• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Mustafa Özcan
Mustafa Özcan
TÜM YAZILARI

Proje rejim, proje devrimci!

01 Ekim 2014
A


Mustafa Özcan İletişim: [email protected]

Dönek ve yalancı Obama, Hıristiyanların yüzyıllarca kendi içlerinde savaştıklarını sonrasında da durulduklarını hatırlatmıştır. Hariciler gibi doğru bir sözü yanlış maksadına alet ediyor. Avrupa’da din ve mezhep savaşlarını sona erdiren Westphalia Barışı, Otuz Yıl Savaşları ve Seksen Yıl Savaşları’nın sonunda Ekim ve Mayıs 1648 tarihlerinde imzalanmıştır. Bununla birlikte kilise tasallutu bitmiş onun yerini laiklik tasallutu almıştır. Din savaşlarının yerini sömürge savaşları almış ve Avrupa’da hem siyasi, hem de dini sistem Siyonizm dalgalarına açık hale gelmiştir. Laiklik ilkesi en çok kıtada ezilen Yahudilerin işine gelmiştir. Westphalia Barışı’ndan sonra Batı sistemi Beynelmilel Yahudiliğin (akabinde Siyonizm olmuştur) tesirlerine maruz kalmıştır. Referans sistemi altüst olmuştur. Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra da yani Osmanlı’nın yıkılmasıyla birlikte İslam dünyasının sınırları da Siyonizme geçirgen hale gelmiştir. Şerif Hüseyin’in oğullarından Faysal’ın Yahudileri amca çocukları demesi Martin Luther’in Yahudileri büyük ağabey olarak tanımlamasına benzer. Carter da Camp David Antlaşması’yla düşman amca çocuklarını barıştırmaya çabalamıştır. Kilise diktatörlüğünün üzerinden bir asır geçmeden kilise babalarının yerini laik diktatörler ve din savaşlarının yerini de sömürgecilik savaşları almıştır. Şimdi Batı tarihi üzerinden Obama İslam dünyasına nizamat vermeye çalışıyor. Ya tutarsa babından! Halbuki mezhep savaşlarını sona erdiren Yavuz düzeni, barışı olmuş ve bunu İngilizler ve halefleri Amerikalılar ortadan kaldırmıştır. Sınırları karıştırarak kavgayı güncellemişlerdir.

İngilizlerin yerini alan Amerikalılar bölgede mezhep savaşlarını körüklemişler ve Kasr-ı Şirin’den beri devam eden yapıyı zedelemişlerdir. Kasr-ı Şirin anlaşması resmiyette meriyette kalsa ve bozulmasa bile fiiliyatta bozulmuştur. Aynen resmiyette sınırlar bozulmasa bile IŞİD’in Suriye ve Irak’tan kopardığı ‘kurtarılmış bölgeler’ üzerine kendi devletini kurması ve ilan etmesi gibi. Bugün Tahran’daki Veliyyi fakih dört Arap başkentine hükmetmektedir. Velit Muallim de bize efeleniyor ve tampon bölge projesinin Suriye’nin hükümranlığını ihlal olduğunu söylemektedir. Öncelikle Muallim ve patronu Suriye’nin hükümranlığını halkına karşı değil, İran’a karşı korusunlar. İran’ın kucağında Suriye’nin hükümranlığını koruyanlar! Sonuç itibarıyla, güvenli bölgeler kendi halkını kendi bombalarından korumaya matuftur. Obama iki de bir İslam aleminde mezhep savaşlarından yakınıyor. Ona ne? Tasası kendisine mi düştü? Ne kadar da bizi düşünüyor yufka yürekli! Halbuki, İran’daki molla rejimi bir Amerikan projesi ve Humeyni de bunun uygulayıcısıdır. Humeyni bunun ne kadar farkında idi, bilemeyiz. Bu yönde birçok tez var. ABD’nin Soğuk Savaş dönemindeki en parlak hariciye vekillerinden birisi John Foster Dulles’dır. İran devriminin kopmasından on yıl kadar önce (1969 yılında) şunu söylemiştir:  İsrail’in ihtiyacı olan tek şey bir Şii-Sünni kapışması ve savaşıdır (http://al-aman.com/subpage.asp?sectionid=22 ). Bu savaşlar Humeyni ile birlikte başlamadı mı? 10 yıl sonra bu kehanet kendini doğrulamıştır. Humeyni’nin ülkesinde ipleri ele geçirmesinden hemen sonra ilk işi Irak’la dalaşmak ve savaşa tutuşmak olmuştur. Elbette bu hususta Saddam da kabahatlidir. O da işin nereye varacağını kestirmeden tehevvüre kapılmıştır. Tarık Aziz’in deyimiyle ABD’nin bölgedeki hedefleri petrol rezervleri üzerinde hakimiyet kurmak, İsrail’in güvenliğini temin etmek ve bölge üzerinden 21’inci yüzyılı da Amerikan yüzyılı olarak tasarlamaktır. İran devrimi çıkardığı bölgesel savaşlarla bu hedeflere yaklaşmasına hizmet etmiştir. İsrail’in güvenliğiyle petrol bölgelerinin denetimi aynı planın bir parçasıdır. Müslümanları birbirine düşürmek ve kırdırmak da bunun yöntemlerinden birisidir. Böl-yönet politikası.

