• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0

19 Eylül 2024: Günün Âyet ve Hadisi

Yeniakit Publisher
2024-09-19 06:58:00 -
19 Eylül 2024: Günün Âyet ve Hadisi

Sizler için hazırladığımız 'Günün Âyet ve Hadisi' ile 'Günün 'Sözü', 'Günün Fotoğrafı', 'Günün Şiiri', 'Kıssadan Hisse'yi istifadelerinize (19 Eylül 2024) sunuyoruz...

VAHYİN DİLİNDEN

(٩٥) لَا يَسْتَوِي الْقَاعِدُونَ مِنَ الْمُؤْمِنٖينَ غَيْرُ اُو۬لِي الضَّرَرِ وَالْمُجَاهِدُونَ فٖي سَبٖيلِ اللّٰهِ بِاَمْوَالِهِمْ وَاَنْفُسِهِمْؕ فَضَّلَ اللّٰهُ الْمُجَاهِدٖينَ بِاَمْوَالِهِمْ وَاَنْفُسِهِمْ عَلَى الْقَاعِدٖينَ دَرَجَةًؕ وَكُلاًّ وَعَدَ اللّٰهُ الْحُسْنٰىؕ وَفَضَّلَ اللّٰهُ الْمُجَاهِدٖينَ عَلَى الْقَاعِدٖينَ اَجْراً عَظٖيـماًۙ

Esirgeyen, bağışlayan Allah'ın adıyla

(95) Müminlerden -özür sahibi olanlar dışında- oturup kalanlar, malları ve canlarıyla Allah yolunda cihad etmekte olanlara eşit olamazlar.

Allah, malları ve canlarıyla cihad edenleri, derece bakımından oturanlardan üstün kıldı.

Gerçi Allah bütün müminlere o güzel geleceği vaad etmiştir, ama mücahidleri -çok büyük bir karşılıkla- oturanlardan üstün kılmıştır.

(Nisâ Suresi)         (Meâl Kaynak: Diyanet İşleri Başkanlığı)

TEFSİRİ: 

Buradan itibaren 100. âyete kadar Allah Teâlâ kullarını, cihad etme ve dini koruma vazifesine riayet bakımından şu gruplara ayırmıştır:

a) Dinini öğrenip yaşayabileceği bir mekâna göçen, burada oturan ve gerektiğinde malı ve canıyla cihad ederek maddî ve mânevî değerlerini koruyan müminler. Bunlar diğer müminlerden derece (rütbe, şeref, mükâfat) bakımından üstündürler. Allah onları, kendisine yakınlık dereceleri, günahlarını örtme ve rahmetine mazhar kılma yoluyla ödüllendirecektir.

b) Topyekün savaş ve seferberlik durumu bulunmadığı için malları veya canlarıyla savaşa katılmayıp işleri güçleriyle meşgul olan müminler. Bunlar da ibadetleri ve diğer iyi işleri sebebiyle ecir alırlar, cennete girerler, fakat cihad sevabından ve mücahidlere mahsus şeref, mağfiret ve rahmetten mahrum kalırlar.

c) Savaşa çağrıldıkları ve mazeretleri de bulunmadığı halde katılma­yanlar. Burada açıkça zikredilmemiş olmakla beraber bunu yapanların hoş görülmeyeceği ve cezalandırılacakları hem âyetin dolaylı anlamından hem de başka âyetlerden anlaşılmaktadır (bk. Tevbe 9/118-120; Fetih 48/16-17).

d) İslâm’ın rahatça öğrenilip uygulanabileceği bir ülkeye göç etme imkânları bulunduğu halde yeterli olmayan mazeretlere dayanarak dinî hayatları için tehlike teşkil eden çevrede yaşamaya devam edenler. Bunların cehennem ile cezalandırılacakları bildirilmektedir.

e) Gerçek mazeretleri bulunduğu, çaresizlik içinde oldukları için müslümanların arasına, din ve vicdan hürriyetinin bulunduğu ülkelere göç edemeyen müminler. Allah bunlara da af ve mağfiret ümidi vermekle beraber, imkân bulduklarında hicret etmelerini teşvik etmekte, yeryüzünde hürriyet içinde yaşayabilecekleri yerlerin bulunduğunu bildirmektedir.

f) Hicret yolunda ölenler. Bunlar da niyetlerine göre ödüllendirilecek, Allah tarafından muhacir muamelesine tâbi tutulacaklardır.

