• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Ali Karahasanoğlu
Ali Karahasanoğlu
TÜM YAZILARI

“Ene”yi bıraksak, ahiret için samimiyetle çalışsak?

07 Temmuz 2024
A


Ali Karahasanoğlu İletişim: [email protected]

 

Bu bir özeleştiri amaçlı yazıdır..

Türkiye-Hollanda maçını yazmak isterdim ama..

Maç bittiğinde, gazete hemen baskıya girecek.

Yetiştirme imkanımız yok..

Olumlu-olumsuz, yorumlarımı sonraya bırakmak zorundayım..

Ama belki bir maçtan çok daha önemli bir konuyu ele alalım..

Hukuk Fakültesinde öğrenci iken, benden önce girişli, ağabeyler arasında idi..

Ben daha fakülteyi bitirmemiştim ki, ceza hukuku asistanı olmasına sevindik..

Ama, onun çalışkanlığı sebebi ile asistanlığa alanlar, hakkettiği profesörlüğü, yıllarca vermediler..

AK Parti iktidarında ancak, hak ettiği profesörlüğü alabildi..

Tayyip Erdoğan ile yıllarca uyumlu çalıştı.. Türk Ceza Kanunu, onun öncülüğünde, 2005 yılında sıfırdan hazırlanıp yasalaştı. 

Bazı maddeleri eskisine nazaran daha olumlu düzenlenmesine rağmen, bazı maddeleri de, süreç içinde gördük ki, eskisinden bile kötü..

Bunları da es geçtik.. “Abi” dediği Tayyip Erdoğan ile niçin böyle tartışmalı hale geldi, bilmiyorum ama..

Konuyu artık, her şeyde itiraz, her konuda lüzumsuz eleştiri noktasına getirdi..

Dün sosyal medya hesabına baktığımda, şaştım kaldım..

Bir profesör, nasıl olur da, olaylardan bu kadar uzak olabilir?

İfade şu:  “Türkiye Cumhuriyeti Devletinin egemenlik alanında işlendiği iddia edilen cinsel istismar suçunun mağdurunun yabancı olmasının, suça tepki gösteren topluluğu yatıştırmak için gerekçe olarak kullanılması, utanç verici bir durumdur.”

Kılçıklığı tahmin ediyorsunuz..

Suriye’de katil Esad’ın zulmünden kaçıp, can güvenlikleri olmadığı için Türkiye’ye sığınan göçmen kardeşlerimizi, hemen bir günde sınırın ötesine koymayı taahhüt ederek seçime girenler hakkında, cılız seslerle itiraz eden bu ağabeyimiz..

Şimdi, Kayseri’de, bir Suriyelinin, akrabası olduğu belirtilen bir Suriyeliye tacizde bulunması üzerinden, hem o şehri yangın yerine çevirenleri, hem de Türkiye’yi karıştırmak isteyenleri cevaplamak ve onlara yanlış yaptıklarını hatırlatmak için.

Özellikle de, ilkesiz solcuların, riyakar ırkçıların “Bir Türk kızına tacizde bulunulmuş. Adamlar buraya canlarını kurtarmak için değil, Türk çocuklarını taciz etmek için gelmişler” gibi bir algı oluşturarak tahrikler yapıldığı için..

AK Parti çevresinden bazı kişiler, “Tacizde bulunulan küçük, Türk değil. O da Suriyeli. Hem de tacizde bulunduğu iddia edilen kişinin akrabası. Tacizin gerçek mahiyette taciz olup olmadığı da kesin değil” açıklaması yaptılar diye..

Sanki..

“Tacizde bulunulan Suriyeli ise, bize ne ki?” şeklinde bir açıklama yapılmış gibi..

Şimdi ismini de vereyim.

İzzet Özgenç ağabeyimiz, isyan ediyor..

Gönül ister ki.. Türk kızına tacizde ne kadar tepki veriliyorsa, Suriyeli kıza tacizde de aynı tepki verilsin..

Ama bu tepki, ne Türk kızında, ne Suriyeli kızda, polisleri yaralamak, masum insanların dükkanlarını yağmalamak, arabalarını/evlerini yakmak olmasın..

İzzet ağabey, bir özeleştiri yapmalı..

“Ben niye, bu noktaya savruldum. Her konuda siyasi iktidarı eleştiriyorum. Her konuda onları suçluyor ve sonuçta benim asla bir arada olmayacağım ırkçıların, sosyal demokrat geçinip dindarları bir kaşık suda boğmak isteyenlerin önünü açıyorum” demeli..

İzzet Özgenç’in yukardaki paylaşımı, dindar insanları yaraladı..

Ama 14 Haziran tarihli paylaşımı, sakin kafa ile oturup düşündüğünde, eminim İzzet ağabeyin de, “nasıl yapmışım bunu” diyeceği bir “ene” gösterisi...

“Bu işleri ben çok iyi bilirim” edası ile 14 Haziran paylaşımında şöyle diyor İzzet Özgenç:

“Sayın Cumhurbaşkanı dün İspanya’da yaptığı açıklamada Selahattin Demirtaş hakkında verilen mahkûmiyet hükmünün ‘haklılığını’, onlarca kişinin ölümüne sebebiyet vermekle izah etmeye çalışmıştır. Oysa Demirtaş hakkında insan öldürmekten dolayı mahkûmiyet hükmü kurulmamıştır!”

