Ömer Karahasan sözlerini şöyle bitirdi; Şöyle bir şey var: Pandemide dünyada ani bir baskın ani bir olay meydana geldi. Her tarafı dezenfekte etmeye başladılar. Dezenfekte için belediyeler nasıl hareket edeceklerini bilemedikleri için bize baş vurdu. Kamu kurumları, özel sektör, vatandaşlar falan. İlaçlama firmalarını aradılar. Biz dezenfektanlarla beraber piyasaya girdik ve insanların bulunduğu ortamları dezenfekte ettik. Daha sonra belediyeler “bu işi ücretsiz yapacağız” diyerek işi üstlendiler. Sağdan soldan kırk kişilik ekip kurdular. Personelin sırtına pompayı verip cami, okul, her yeri dezenfekte etmeye başladılar. O zaman dezenfektanın çok bir zararı yok. Ama kokarca baskını oldu. İl tarım müdürlüğü bu sene ciddi bir çalışmaya girişecekti. Bilmiyorum giriştiler mi? Önce vatandaşlara, Ziraat Odalarına ilaç dağıtacaklardı. Kapalı alanlarda kokarcayı hızlı bir şekilde yok edeceklerdi. Topyekûn valilik, Ziraat Odaları, Tarım İl Müdürlükleri bu alanda mücadele edeceklerdi. Belki etmişlerdir. Ya da ilaç tavsiyesinde bulunacaklardı. Telkinde bulunacaklardı. Bu çok yanlış bu dezenfektan değil. Bu kapalı alanda, halk sağlığı alanında kullanılan bir ilaç… Çok hassas bir ilaç. İnşallah vaka olmamıştır. Köydeki vatandaşa kokarca için kullanacağı ilacı verip de al kullan dersen adam bu evde biraz sinek de var der, kullanırsa, evde yaşlı biri varsa veya hasta; komaya sokar. Çok ciddi hasar bırakır. Belki öldürür. Böyle zararı vardır. Onun için ehlinin kullanması gerekir.