Ak Parti 23 yaşını geride bıraktı
Herkes Ak Parti’de bir değişim/dönüşüm beklerken, 13 belediye başkanı ve iki milletvekili Ak Parti’ye geçti. Ak Parti’nin yorulduğunun, yıprandığının sıkça iddia edildiği bir dönemde bu katılımlar hem genel merkez hem de teşkilat için bir moral, motivasyon sağladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan yine de; “Yorulan varsa bıraksın” diyerek değişim kapısını açık bıraktı.
Ak Parti’nin geride kalan 23 yıl içinde Türkiye’ye damgasını vurduğunu söylemek abartı olmaz.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ise bugünlere siyasal anlamda vuruşarak geldi. Hem içerde hem dışarda.
Erdoğan’ın vuruştuğu son cephe Filistin cephesi.
Erdoğan konuştukça İsrail köpürüyor, kuduruyor, ağzını bozuyor. Her fırsatta Türkiye’ye ve Erdoğan’a düşman olduğunu açık ediyor. Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas’ın Türkiye ziyareti ve TBMM’de yaptığı konuşma, Netanyahu’nun Amerikan kongresindeki konuşmasına bir karşılık ve mesajdır. Erdoğan, Abbas’ı, Netanyahu’nun ABD ziyaretinin hemen ardından davet etti ancak, Abbas’tan kaynaklanan gecikmeyle bu ziyaret dün gerçekleşti.
Erdoğan ve Türkiye, Filistin konusunda yapabileceği (Elinden gelen) her şeyi yapıyor ve bu konuda hem İslam ülkelerine hem dünya devletlerine örnek oluyor. Ama ne yazık ki diğer ülke ve liderler örnek davranış sergilemekten çok uzak.
İRAN NE YAPACAK?
İran’ın İsrail’e nasıl bir misillemede bulunacağına ilişkin, DOHA’da Hamas’ın katılmayacağı görüşmeler işaret ediliyordu. Bu yazıyı yazdığım sırada görüşmeler henüz sonuçlanmamıştı. Görüşmelerden Gazze ile ilgili tatmin edici bir sonuç çıkması durumunda İran’ın İsrail’e karşılık vermekten vazgeçebileceği yorumları yapılıyor. Bana göre Doha’dan ne sonuç çıkarsa çıksın, İran başını belaya sokacak oranda bir karşılık vermeyecek. İçinde Amerika ve İngiltere’nin de bulunacağı bir denklemde savaşı göze almak öyle kolay verilecek bir karar değil. İran geçen sefer olduğu gibi, daha İsrail’e ulaşmadan etkisiz hale getirilecek, İHA ve füze saldırılarının da kendisi için prestij kaybından başka bir işe yaramayacağını biliyor. Bu yüzden, Heniyye suikastı gibi bir karşılık vermeyi planlıyor ve uygun zamanı bekliyor olabilir. Bu arada kimi uluslararası çevrelerin de İran’ı tahrik ve teşvik ettiği görmezden gelinemez. Bu uluslararası çevrelerin beklediği ve arzuladığı bölgesel savaş, Ortadoğu’yu on yıllar sürecek yeni bir istikrarsızlığa sürükleyecektir. Nasıl gelişeceği ve nasıl sonuçlanacağına da savaşı şekillendirecek güçler karar verecek.
AK PARTİ’DE DEĞİŞİM OLACAK MI?
31 Mart seçimlerinden bu yana Ak Parti’de bir değişim/dönüşüm yaşanacağı hep konuşuldu. Neredeyse altı ay geride kaldı ama yazılıp çizilen değişim henüz olmadı. Cumhurbaşkanı Erdoğan öyle kolay adam harcayan bir lider değil. Yıllarını Ak Parti’ye vermiş yöneticileri “eften püften” gerekçelerle kapının önüne koymaz. O yüzden; “yorulan varsa çekilsin” dedi. Bir anlamda kararı şimdilik yorulduğunu düşündüğü isimlere bıraktı. Yorgunluk emareleri gördüğü yorumu da yapılabilir. Ama görünen o ki yorulduğunu düşündüğü isimlerin de şöyle bir silkinip kendine gelmesini istiyor. Erdoğan zaten partiye ve iktidara zarar verdiğini düşündüğü biri olursa, öyle medyada falan tartışılmasına bakmadan gereğini yapar.
MUHALEFETTE KİMİN ELİ KİMİN CEBİNDE
Kılıçdaroğlu ve Fatih Altaylı birbirine girdi. Altaylı Kılıçdaroğlu’na, Kılıçdaroğlu Altaylı’ya öyle laflar ediyor ki inanamazsınız. Fatih Altaylı Kılıçdaroğlu’na; “AK Parti’nin adamı”, “Ajan” gibi imalarda bulunmuştu. Kılıçdaroğlu’nun tepkisi ise çok sert ve orantısız oldu. Fatih Altaylı’ya; Sosyal medyadan “Merkepler adam olur sen olamazsın”, diye yazdı.
Kırk yıldır çok siyasetçi-gazeteci tartışması gördüm ama böylesi üslupsuz bir tartışmaya ilk kez tanık oluyorum. Belli ki Fatih Altaylı haddini aşarak, Kılıçdaroğlu’na bel altı vuruşlar yapmış. Ama Kılıçdaroğlu’nun verdiği karşılık, siyasi bir üslup değil. O yazıyı kim kaleme aldıysa, Kılıçdaroğlu’na iyilik değil kötülük yapmış. Çünkü bu ülkede yıllarca ana muhalefet liderliği yapmış bir siyasetçinin, bu hakaret kelimelerini kullanmadan da Altaylı’yı yerin dibine sokması mümkündü.