Vay canına, Fransa’da öldürülen polis de müslümanmış!

Kardeeş. 

Var ya.. 

Fransa’da 12 kişi öldürüldü ya..

Eylemciler kaçarken, hani iki polisi de vurdular ya..

Hatta kaldırımda yatan polisi, eylemcilerden birisi dönüp, tekrar vurdu ya..

O kaldırımdaki polis kimmiş biliyor musun?

Kimmiş?

O polis, aslında Müslüman imiş, adı da Ahmet imiş iyi mi!

Aaaa?

Bak sen şu işe..

Vahşet bu ya..

Resmen vahşet!..

•

Bilinçaltımıza demek istiyorlar ki..

Eylemciler o kadar vahşi ki..

O kadar cahil ki..

Kendi dindaşlarını da, bilmeden öldürdüler..

Tam o sırada birden uyanıyorum..

Hayır “Uyanıyorum” dediğim, yataktaki “uyku”dan değil..

Siyonist haber ajanslarının gözlerimizi perdelemesi sebebi ile, ayakta iken daldığımız “uyku”dan uyanıyorum!

Uyanıyorum ve soruyorum kendi kendime:

“Suriye’de de.. Kimyasal bombayı atanıyla.. Atılanı ile.. Öldüreni ile.. Öldürüleni ile.. Hepsi Müslüman değil miydi? Kimyasalla öldürülen, kundaktaki bebeleri sallayan anneler de Müslüman değil miydi? Fransa’daki olay için yapılan bu dramatizasyon, Ortadoğu’da her gün tekrarlanan olaylarda niye hiç yapılmamıştı?”

Öyle ya..

Irak’takiler.

Mısır’dakiler..

Öleni ile, öldüreni ile.. 

Hepsi Müslüman değil mi?!

Niye uyandırmıyorlar, Ortadoğu’da “kardeş kavgası” içine sürüklenen Müslümanları?

Ortadoğu’da yüz binlerle, milyonlarla tekrarlanan ölümlerdeki bu ayrıntıyı, niye görmüyoruz, göstermiyoruz tüm Müslümanlara?  

Paris caddesindeki kaldırımda yatan polis vurulduğunda hatırladığımız “çelişki”yi, Ortadoğu’daki örneklerde niye hiç hatırlamıyoruz?

•

Tayyip Erdoğan haykırdığında; “Dünya beşten büyüktür” diye..

Duymazlıktan gelenler..

Hatta sırtını dönenler..

“Keh keh.. Siz istediğinizi söyleyin.. Beş; dünyadan büyüktür” diyenler..

Şimdi de son olay üzerinden diyorlar ki: “Paris’te öldürülen bir Müslüman, Ortadoğu’da öldürülen milyonlarca Müslümandan büyüktür!”

Onun için, Fransa’daki polisin Müslümanlığını bile istismara kalkıyorlar..

Sanki “Müslüman”ın, onların gözünde bir değeri varmış gibi..

“Bakın öldürülen Müslümandı” diyorlar..

•

Ölümlere karşı çıkacak isek..

Paris kaldırımındaki Fransız polisi Ahmet’e, elinde keleş olan Hamid’in ateş açmasındaki “ikilem”e dikkat çekmekle yetinmemeliyiz.

Dünyanın her yerindeki “Ahmet”lerin, “Hamid”lerin, birbirini katletmesindeki “ikilem”i görmeli ve bu “çelişki”ye herkesin dikkatini çekmeliyiz.

Daha ötesi de var..

Belki bir aşama sonrasında..

“Ahmet, Charlie’yi.. Charlie, Ahmet’i niye öldürüyor ki?” demeliyiz..

Ama bunu diyebilmek için..

Önce..

Ortadoğu’da “Ahmet’ler Hamid’leri.. Hamid’ler Ahmet’leri vururken..” 

Perde gerisinde durup, Ahmet’lerle Hamid’leri birbirine vurduranların kimliğini deşifre etmeliyiz..

Vuran Müslüman Ahmet/Hamid.

Vurulan Müslüman Ahmet/Hamid..

Vurduran ortalıkta yok..

Irak’taki Sünniler ile Şiiler.. Neyi paylaşamıyorlar ki?

Suriye’deki Esed yanlıları ile.. Muhalifleri.. 400 bin insanın ölümüne sebep olacak kadar büyük, birbirlerine ne düşmanlıkları var ki?

Çekilsin Charlie’ler perde gerisinden.

Çekilsin Hans’lar, George’lar..

Bakalım o zaman, Fransız polis Ahmet, din kardeşi Hamid’in kurşunu ile öldürülüyor mu?

•

Suriye nire, Fransa nire..

Mısır nire.. Fransa nire..

Bakıyorsunuz..

Din anlamında bir ortak paydaları yok.

Coğrafya açısından bir ortak paydaları yok..

Tarih anlamında bir birliktelikleri yok.

Fakat, Fransa’nın eli, her daim Suriye’nin içinde.. Mısır’ın içinde..

Mısır’da darbeciyi destekliyorlar..

Binlerce Müslümanı öldüren katil Sisi’nin “darbe”sini meşrulaştırıyorlar.

Suriye’de hakeza..

Fransa, Ortadoğu’dan elini çekmediği müddetçe..

Fransa’da her şey güllük gülistanlık olur mu?

Olabilir mi?

ABD kafası estiğinde, Irak’a, İran’a, Suriye’ye posta koyarsa..

Kendi ülkesinde huzuru tesis edebilir mi?

“Beş; dünyadan büyüktür” diyenler..

“Dünya”nın; burnu büyük o “beş”e saygı göstermesini bekleyebilirler mi?