“Özür sahibi olanlar”dan maksat, özellikle âmâ olanlar, genel olarak da savaşa katılmayı engelleyecek bir vücut ârızası bulunanlardır. Hz. Peygamber’in Kur’an-ı Kerîm’i yazdırdığı vahiy kâtiplerinden biri olan Zeyd b. Sâbit, bu kayıtla ilgili olarak şu önemli açıklamayı yapmıştır: Resûlullah cihad edenlerle oturanların eşit olmadıklarını bildiren âyeti bana yazdırırken gözleri görmeyen Abdullah İbn Ümmü Mektûm çıkageldi ve “Ey Allah’ın resulü! Yemin ederim ki, eğer görseydim ben de cihada katılırdım” dedi. Bunun üzerine Resûlullah’ın dizi benim dizimin üzerinde iken vahiy gelmeye başladı, bacağıma öylesine bir ağırlık çöktü ki uyluk kemiğim kırılacak sandım. Sonra Resûlullah’ın üzerinden bu hal giderildi ve “özür sahibi olmaksızın” kaydı geldi (Buhârî, “Tefsîr”, 4/18). Buhârî’nin aynı bölümde kaydettiği bir rivayete göre bu olay Bedir Savaşı sırasında cereyan etmiştir; “oturup kalanlar”dan maksat da bu savaşa katılmayanlardır.

Âyet İslâm’daki eşitlik kavramına da açıklık getirmektedir; temel insan haklarında bütün insanlar eşit olmakla beraber liyakat, ehliyet ve çaba ile elde edilen faziletlere bağlı haklarda hem müminlerle diğerleri hem de cihad edenle etmeyen müminler birbirine eşit değildirler.

Bu bağlamda mücahid, değerleri korumak için yapılan savaşa bizzat katılan, canını tehlikeye atan kimsedir. Malı ve vergisiyle savaşa katkı yapan veya mazereti sebebiyle fiilen savaşa katılamayan kimseler, büyük ecir alsalar bile fiilen savaşa katılan mücahidlerin derecesine ulaşamazlar (cihad hakkında ayrıca bk. Âl-i İmrân 3/200; Mâide 5/35; Tevbe 9/73).

Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 2 Sayfa: 122-123

 

ALLAH RESULÜ'NDEN (Sallellahu Aleyhi ve Sellem) 

“Allah yolunda yaralanan her bir yaralı muhakkak kıyamet gününde yarası kanayarak gelir.
 Rengi kan rengi, kokusu ise misk kokusudur.”

Kaynak: Buhârî, Sayd, 31

 

GÜNÜN SÖZÜ: 



GÜNÜN FOTOĞRAFI:




GÜNÜN ŞİİRİ:



 

KISSADAN HİSSE: 

Gazi, gaza eden kişi. İlâ-yı Kelimetullah için cihada giden, savaşan, Allah yolunda, Allah rızası için mücâdele eden Müslüman askerlerden savaştan dönenlere gazi denildiği gibi; savaşta büyük yararlıklar gösterenlere de gazilik ünvanı verilir. Lügatta "savaşa katılan kişi" hakkında kullanılmasına rağmen, savaşa katılan ve sağ olarak geri dönenler için kullanılan bir deyimdir.

Kur'an-ı Kerîm'de şu buyrukla müminlere seslenilmiştir:

"De ki: Bize iki iyilikten, gazilik ve şehitlikten başka bir şeyin gelmesini mi bekliyorsunuz?" (Tevbe, 9/52).

Bu ilâhî emri asırlarca halk "Ya gazi ya Şehid", "Ölürsem şehid, kalırsam gazi" şeklinde kullanmıştır.