Barış havarisi olan Obama acaba böl-yönet politikasını rafa mı kaldırdı? Ya da Şii-Sünni savaşına karşı çıkarak ne yapmak istiyor? Kendileri Irak’ı bölünmenin eşeğine getirdikleri halde IŞİD’i bölücülükle suçladılar! Obama bu yolla BOP’un yeni versiyonunu kurma peşinde. Putin de yeni SSCLB’nin peşinde. Etrafımızdaki tarraka seslerinin ve kurşun vızıltılarının nedeni budur. İran’dakiler Şii taassubu ve kiniyle bölgeyi Amerikan pençesi altına düşürmüşlerdir. Humeyni’nin seleflerinden Cemaleddin Afgani de Mısır Müftüsü Muhammed Abduh ile aynısını yapmıştı. Burnunun ötesini göremeyen Ahmet Urabi Paşayı ayartmışlar ve Ahmet Urbi Paşa da isyan edince İngilizler fırsattan istifade Mısır’a dalmışlardı. Bölgeyi bölünmenin ve parçalanmanın eşiğine getiren Amerikan müdahalelerinin son mimari Obama, Şii-Sünni savaşına yeter diyor. ‘Dini var mı ki mezhebi olsun?’ sözüne muhatap laiklerimiz de Obama’nın arkasına sığınarak mezhep savaşlarından uzak kalmamızı öğütlüyorlar. Aslında ‘dinden uzak kalın ve laiklik ne büyük nimet, keşfedin’ demek istiyorlar.

Proje rejimin ve adamın peşinden milyonlar aktı ve gitti. Bölge iyi niyetlerin ve saflıkların kurbanı oldu. Keşke daha gayretli ve daha bilge olabilseydik. Durumumuz, Kenyalı bir toprak çiftçisinin deyimini hatırlatıyor. Obama da bunun tipik örneğidir. Misyonerler geldiğinde onların ellerinde İncil, bizim ellerimizde toprak vardı. Sonunda onlar toprağa biz İncil’e kavuştuk! İran devrimi koptuğunda, İran’ın elinde devrim ve Ortadoğu’da meraklıların elinde de iştiyak ve özlem vardı. Devrimi pazarlayanlar sonunda emellerine ulaştılar. Devrimi toprak veya siyasi nüfuz ile takas ettiler.  

 Amerikalılar, Irak’ı bölünmeye hazır hale getirdiler. Bu seçeneği şimdi askıda tutuyorlar. Iraklıların işine geldiğinde değil, kendi işlerine geldiğinde bölünmeyi devreye sokacaklar. Zira Irak bölünse belki de büyük parçası tamamen İran’ın kontrolü altına girecek ve Kürt bölgesiyle yetinmek zorunda kalacaklar. Bu halde ne öldürüyorlar ne olduruyorlar. IŞİD üzerinden de gerileyen rollerini yeniden takviye etmenin hesaplarını yapıyorlar. ‘Bizim şemsiyemiz altına girmeden kendi göbeğinizi kendiniz kesemez ve çekişmeden kurtulamazsınız’ demek istiyorlar. Böl-yönetin hikâyesi budur. Şimdi, Obama mezhepçiliği başka bir boyutta kullanıyor. Amerikan nüfuzunu ve laiklik ideolojisini yaymak için. Şeytan gibi her surete girerek mezhep meselesini çok amaçlı olarak kullanıyorlar. Obama’ya göre, mezhepsel çekişmeyi reddetme zamanıymış (Mezhepler çatışırken, Nilgün T. Gümüş, Hürriyet 29 Eylül 2014). Kahramanımız mezhep ve din kavgalarına son verecek. İman küfür ortaklığı tesis etmenin yanında bir de Şii-Sünni ortaklığı kuracak. Varsın bunun adı da Obama mezhebi veya dini olsun!

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23