• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Latif Erdoğan
Latif Erdoğan
TÜM YAZILARI

Tevhid nurundan yansımalar

13 Temmuz 2024
A


Latif Erdoğan İletişim: [email protected]

Allah’ın “Vücut” sıfatı olmasaydı, varlık yoklukta kalır, var olamazdı. Mevcudat O’nun “Vücut” sıfatıyla vardır. Necip Fazıl’ın “ O var ki ben de varım” dediği nokta burasıdır. O’nun “Vücut” sıfatında varlığına uyanan insan, tevhid-i hakikiye de ulaşmıştır. Mevcudatın varlığa erip var olacağı ve varlığını devam ettireceği O’nun vücudundan başka vücut yoktur. Elbette, heme ost değil heme ez osttur. Yani, her şey O değil, her şey O’ndandır.

O, varım, birim, diyor. Ve ben mahiyetimin bütün zerreleriyle bunu duyuyor, işitiyor ve yaşıyorum.

O, yeryüzünü, gökyüzünü ve bütün onlarda olan varlıkları Ben yoktan var ettim, varlığımla varlıklarını devam ettiriyorum, diyor. Ve ben, yoktan varlığa ermiş varlığımla O’nun bu tecellisinin bir aynası olarak O’nun dediklerine şahitlik ediyor, benim gibi bütün mevcudatı da aynı hakikate şahit gösteriyorum.

O, sesi yoktan var ediyor. Sesi, verdiği beyan gücüyle söze döküyor. Söze ayrıca anlam yüklüyor. Her sesin tınısını diğerlerinden farklı kılıyor. Böylece tanımaya, tanışmaya vesile; karışıklıklardan korunmuş konuşmalar oluyor. Gözümüzle görmesek bile sesini tanıdığımız, hafızamıza kayıt ettiğimiz kişileri seslerinden tanıyor, muhatabımıza ona göre mukabelede bulunuyoruz. Bu seslerden binlerce çeşit lisan doğuyor, her lisan yüz binlerce kelimeden oluşuyor. O, bütün bu olanların tesadüfen kendi kendine olmadığını, Kendi Kelam sıfatının varlıklardaki yansımaları olduğunu söylüyor, ben de yoktan beyana dökülmüş sesimin en tiz perdesiyle O’nun dediklerini tasdik ediyorum.  

(Prof. Dr. Akın İşcan’ın Seslerimiz Neden Birbirine Benzemez makalesini mutlaka okumanızı tavsiye ederim.)

O, rengi yoktan var ediyor. Her rengin vücudunun bir hakikati vardır. Berzaha, ahirete uzanan alemleri de düşünecek olursak binlerce çeşit ayrı ayrı ana ve ara renkten bahsetmek mümkündür. Bütün bu renkleri yaratan Allah, aynı zamanda gözümüze yerleştirdiği bir kabiliyetle binlerce ayrı ayrı rengi görme ve algılamayı da veriyor. Renkler olsa onları algılama olmasaydı bunca sıbğa ve boya boşa gider anlamsız olurdu. Bizde renkleri görme istidadı olsaydı fakat renkler olmasaydı yine aynı anlamsızlık söz konusu olurdu. İki olumsuz hali de olumlu hale dönüştüren Rabbimiz hem renkleri yaratıyor hem de baş döndürücü bir ahenkle bizlere  binlerce farklı rengi algılama istidadı veriyor. İnsanlık var olduğu tarihten beri yüzleştiği renk mucizesiyle daima yakından ilgilenmiş, onu sadece estetik bir olgu olarak görmemiş, tıbba varıncaya kadar pek çok alanda renklerden yararlanmak için çaba göstermiştir.

O, renkleri Kendisinin yarattığını söylüyor. Ben de renkler penceresinden bu yaradılışı seyrediyor O’nun dediklerini tasdik ediyorum.

(Renk konusunda Meral Per’in, Renk Teorilerine Tarihsel Bakış başlıklı makalesi hem özet hem de doyurucudur, okunmasını tavsiye ederim.)

O, kokuları yoktan var ediyor. İç açıcı en güzel kokular da, en kerih kokular da O’nun yaratmasıyla oluyor. Fizik dünyada bu böyle olduğu gibi, metafizik alemde de bu böyle oluyor. Güle, karanfile, zambağa, sümbüle ayrı ayrı güzel kokular veren Rabbimiz, pise, murdara, kokuşmuşa da ayrı ayrı kerih kokular veriyor. Zikre, ibadete, ameli salihin her birine ehlince duyulan ayrı ayrı müreffeh kokular verdiği gibi, her bir günaha, harama da ayrı ayrı iğrenç, iç bulandıran ehlince bilinecek kokular veriyor. İnsan ruhunun en güç ve en son arınması günahlar sebebiyle ruhuna işlemiş bu kerih kokulardan oluyor…

Hz. Ayşe validemiz, Peygamber Efendimiz terlediğinde onun alnındaki terlerini alır kokusuna katarak tefarik yapardı. Peygamber Efendimiz, bir sokaktan geçtiğinde o sokak saatlerce güzel kokar, sahabe efendilerimiz, Peygamberimizin oradan geçtiğini bu güzel koku sayesinde bilirlerdi. Hz. Yakup, Hz. Yusuf’un kokusunu kilometrelerce öteden duyuyor, onun kokusunu taşıyan gömleği yüzüne sürünce gözleri görür hale geliyor. Bazı büyük zatların kabirlerinden yükselen dünyada benzeri olmayan güzel kokular, bazı zikir halkalarında içe inşirah salan buhur buhur lahuti kokular, kokunun yoktan var edildiğini ispat ediyor. Merhum Hüsnü Bayram Abi, Üstad için, mübarek kendi güzel kokusunu perdelemek için güzel koku sürerdi, derdi.

O, hem kokuları yaratıyor, hem de binlerce çeşit kokuyu algılayabilecek burnu da yaratıyor. Demek kokuyu kim yaratmışsa, kokuları algılayabilecek uzvu, burnu o yaratmış oluyor. Bu birliktelik Yaratıcının da birliğini ilan ediyor. Ben de kokuların mucizevi dünyasında duyduklarımla bu ilana iştirak ediyorum.

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

Galip

Cennet kokulu, ruha inşirah veren bir yazı. Akıl ile kalp kolkola girmiş tefekkürün sırlı yamaçlarında dolaşıyor. Selametle...

Ender

Gönlümüzü doyurdun Hocam Allah razı olsun.
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23