” der.

Sonra kel olan adamın yanına gider ve “En çok ne istersin?” diye sorar. O da “Güzel bir saçım olmasını ve insanları iğrendiren bu hâlin benden giderilmesini isterim” der.

Melek hemen onu da sıvazlar, iğrenç görüntü gider ve güzel saçları çıkar. Sonra melek ona, “En sevdiğin mal nedir?” diye sorar. “İnek” der. Ona gebe bir inek verilir. Melek, “Allah, bunu senin için bereketli kılsın.” der.

Sonra kör olan kişinin yanına gelir ve “En çok ne istersin?” diye sorar. Kör, “Cenâb-ı Hakk’ın gözlerimi geri vermesini ve insanları görebilmeyi.” der.

 Bunun üzerine melek onun da gözlerini sıvazlar, Allah Teâlâ yeniden görmesini sağlar. Melek, “En sevdiğin mal nedir?” der. (Adam,) “Koyun.” der. Bunun üzerine kendisine gebe bir koyun verilir.

Hayvanlardan deve ile inek yavrular, koyun kuzular. Bu üç kimseden her birinin bir vadiyi dolduracak kadar develeri, inekleri ve koyunları olur.

Melek alacalının önceki hâline bürünerek tekrar yanına gelir ve “Fakir bir adamım, yola devam etme imkânım kalmadı, bugün ulaşmak istediğim yere, önce Allah’ın sonra senin yardımın sayesinde varabilirim. Rengini ve cildini güzelleştiren zâtın hakkı için senden bana bir deve vermeni istiyorum; ta ki onunla yolculuğumu tamamlayabileyim.” der.

(Daha önce alaca hastalığına yakalanan) adam, “Verilmesi lazım gelen haklar çoktur!” karşılığını verir. Bunun üzerine melek, “Ben seni tanır gibi oluyorum, sen alacalı biriydin, insanlar senden iğrenirlerdi, fakirdin, Allah sana mal verdi, öyle değil mi?” der.

Alacalı adam, “Bu mal bana dededen, babadan miras olarak intikal etti.” der. Melek, “Eğer yalan söylüyorsan Allah seni önceki hâline döndürsün” der.

Melek daha sonra kelin kılığına girerek onun yanına gelir, ona da ötekine söylediği gibi söyler. Adam ala tenli gibi cevap verir. Melek buna da “Eğer yalan söylüyorsan, Allah seni evvelki hâline çevirsin.” der.

Sonra körün kılık ve kıyafetine girerek onun yanına gelir ve “Yolcu ve fakir bir adamım, yola devam etme imkânım kalmadı. Bugün önce Allah’ın, sonra senin yardımın sayesinde gideceğim yere varabileceğim. Sana tekrar görmeyi bahşeden Allah hakkı için senden bir koyun istiyorum; ta ki onunla yolculuğumu devam ettirebileyim.” der.

Bunun üzerine daha evvel kör olan kişi, “Ben kördüm, Allah görmemi sağladı. İstediğini al, istediklerini bırak. Allah’a yemin ederim ki Allah için hiçbir şeyi senden esirgemeyeceğim.” der.

Melek, “Malın senin olsun, bu sizin için bir imtihandı. Allah, senden razı oldu ve arkadaşlarına gazap etti.” der.

Kaynak: M7431 Müslim, Zühd, 10; B3464 Buhârî, Enbiyâ, 51

 

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

Laedri

Günün sözü ( kullar Allah ı imtihan edemez o kısma girmiyorum ) .dam üstünde saksağan vur beline kazmayı misali olmuş...kaza ve kader bahsinde geçen konunun aydınlatılması böyle izah edilemez ..kaza kader irade dışında gercekleşen şeyler .insanda birde irade var burada imtihanın özü iradenin olması .dümensiz bir araba gibi kaza kadere inanmayı iradesiz açiklamak. İradede arabanın dümeni

Gültekin

ALLAH, HİÇ BİR KULUNU DÜNYA MALI İLE DENEMESİN VEYA İMTEHAN ETMESİN, KESİNLİKLE KAYBEDEN OLACAKTIR, DÜNYALIK KAZANCINI HAYIR VE HASANATTA KULLANSA BİLE AHİRETTE BUNUN HESABI BİLE ONU TERLETMEYE YETECEKTİR.
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23