• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Ayhan Demir
Ayhan Demir
TÜM YAZILARI

Sekiz yıl sonra: 15 Temmuz…

17 Temmuz 2024
A


Ayhan Demir İletişim: [email protected]

İlk andan beri söylüyoruz: Yaşadıklarımız, bir darbe teşebbüsü değil, işgal girişimidir. İslam kuşatma altında, Türklük tehlikededir. 

O gece, sadıklar ile hainler karşı karşıya geldi. Vatan ehli ile vatansızlar arasında bir savaş yaşandı. Her ne kadar siyasiler demokrasi deseler de aslında vatan savunması yapıldı. 

Bir de gaflete düşenler var elbette.

Bazı kimseler, 15 Temmuz gecesinde, ortalıkta hiç görünmediler. Sonraki birkaç gün de yoktular. Korkaklığı kusur olarak tanımlayamayız. Onları kınayamayız.

Bununla birlikte…

Yüzlerce şehide ve on binlerce şahide rağmen, yaşananlara ‘tiyatro’ diyenler var. Tanklara selam duranlar, darbecilere alkış tutanlar ve sala okuyan din görevlilerine saldıranlar. Askeri “Allah, Allah…” diye hücum eden bir milletin, sala okunmasından rahatsız olan hiçbir ferdi olamaz!

Çok net: Bunlar da bir düşmanlıktır, kötülüktür. 

Tarihimizde, böyle örgütlü ve sinsi bir kötülüğe maruz kalmadık. Düşmanlık, hiç bilmediğimiz, daha önce duymadığımız ve görmediğimiz bir yerden geldi.

Her şeye rağmen… 

Milletimiz, şanlı bir direniş sergiledi. İzzet sahipleri, zillete düşenleri durdurdu. Adanmışlar, aldanmışlara galebe çaldı. Cesaret, esareti yendi. Elhamdülillah.

Buradan şuraya geçelim.

Darbe teşebbüsünün üzerinden sekiz yıl geçti. Bu süreçte neler yaşandı? Gidişat nasıl? Bunu hiç düşündünüz mü? Ben düşündüm.

Her şeyden önce, 15 Temmuz’un yıldönümü etkinliklerinde, heyecan ve sayı azalması dikkatlerden kaçmadı. Nasıl azalmasın?

Darbe girişimi başarısız olduktan sonra en ön saflarda olan bazı kimselerin, o gece en arkada bile olmadığını biliyoruz. Neticeye göre duruş belirleyen bu kişiler; şimdi sahneleri dolduruyor, kürsülerden inmiyor.

Daha düne kadar FETÖ’ye sempati duyanlar, bu yapının gözlerinin içine bakanlar, imkânlarından yararlanmak için sıraya girenler, şimdi bize 15 Temmuz direnişini anlatıyor. Üstüne bir de telif alıyorlar.

Elbette, genele teşmil etmiyoruz. Edemeyiz.

Şunu söylüyoruz: İçimizde, her şeyi suiistimal eden, bir grup var. Sonunda 15 Temmuz sektörü oluşturmayı da başardılar. Büyük bütçeler ayrılan afişler, sergiler, etkinlikler, anma toplantıları, konserler vesaire.

Derinlik, incelik, estetik ve samimiyetten uzak çalışmalar, 15 Temmuz etkinliklerinin tesirini de azaltıyor. Her geçen yıl artan, heyecan ve sayı azalmasının ana sebebi budur.

Bir başka konu…

Sekiz yıl boyunca, kahramanlıklardan ziyade mağduriyet hikâyeleri dinledik. Maruz kaldığımız yıkıcı tehlikenin büyüklüğünü perdelemeye çalışanlar, soru işaretleri oluşturarak, sistemli bir şekilde hadisenin ciddiyetini kundakladılar ve adalet duygusunu zedelediler. 