Teknik bir konuyu, siyasi bir açıklama üzerinden yorumlamak, kimsenin başını göğe erdirmez..

Selahattin Demirtaş, bu ülkede binlerce asker, polis ve sivilin, hatta yüzlerce çocuğun ölümünden sorumlu bir teröristin "heykelini dikme" sözü vermiştir..

Böylece, yeni yeni insanların ölümünün zeminini hazırlamıştır..

Böylece binlerce insanın ölümünden sorumludur. İnancım odur ki, Ahirette, kendisinden bunun hesabı sorulacaktır..

Aynel-arab (Kobani) olaylarında da, insanları sokağa davet etmiş ve 50’den fazla insanın ölümüne sebebiyet vermiştir..

Velev ki, dünyadaki mahkemeler, Selahattin Demirtaş’ı, insan öldürmekten değil, o yönde çağrıda bulunup, sonuçta kanundaki tanımı başka bir suçtan mahkum etmiş olsun..

İzzet ağabey, “Bak sen de, benim gerçekte doğru bir tespit yaptığımı kabul ediyorsun” diyecek..

Hayır, kabul etmiyorum..

Ve İzzet ağabeyin şahsında, küçük küçük benzeri konular üzerinden, bu ülkenin dindar insanlarının ihtilafa düşmesine, ayrılığa düşmesine sebep olan tüm siyasetçilere, bilim insanlarına, gazetecilere, her meslekten insanlara da somut bir örneklik olması için hatırlatıyorum..

İzzet ağabey, Selahattin Demirtaş hakkında insan öldürmekten mahkumiyet kararı olmadığı halde, onlarca kişinin ölümünden sorumlu gösterilmesine itiraz ediyor..

Peki.. “Ene”sini ayağının altına alıp..

Bugüne kadar hiç yapmadığını.. Şimdi benim hatırlatmam üzerine yapmaya başlayıp..

Sivas mazlumları için de, “Diri diri 33 kişiyi yaktılar” diyenlere de, aynı eleştiriyi yapabilir mi?

Madımak’ta ölenler yanarak can vermediler..

Özgür Özel’inden Kemal Kılıçdaroğlu’na kadar, onlarca siyasetçinin, “33 kişiyi canlı canlı yaktılar” sözünü, İzzet ağabeyin önüne koyalım, soralım..

CHP’liler için, Tayyip Erdoğan'a yaptığın eleştirinin aynısını yaptın mı?

Hocamız bilir ama. Kendisine destek çıkmak isteyen solcular hatırlatmaya kalkacaklar: “Ölmüş ya. Öldürmekten mahkum olmuşlar ya..”

O da yalan. O da yanlış.

Sivas davasından mahkum olanlar, anayasal düzeni değiştirmeye teşebbüsten mahkum oldular. 33 kişiyi öldürmekten değil..

Üstelik, o 33 kişi, “Biz asla öldürmeyi kabul etmiyoruz. Otelin yakılmasını doğru bulmuyoruz. Yakanları tasvip etmiyoruz” dedikleri halde, idam cezasına mahkum edildiler..

Ama Demirtaş, “Ben PKK’nın saldırılarını asla tasvip etmiyorum” demedi, diyemedi..

Buna rağmen, “Demirtaş adam öldürmekten mahkum olmadı” diye, dindar Cumhurbaşkanına hemen eleştiri getiriyorsanız.

Sivas davasından yargılananlar için de, “İnsanları cayır cayır yaktılar” diyenlere de, “Hayır, dosyada hiç kimse hakkında, belirttiğiniz suçtan bir ceza verilmemiş” demeniz gerekmez miydi?

Dediniz mi? Demediniz.

Bırakın şu “ene” işlerini..

“Ben” kavramını hayatınızdan silin..

Ahirette, yaptıklarımızın ve yapmadıklarımızın hesabını vereceğiz..

Kelime oyunları ile siyasetin en rezil şekline, ne siyasetçilerimiz, ne bilim adamlarımız alet olmasın..

Yazımda İzzet ağabey geçiyor..

Kendimi de içine katıyorum... Binlerce başka ağabey de, hep birlikte “ene”yi hayatımızdan silecek özeleştirilerimizi yapalım.. 

 

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

şüayıp

Dünya ahiretin tarlacıdır ne ekersek onu biçeriz

Av.Veli Taşdemir

Ali İhsan bey hayırlı işler, 1994 yılında İBB iştiraki İston A.Ş. nin hukuk müşaviri idim. Bir meseleyi tezekkür için, İBB başkanı Tayyip beyin 1.hukuk müşaviri Dr.Izzet Özgenç tarafından, bütün iştiraklerin hukuk müşavirleri olarak toplantıya çağrılmıs idik. Ben toplantı saatinden biraz erken gitmiştim, toplantı odasında İzzet Özgenç'ten başka kimse yoktu. 10 dk.kadar sohbet ettik, hukuk bilgisi ve nosyonu konusunda bende tam bir hayal kırıklığı yaratmıştı. Şirkete döndüğümde İston A.Ş.nin genel müdürüne Tayyip bey bu 1.hukuk müşavirini nerden bulmuş, son derece yetersiz, bununla işi çok zor demiştim. Şimdilerde ne karın ağrısı varsa Tayyip beyin en şedit muhaliflerinden oldu. Sayın cumhurbaşkanımız elbette karın ağrısını biliyordur. Ne diyelim Allah merhamet etsin. Selâmlar.
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23