• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Ali Karahasanoğlu
Ali Karahasanoğlu
TÜM YAZILARI

İlkemiz; korkusuz, samimi, dürüst gazetecilik!

14 Ağustos 2024
A


Ali Karahasanoğlu İletişim: [email protected]

 

Ağabeyim Mustafa Karahasanoğlu’nun vefatının. dün ikinci yıldönümü idi..

Yeni nesle ışık tutması açısından, onun bazı özelliklerinden bahsetmek istiyorum.

Ki; onun zikredeceğim o özelliklerini, aslında akit’in de misyonu olarak kabul edebilirsiniz..

Korkusuz idi..

“Gazetede şu manşeti atarsak, ne olur. Acaba dava açılır mı, mahkum olur muyuz” diye bir çekingenliği yoktu..

Çünkü kimseye haksız isnatta bulunulmayacağı, gerçekler haykırılmış olacağı için, atılan manşetin de savunmasının, ne kadar ideolojikleşmiş olursa olsun, yargıda yine de yapılabilineceğine inanırdı..

Hatta öyle olurdu ki..

Yayın kurulunda belirlenen bir başlık, gerçekleri haykırıyor olsa bile, yayın kurulu üyelerine de sert gelmiş ise.. Hukukçu olmam hasebi ile, beni çağırır.. “Başlık şu.. Dava açılır mı?” diye şeklen sorar, ama devam ederdi.. “Dava açarlarsa açsınlar. Biz gerçeği yazmayacaksak, niye varız ki.. Bedelini öderiz.. Hapis ise hapis. Tazminat ise tazminat.”

Sorması aslında, “Sen savunmanı hazırlamana şimdiden başla” sadedinde idi..

Gerçeğin haykırılmasından dava tehdidi altında vazgeçme asla değil!

Korkusuz idi..

Korkusuzluğunun bir sebebi de belki, samimiyeti idi..

Davasına inanmada samimi olduğu için, korkusuzdu.. Hesapçı olmadığı için, menfaat odaklı çalışmadığı için korkusuz idi..

Ama aynı zamanda, en zıt görüşten kişilerle dahi konuşabilen, çözüm odaklı biraraya gelebilen bir kişiliğe sahip idi.

Somut örnek:

1999 milletvekili seçimleri öncesinde, başörtü yasağı gittikçe alevlenirken.. kapatılan Refah Partisi yerine kurulan Fazilet Partisi’nin seçimlerde aynı başarıyı gösterip gösteremeyeceği tartışılırken..

MHP, rahat tavırlarla, “Biz Refah’a benzemeyiz. Başörtü sorununu, sokakta gösteri yaparak değil, masaya yumruğumuzu vurur, çözeriz” sözleri ile tarihinde ilk defa tek başına % 10 oy potansiyelini aşmış, % 17 oy almıştı.. 

Bekledik ki, MHP, Fazilet ile; DYP’yi de yanına alarak hükümet kursunlar, 28 Şubatçılara sert bir tokat vursunlar..

Olmadı..

DSP-MHP-ANAP hükümeti kuruldu, başörtü sorunu çözüleceğine, imam hatip liselerine kadar yayıldı..

Sorunun çözümsüzlüğe gittiğini gördüğünde, ağabeyim Mustafa Karahasanoğlu, dönemin Başbakan Yardımcısı ve sorunun kaynağı konumundaki DSP’nin ikinci ismi Hüsamettin Özkan’dan randevu alıp görüşmeye gitti.

Başörtü davasını en sert savunan gazete adına, Allah’ın emri olduğuna inandığımız başörtüye yasağın kaldırılmasını, ama kendilerinde farklı çekinceler var ise, onları da gazete olarak gidermeye hazır olduğumuzu söyledi..

Örneğin başörtü konusunda tek tipleşme, siyasi simge gibi algılanacak bağlanma şekilleri şeklinde çekinceleriniz var ise, ilahiyatçıların da görüşü alınarak, saçların tümü ile kapanacağı herhangi bir renk, herhangi bir model üzerinden, serbestliğin sağlanmasını önerdi.

Öyle ya, Allah’ın emri olarak inandığımız başörtünün rengine dair, ne ayetlerde, ne sünnette bir emir yok. Yine şekil itibari ile, çene altından bağlanır, başka türlü dolanır şeklinde de, bir emir yok. Emir; saçların ve boynun kapalı olması.. Bu şartla, “istediğiniz renk ve türde başörtü serbestisi getirin, biz de destekleyelim” teklifini o günkü siyasi iktidarın ikinci adamına götürdü.

Önce makul karşılandı..

Ama sonrasında, büyük ihtimalle askerlerle görüşen muhatabımız, makul karşıladığı teklifin sonunu getirmedi..

Samimiyet ise samimiyet. Dürüstlük ise dürüstlük.. Çözüm odaklı olmak ise, çözüm odaklı olmak..

