• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Ayhan Demir
Ayhan Demir
TÜM YAZILARI

Esaslı bir muhasebe vakti

14 Ağustos 2024
A


Ayhan Demir İletişim: [email protected]

 

Bir insanı kıymetli yapan, derdidir, davasıdır. Asıl mesele, bir davaya sahip olmak değil, bir davaya ait olmaktır. Şartların değil, hakikatin insanı olmaktır. Siyasetin değil, hakkaniyetin peşinde olmaktır. 

Hayır, kelime oyunu yapmıyorum. Biri misafir, diğeri ev sahibi gibi davranır. Evimizde kiracı olabiliriz ama bu aziz vatanın sahipleriyiz.

Hayır, herhangi bir partiyi kastetmiyorum. Bizim için dava, İslâm kalmaktır, insan kalmaktır. Bu söylediklerim, sadece bir partinin üyelerini / yöneticilerini değil, bir derdi ve bir davası olan bütün herkesi içine alıyor.

Türkiye, müşterek derdimiz ve ortak davamızdır. Hepimizin önündedir, her şeyden önemlidir.

O halde, hepimizi içine alarak, şunu soralım: Geldiğimiz yer, gelmek istediğimiz yer midir? 

Şunları da: Kurdukları ilişkilerle ilerleyenlerin, yaptıkları işlerle yürüyenlerin önüne geçtiği; kendini kurtaranın, bir adım öne çıkanın dönüp geriye bakmadığı; arkadaşlığın menfaate, davanın kazanç kapısına, geride kalmanın başkalarına indirgendiği günler. Erişmek istediğimiz yer burası mıydı? 

Mesuliyet, mensubiyet ve mahcubiyet duygusu olan herkesin, bu soruları kendisine sorması gerekir.

İtiraf edelim ki, gelinen yer, gelmek istediğimiz yere pek benzemedi. İmkânla, çoklukla ve varlıkla imtihan, ağır kayıplarla neticelendi. 

İnsanın istikametini, öncelikleri tayin eder. Kim nereye gidiyor, buradan anlaşılır. Geldiği yeri unutanlar, nereye gittiklerini bilmezler. Yanlış adreslerde vakit geçirirler.

Adına dava dediğimiz şey fakir fukaranın sırtında taşınıyor, omuzları üzerinde yükseliyor. “Dava delisi” diye bilinen insanların ve dava için gecesini gündüzüne katanların, neredeyse hepsi fakir kimseler. Çoluk çocuklarının boğazlarından, zorunlu harcamalarından keserek davalarına veriyorlar. Buna karşılık: Aramızda, davaya “özel eşya” muamelesi yapanlar, davayı bir sektöre dönüştürenler var. 

Son günlerde daha sık görüyoruz: Bulunduğu ortama göre renk alanlar, dava denildiğinde, alaysı bir ifade takınıyor. Sizin dava gözüyle baktığınız şey, onlar için imkân, sıçrama tahtası yahut reklâm ajansından başka bir anlama gelmiyor.

Daha somut bir örnek verelim: Her seçim döneminde, bu kadar çok aday adayının ortaya çıkması, sadece dava kavramıyla açıklanabilir mi? ‘Ben’ diyemedikleri için, ‘dava’ diyorlar. 

Davaya hizmet etmekten bahsedenler, bulundukları mevkide bu işi yapamazlar mı? Nefsine hâkim olamayanların, kendi ikballeri, imkânları, ihtirasları için verdiği hâkimiyet mücadelesine dava diyemeyiz.

Dava ehlini mermilerin ve tankların üzerine yürürken görürsünüz. Maddi kazanç peşinde olanları ise dava bahanesiyle, ihaleden ihaleye koşarken. Hal böyleyken; koşan, yürüyenden kıymetlidir, önceliklidir diyebilir miyiz? 

Yunus Emre, “derdi dünya olanın, dünya kadar derdi olur” diye uyarıyor. Özünü kaybeden sözünü de kaybeder. Söylediklerimiz ile yaptıklarımız birbirini tutmaz olur. Çelişkinin kendisine dönüşür. Düzgün bir hayatımız olursa, özümüzü muhafaza edebilirsek davamızı daha iyi savunabiliriz.

Bize öğretilen şey şuydu: Devşirme isimlerle, hormonlu kimselerle yola çıkılmaz. Kaderimiz, rüzgârla birlikte gelip giden isimlere teslim edilemez. Böyleleri her şey yolundayken en önde yürürler. İşler ters gidince, devran dönünce, ortadan kaybolurlar. Demek ki tüm bunlar unutulmuş. 

Bunları söylüyor olmak, yanlış anlaşılmaya sebebiyet verebilir. Vermesin. Derdi ve davası olanlara gönlümüz fedadır. Onlardan razıyız.

Kimseyi utandırmak, rahatsız etmek, üzmek, incitmek, mahcup etmek derdinde de değiliz. Tekrarlanmasın, dikkatli olunsun diye olumsuzlukları dile getiriyoruz. İşaret gelmeden de doğru işler yapabiliriz.

Elime kalemi aldığım ilk andan itibaren, okumuş olduğunuz yazılara, hep dava gözüyle baktım. Pekâlâ, “herkesin davası kendine” deyip, bir kenara çekilebilirdim. Bu yazı da kaleme alınmamış olurdu. Fakat biriktirdiğimiz nice şahitlik, bunları yazmamız için bizi zorluyor. 

Biliyorum; tekerlek kırılınca yol gösteren çok olur. Tesellimiz şudur: İtiraz ettiğimiz konuları, bugün değil, yıllardır dile getiriyoruz.

Yalan yok, yorulduk ve gücendik. Fakat yoldan çıkmadık, yürümekten vazgeçmedik. O yolun nereye gittiğini biliyoruz. Geldiğimiz yere.

Her türlü olumsuzluğa rağmen, yine de ümitliyiz.  Ve şunu söylüyoruz: Bizler dertli insanlarız. Derdimiz; davamızdır, devamızdır. Birbirimizle önce helalleşmeli, sonra yeniden tanışmalıyız. Aksi halde, Allah saklasın, kalanlar da vedalaşmak zorunda kalırız.

 

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

Hikmet Berber

50 senedir görüp yaşadıklarımla sizin görüşünüze katılıyorum. Maalesef davaya mensup arkadaşlar dikkate alınmadığı günümüzünde acı bir gerçeği. Bizler ait olduğumuz dava yolunda yürümeye devam edecez.

Haklısın

Maalesef daldaki kuş eldeki kuştan her zaman daha kıymetli. Müteahhitler mücahitlerden daha önemli ve öncelikli. Bir gün hata yaptılarını anlayacaklar ama o zamanda herşeylerini kaybedecek ve tek başlarına kalacaklar.
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23