1992 yılında NATO tatbikatında 5 denizcimizi şehit eden ve olayın üstünü kapatan ABD; 2006 yılında ise Antalya’da meydana gelen ve 5 emniyetçinin şehit olduğu helikopter kazasının sorumlusu vatandaşlarını benzer bir taktik uygulayarak ifadelerini bile almaya yanaşmıyor.
HABER MERKEZİ
Yaklaşık 75 yıldır Türkiye’nin müttefiği gibi görünen ABD’nin gerçek yüzü bir kez daha deşifre oldu. PKK’ya silah desteğinde bulunan, 15 Temmuz darbe girişiminin taşeronu FETÖ elebaşını hâlâ koruyan, casus rahip Andrew Craig Brunson uğruna Türkiye’ye bir savaş ilan etmediği kalan küresel şeytan ABD, 19 Temmuz 2006’da Antalya’da meydana gelen ve 5 polisin şehit olduğu helikopter kazasının sorumlusu olan vatandaşlarını koruyor. 2 Ekim 1992’de gerçekleşen NATO’nun “Kararlılık Gösterisi-92” tatbikatı sırasında Türkiye’nin Muavenet muhribini güdümlü füzeyle vurup 5 denizcimizi şehit eden ve olayın üstünü kapatan katil Amerika, 18 yıl önceki helikopter kazasına ihmali olan ABD’li 4 teknik personel için benzer bir taktik uygulayarak ifadelerini bile almaya yanaşmıyor.
Taksirle ölüme sebep olma
Emniyet Genel Müdürlüğü’ne ait MD-600N tipi helikopterin bakımında ihmali bulunan ve ‘taksirle birden fazla kişinin ölümüne sebep olma’ suçlamasıyla haklarında 15’er yıla kadar hapis talebiyle dava açılan Amerika vatandaşı Hoa Nguyen, William Bill Costa, Frank Motola ve Tony Carago’nun ifadesi alınamadığı için duruşmalar sürekli erteleniyor. Pilot Emniyet Amiri Hakan Kaya, Emniyet Amiri Ramazan Can, Başkomiser Kudret Çalık, Komiser Adem Vurucu ve Polis Memuru Osman Karadağ’ın şehit olduğu kazaya ilişkin haklarında yakalama emri olduğu halde kendi vatandaşlarının ifadesini 12 yıldır almayan ABD’nin adli yargılamalarda çifte standart uyguladığını dile getiren Avukat Enis Debreli, Antalya 4’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen ve 39’uncu duruşması geride kalan davanın detaylarını akit’e anlattı.
Helikopter hatalı üretim
Şehit Komiser Adem Vurucu’nun aile avukatı Enis Debreli, şunları dile getirdi: “Kaza gerçekleştikten sonra Cumhuriyet Savcılığı, kazanın nedenini araştırmak için bir ‘kaza kırım bilirkişi raporu edindi. Raporunu İstanbul Teknik Üniversitesi uçak mühendisliğinden aldı. Uçak mühendisliği dedi ki; ‘HMU’nun içerisinde istenmeyen pirinç tanesi boyutunda beyaz parçacıklar var.’ Bu bir kirlilik. Bu parçacıklar, yakıt hava kontrol mekanizmasında kararsızlığa sebep oluyor. Bunun neticesinde helikopter yakıtı alamıyor, güç üretemiyor, havada tutunamıyor. Zaten görgü tanıklarının beyanlarında da bu var. Helikopter bir müddet bununla havada mücadele ediyor. Sonunda düşüyor. Bu arıza daha önce helikopter Türkiye’ye teslim edilmeden önce test sırasında iki defa baş göstermiş. Fakat helikopterin siciline işlenmemiş. Burada bir gizleme var. Bu parçayı üreten firma ‘NBA helikopter’ diye bir firma. Onun da taşeronu diyelim.
Savcılığın soruşturmasından sonra hakkında Antalya 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde ‘taksirle birden fazla insanın ölümüne sebebiyet vermek suçundan’ dava açtı. Ancak sanıkların ifadelerini 12 yıldır alamadık. Amerikan makamları hiçbir cevap vermedi. Kesinlikle hukuk devletine yakışmayacak keyfi bir tutum. Üstelik karşılıklı ‘mütekabiliyet’ anlaşmamız var.
Dâvâyı anlamsızlaştı
“Bu dava açıldığından beri 12 yıl oldu, 39 celse geçti. Artık duruşmayı takip etmek bile anlamsız hale geldi. Çünkü hiçbir cevap yok. Kimseyi töhmet altında bırakmak istemem ama biliyorsunuz bir anne oğul yaşanan kazanın ardından Amerika’ya firar etti. 4 ay içerisinde bu insanları şak diye yakaladı ve tutukladı. Fakat yargılanan kendi vatandaşı olunca ifadesini alma gereği bile duymuyor. Resmen çifte standartlı tutumu kendisini göstermiş oldu. Maalesef ABD’de helikopter kazasında ihmali olan bu adamları cezaevine atacak bir yargı görmüyorum. Hukukun, adaletin merkezi olmakla övünen Amerika’nın ikiyüzlülüğü bir kez daha tescillenmiştir.”