Gereken tavır sergilendi, ama sonuçta karşımızdakiler samimi olmadığı için. “Başörtü siyasi sembol, serbest olursa tek tip başörtü ile siyasi mesaj için kullanılır” gerekçeleri ile yasaklanan başörtü, bahaneleri bertaraf edecek çözümlere hazır olduğumuz belirtildiği halde.. Muhataplarımız samimi olmadığı için, yasak sürdürüldü..

Rahmetli ağabeyim, dindar insanların Türkiye’de çok büyük bir güç olduğunu, ama örgütlü olmadıkları için bu gücün yönetimde söz sahibi olamadığını gördüğü ve tespit ettiği gibi, siyasetin tek başına bu yanlış süreci bitiremeyeceğini de, erkenden gören, bunun için de dindar insanların basın hayatında güçlü olmaları gerektiğini savunan uzak görüşlü bir kimliğe sahipti..

Siyasette başarılı olup, sandıktan çıksanız dahi, basında güçlü değilseniz, yapılan algı operasyonları altında sandık sonuçlarının bir işe yaramayacağını yıllar öncesinde görmüş ve onun içindir ki, bir dönem içinde bulunduğu siyasetten ayrılmış, basın mesleğine geçiş yapmıştı..

Gerçekten de, Refah Partisi 1995 seçimlerinden birinci parti olarak çıkmış olsa bile, önce kendisine hükümet kurdurulmadı.. Sonrasında kurulan hükümet bir yıl bile sürmedi..

İktidardan uzaklaştırmada en güçlü etki, basında yer alan iftira mahiyetindeki yalan haberlerdi..

Refah Partisi basın dünyasında yeterince destek görmediği için, bırakın desteği, kendisine objektif yaklaşılmadığı için, doğruları yazacak güçlü medyasını oluşturamadığı içindir ki, darbeci generallerin tehdidi ile, iktidardan uzaklaştırılmıştı.

İşte o saldırılara karşı, dindar insanların güçlü medyaya sahip olmaları gerektiğini savunan rahmetli ağabeyim, siyaset dışında da, her alandaki dindar insanların haklarının korunmaları, gerçeklerin haykırılması için, basının gücünden mutlaka yararlanılması kanaatinde idi.

Basın sektöründeki holdingleşen medya organları.. Onun gözünü hiçbir şekilde korkutamamıştı.

Holding destekli o gazetelerin, aslında saman dolu çuval benzeri adamlar tarafından yönetildiğinin bilincinde olarak, dindar gazetecilerin, hiçbir zaman laikçiler karşısında eziklik kompleksine girmemesi gerektiğini kendi hayatında gösterir, çalışma ekibine de tekrarlardı..

Bu kapsamda, “inanıyorsanız, mutlaka üstünsünüzdür” ilkesinin, motivasyonu ile hareket ederdi..

Düşünebiliyor musunuz..

28 Şubat sürecinde, bir yandan holdingleşen Doğan grubu.. Hürriyet’i ile Milliyet’i ile.. Gözcü’sü ile.. 

Diğer taraftan Sabah grubu.. Sabah’ı ile, Takvim’i ile.. Suret-i Hak’tan gibi görünen Yeni Yüzyıl’ı ile..

Darbeci askerlerin, TÜSİAD öncülüğünde patronların, DİSK-TÜRK-İŞ öncülüğünde sendikaların sözcülüğünü yapan bu medya organlarına karşı, akit öyle bir mücadele verdi ki..

Sonraki süreçte, 28 Şubat darbecileri, “Biz bir şey yapmadık ki.. Biz iktidarı tehditle indirmedik ki” savunmaları yapmalarına rağmen, o yıllarda medyada yayınlanan bilgiler eşliğinde, darbecilikleri tescillendi, mahkum olmaktan kurtulamadılar. 

Mustafa Karahasanoğlu ağabeyim başta olmak üzere, gerçekleri haykırma yolunda hizmet etmiş tüm ölmüşlerimize Allah’tan rahmet diliyorum. Allah, hizmetlerinin karşılığında, mekanlarını cennet etsin.

 

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

şüayıp

Müslüman Allah dan başka hiç bir kimseden korkmaz

Erdal

Merhum Mustafa abiye Rabbimden rahmet diliyorum. O günleri çok iyi bilenler denim. Destek olsun diye gazeteyi çift alırdım ve gazeteyi tamamen okurdum. Benim akit ve yeniakitle bağım uzun yıllara dayanır. Kırgınlığım iktidarın 2023 temmuzdan beri özellikle memur emeklisini mağdur etmesi ve bir veya iki haberin dışında konu ile ilgili ilgisiz kalınması bizi üzmüştür . Bu mağduriyet hala devam ediyor. Aslında mağdur olan emekli değil bakmakla yükümlü olduklarımızdır . Biz İlahi adalete inanıyoruz .
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23