İslâm'da zorunlu askerlik yoktur. Ancak cihada katılmayanlar kınanır (Tevbe, 9/42-49). Savaşa katılmayıp evlerinde oturanlar Müslümanlar tarafından toplumdan âdeta soyutlanır, Allah da onların kalplerini mühürlemiştir. Resulullah gazveye çıkmadan önce, "Cihada istekli olanlar dışında kimse bizimle gelmesin" (İbn Sa'd, et-Tabakat, II, 27) buyurmuştur. Ancak Mekke'nin fethinden sonra İslâm devletinin ilk kuruluş ve bi'setin başlangıcındaki hükümler genişlemiş; müminlerin hepsinin savaşa çıkmasının gerekmediği, bir kısmının dini korumak için geride kalması emri gelmiştir (Tevbe, 9/122). İslâm'da askerlik zorunlu değilse bile, ilimle uğraşanların dahi gönüllü olarak savaşa gittiği görülür. Hz. Ebû Bekir (r.a) de aynı Hz. Peygamber (s.a.s) gibi bu konuda aynı uygulamayı yapmış, ancak fetihlerin hızlanması ve İslâm devletinin sınırlarının genişlemesiyle Hz. Ömer zamanında maaş alan, nizâmî bir askerlik kurumu ile Divanü'l-Ceyş kurulmuştur (Mürûcu'z-Zeheb, III, 955).

Savaşa gidecek kişilerin seçilmesi Resulullah zamanında başlamıştır. O, askerleri tek tek kontrol eder, sağlıklı olanları savaşa götürürdü. Resulullah'ın uygulamasına göre belirli bir askerlik yaşı da konulmamıştır. İhtiyar, çocuk ve hastalar dışında sağlam olan herkes cihada katılmıştır (İbnü'l-esir, el-Kâmil, II, 62). Hz. Ömer ise, Divan'larda âkil, bâliğ, Müslüman, sağlam, cesur olanları kaydettirmiştir. İslâm ordusunun sürekli seferde kalmaması en fazla dört aylık bir seferden sonra askerlerin dinlendirilmesi ve yerlerine dinlenmiş olanların gönderilmesi usûlü ilk defa İslâm devletinde uygulanmıştır (İbnü'l-esir, el-Kâmil, II, 196).Allahu Teâlâ müminlere zafer vâdettiği, ahirette güzel nimetlerle müjdelendiğinden hiçbir İslâm mücâhid; cihaddan geri kalmak istememiştir. Allah gazilere, dünya hayatını, ahiret için satanlara büyük bir mükâfaat verecektir. Savaş sırasında kaçanlar ise Allah'ın gazabına uğrarlar, onların yerleri cehennemdir. Bu yüzden gazilerin esas olarak şehid olmak arzusuyla savaştıkları görülür (bk. Enfâl, 8/15, 16, 58; Nisâ, 4/74, 104).

Ayrıca Hz. Peygamber (s.a.s) cihada katılmayanlara görevlerini ihmal etmemeleri ve kısman da olsa telafi etmeleri için şöyle buyurmuştır:

"Kim Allah yolunda cihada çıkan bir gaziyi donatırsa, aynen cihada çıkmış gibi olur." (Buhârî, cihad, 38; Müslim, Cihad 135; Ebû Dâvûd, Cihad 20).

 

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

Arslan Gedik

S.A Kıymetli kardeşim öncelikle Allah razı olsun bizleri bilgilendirdiginiz için. Bu Hadisi Şerif'lerin Hadis Numaralarını yazmak çok mu zor? Hayırlı Çalışmalar diliyorum. Sizleri Allah için seven kardeşiniz...

Gültekin

YOLLARIN EN HAYIRLISI VE EN GÜZELİ OLAN ALLAH İÇİN CİHAT ETMEKTİR, HİÇ ARIZASI OLMAYAN BU MÜKEMMEL KAİNATI BİZ ACİZ KULLARINA BAHŞEDEN ALLAH BİZDEN İSTEYİP DE YAPMAYANLAR ASLA NE MÜSLÜMANDIR, NE DE ALLAH'IN KULLARIDIR, SINIRSIZ CENNET NİMETLERİNİ, FANİ DÜNYADA BİR KISMINI BİZ ACİZ KULLARINA VEREN ALLAH'A NE KADAR ŞÜKRETSEK AZDIR, AHİRETİN TARLASI OLAN FANİ DÜNYA ÖMRÜNÜ HAZIRLIK YAPARAK GEÇİREN ALLAH DOSTLARINA SELAM VE MÜJDELER OLSUN.
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23