Öte yandan…

Darbe girişiminden sonra memleketin selameti, siyasetin önüne konuldu. Oy kaybı göze alınarak, paralel yapıyla sıkı bir mücadeleye girişildi. Dokunulan, sorgulanan, mahkemeye çıkarılan, hüküm giyen ve meslekten ihraç edilenlerin sayısı önemli bir toplama ulaştı. Bununla birlikte, akıllarda şüphe bırakan, bazı isimlere usulen bile olsa dokunulmadı. Mücadelenin samimiyeti sorgulanır hale geldi. Tam da bu sebeple: Darbenin siyasi ayağı bahsi her açıldığında, bakışların önemli bir kısmı hep aynı yöne çevrildi. Darbecilere karşı en çok mücadele edenler, haksız bir şekilde, en fazla eleştiri okuna tutuldular. 

Acı ama gerçek…

Şehitlerin büyük kısmının, mesleklerine baktığımızda, yoksul veya sınırlı imkânlarla yaşadıklarını görüyoruz. Kıt kanaat geçinen bu insanlar, sadece vatanı değil, devleti yönetenlerin ve onların ailelerinin hayatını da kurtarmıştır. O gece meydanlarda olan hiç kimse dünyevi bir karşılık beklemiyordu. Ancak şehit ve gazilerin hakkı evvela devlete emanettir. Bu hakkı korumak devletimizin önceliği olmalıdır. Emekli maaşları ve asgari ücretin hali, can sıkıcı bir durum olarak orta yerde duruyor. İmha edilmek istenenleri, ihya etmek zorundayız. Bu noktada atılacak bir adım, yapılacak bir düzenleme; vefadan doğan, iyi niyet göstergesi olabilirdi.

Bir de bu…

15 Temmuz gecesinin başlangıcında, binlerce insan kendi özgür iradesiyle sokağa inmiş, meydanlara çıkmıştır. Biz de öyle yaptık. Henüz Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın akıbeti belli değilken, Başbakanımız Binali Yıldırım bilinmeyen bir yerdeyken tavrımızı ortaya koyduk. Bunları söylemek, yanlış anlaşılmaya sebebiyet verebilir. Vermesin. Demem o ki, milli konularda devletten yana tavır almanın, partisi veya talimatı yoktur, olamaz. Direniş ve zafer, sadece bir partinin değil, milletin hanesine yazılmalıdır.

Son bir şey daha…

Darbeden çok kısa bir zaman sonra şunu anladık, öğrendik: FETÖ ihanet şebekesinin birçok mensubu, Amerika, Almanya, İngiltere, Yunanistan ve diğer Batı ülkelerine kaçmış. Batılı “dostlarımız” saklama ve sakınma ihtiyacı duymadan, darbeci teröristleri himaye ediyor. İhanet kelimesi bile bu rezillik karşısında yetersiz kalıyor.

15 Temmuz’da milletimiz üzerine düşeni fazlasıyla yaptı. İçerdeki hainler, büyük ölçüde, vatandaş tarafından etkisiz hale getirildi. Sıra devletimizdedir. Dışarda olanları bulup getirmek, bu devletin milletine borcudur.

Şu saatten sonra, merhamet, felaketimiz olur. Ne yazık ki, hali hazırda, bu biçimsiz duruma karşı etkili ve caydırıcı bir yöntem geliştirilemedi.

Yazmayacaktım ama yazayım: Esaslı ve topyekûn bir muhasebeye ihtiyaç var. Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan’ın iyi bir çevre temizliği yapması gerekiyor.

 

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

Vatandaş görevi

15 Temmuz sonrasında ne oldu feto davalarından bahsetmiyorum medyadaki haberlere bakın adamcılık torpil yss köprü sözleşmesinin sessizce beş yıl uzatılması eski ulaştırma bakanının CEO olduğu firmaya kıyak iddiaları TÜİK rakamları İliç madeni Elazığ cezaevi olayı diyanet başkanının ultra lüks arabası fakirin silindir gibi ezilmesi zenginin işini yürütmesi yani vatandaşın tek görevi ağır vergi vermek ezilmek vatan savunmasımı peki ya torpilliler zenginler vatandaş grubuna dahilmi yoksa birileri süper vatandaşmı bu yorumu yayınlamaz veya kırparsanız bari yazara tam ulaştırın

Hüseyin Aktaş

Ayhan kardeşim muhtemelen yaşça senden büyüğüm 58 yaşındayım. Ver elini öpeyim senin ağzına sağlık. Daha başka lafa lüzum yok.
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23