Arapça'dan Osmanlıca'ya geçen Haliç sözcüğü aslında bir terim. Denizin, kendisine ulaşan akarsunun bir bölümünü istila etmesiyle ortaya çıkan yüzey şekline deniyor. Osmanlılar Boğaz'dan içeri doğru uzanan bu girintiye Halic-i Konstantiniye adını vermişler. Zamanla burası ve çevresindeki bölge Haliç olarak anılmaya başlanmış.

Kandilli'ye 19. yüzyılın sonuna kadar "Kandillibahçe" denirmiş. Bir şehzadenin doğumunu kutlamak için burada yedi gece kandil yaktıran IV. Murad'ın bölgeye ismini verdiği söyleniyor. Diğer bir söylenti de, bu bölgede yürüyüşe çıkan padişahlara yaranmak isteyen bir papazın bahçesini kandillerle donattığı ve bu yüzden bölgenin adının Kandillibahçe olarak kaldığı.

Karailer (Karaylar) olarak adlandırılan Musevi Türkler, eskiden beri Tarihi Yarımada ve Galata'nın karşılıklı sahillerinde oturdukları için buralar Karai Köy olarak adlandırılırmış. Yeni Camii inşa edildiğinde Museviler diğer yakadan çıkmak zorunda kalmış.

18. yüzyılda Kaptan-ı Derya Hasan Paşa tarafından kurulan Levend Çiftliği, bölgeye bu ismi vermiş. Çiftliğin ismine gelince: Deniz erlerine "levend" denirmiş ve burada levendlerden oluşan bir muhafız bölüğü bulunurmuş.

18. yüzyılda, sanatın ve estetiğin değer kazandığı Lâle Devri'nde "trend" semtler arasına giren Moda, burada yaşayan gayrimüslimler Avrupa kültür ve modasına ayak uydurduğu için bu isimle anılmaya başlanmış.

Önceleri Beşiktaş Tepesi Korusu olarak adlandırılan bölge, Osmanlı padişahlarının avlandıkları büyük bir koruluktan ibaretmiş. 3. Selim'in, annesi Mihrişah Valide Sultan için yaptırdığı Yıldız Kasrı bölgenin adını Yıldız olarak değiştirmiş. Bölgenin sahip olduğu eşsiz şehir ve çevre manzarasının Yıldız isminin seçilmesinin nedeni olduğu söyleniyor.

18 yüzyılda tarla ve ağaçlarla kaplı bölge, kaçakların saklanma yeri haline gelmiş. Rivayete göre kaçaklara karşı buralarda kol gezen bostancı devriyelerinden dolayı semte önceleri "Cadı Bostanı" denmiş. Cemal Paşa'nın burayı almasından sonra ise semt "Caddebostanı" olarak anılmaya başlamış. Daha sonra ise "Caddebostanı" isminin sonundaki ı harfi zamanla düşmüş ve Caddebostan olarak kalmış.

Kalamış'ın isminin Rumca sazlık, kamışlık anlamına gelen "kalamis" kelimesinden geldiği söyleniyor. Bir süre öncesine kadar burada bulunan bodur ve sık sazlardan dolayı böyle adlandırıldığı sanılıyor.

İktidar tarafından oluşturulan isimlere bir örnek olan Suadiye, II. Abdülhamit zamanında, dönemin Maliye Nazırı Reşad Paşa’nın kızı Suat Hanım adına yaptırdığı Suadiye Camii’nden ismini almış. Caminin yapımından bir süre sonra Suadiye mahallenin adına dönüşmüş.

7. yüzyıldan itibaren Altın Şehir anlamına gelen Hrisopolis adıyla anınan bölgenin nasıl Üsküdar ismini aldığıyla ilgili iki yaygın görüş var. İlkine göre, bu bölgede antik çağda deri kalkanlar yapıldığı için deri anlamına gelen Skitos’dan türemiş ve Roma döneminde Skutari olarak anılmaya başlamış. İkinci görüşse, ismin Farsça “ulak” anlamına gelen “eskudari”den geldiğini söylüyor.

Hakkında en çok söylenti olan semtlerden biri Galata. 6. yüzyılda Milet'li Hesychius'un dediğine göre burada bulunan incir bahçelerinden dolayı bölgeye Syka denirmiş. Galata isminin daha sonradan, Rumca "süt" anlamına gelen gala kelimesinden ortaya çıktığı söyleniyor. Bir diğer iddia da, İtalyanca'nınCenova Lehçesi'nde yokuş anlamına gelen "caladdo" sözcüğünden türediği.

Bölge, Cumhuriyet Dönemi'nde resmi adı Beyoğlu olarak değiştirilene dek Pera diye anılıyor. Bölgenin ismi Yunanca "ötedeki" demek olan ve karşı yaka anlamına gelen Πέρα'dan geliyor.