Dolandırılan Halk TV’nin avanak hafiyeleri!
Siyasi parti olarak MHP’yi destekleyen Türkgün gazetesi, bir başlık kullanmış..
Ülkü Ocaklarının ve MHP’nin suçlanmaya çalışıldığı Sinan Ateş cinayeti üzerinden, sabahtan akşama kadar hafiyeliğe soyunanları madara eden bir başlık atmış!
Başlık şöyle:
“Halk TV’nin avanak hafiyeliği”
Sinan Ateş cinayetinde, tetikçiyi..
Yetmedi, gözcüyü, yetmedi gözcüyü ayarlayanı, yetmedi tetikçiyi Ankara’ya getireni, yetmedi taksiciyi, yetmedi ...
Sonuçta 22 kişiyi tutuklattılar ya..
İtirazım yok, tetikçi de tutuklanacak, gözcü de..
Ama, hoşunuza gitmeyen kim var ise, ‘O da cinayetin içinde’ derseniz.
Cumhur İttifakını bozmak için, ‘Şu siyasi de işin içinde’ derseniz.
Ve sadece sadece bunu dediğiniz için, o kişilerin de tutuklanmasını isterseniz..
Orda “bir dur bakalım” demek gerekir..
Hele hele, bir cinayet üzerinden 22 kişinin tutuklanması ile yetinmeyenler..
Kendilerine yakın siyasi çizgiden terör örgütlerinin onlarca cinayetinden, üç kişinin bile tutuklanmasına itiraz ediyorlarsa..
Daha yüksek sesle, “Dur bakalım” dememiz gerekir.
Bir cinayet üzerinden, Pensilvanya’dan yazılan hayali senaryoları seslendirip, olmadık isimler suçlanmaya kalkılırsa..
Birilerinin de bunların maskesini indirmesi gerekir..
Türkgün gazetesi de öyle yapmış..
“Halk TV’nin avanak hafiyeliği” başlığının altında da, şu ifadeleri kullanmış:
“Ankara’da işlenen bir cinayet üzerinden Milliyetçi Hareket Partisi ve Ülkü Ocaklarını karalamaya çalışan Halk TV trajikomik bir duruma düştü. Bir uyarı spotu yayınlayan kanal ‘Halk TV adıyla ticari ilişki yürütenlerle hiçbir ilişkimiz yoktur’ notunu paylaştı.”
Neymiş neymiş?
Sinan Ateş cinayetinde, “dedektiflik” rolüne yatan isimlerin kanalı adına bir dolandırıcılık yapılıyormuş..
Sinan Ateş cinayetinde hafiyelik yapanlar ise, o dolandırıcıları tespit edemedikleri için, çareyi “kamu spotu” yayınlamakta bulmuşlar..
Dolandırıcıları bulamamışlar mı, yoksa bazı sebeplerle bulmak mı istememişler, orası da ayrı bir konu..
Neresinden bakarsanız bakın, bir cinayetten 100 kişiyi içeri koymak isteyen yorumlar çıkartanlar üzerinden dolandırıcılık yapılması ve o dolandırıcıların gizemli ilişkiler sebebi ile bulunamaması gerçekten de haber değeri taşıyan, komik bir durum değil mi?
Siz bir cinayetin cemaziyel evvelini çözme iddiası ile ortaya çıkıp, Pensilvanya’dan elinize tutuşturulan iftiraları dillendirmiyor da, kendi alın terinizle o isnatları yapıyor iseniz.. Hatta sizin iddianıza göre, o anlattıklarınız gerçek ise..
O zaman Halk TV adına dolandırıcılık yapanları da bir çırpıda bulup, afişe etsenize..
Türkgün gazetesi de, bunu hatırlatıyor size:
“Sinan Ateş cinayeti üzerinden programlarında aylardır gizli hafiyelik yapanların, kaşla göz arasında dolandırıldığı ortaya çıkarken, perde arkasında nelerin yaşandığı merak konusu oldu.”
Gerçekten de tam bir avanaklık..
Sizce de öyle değil mi?
Türkgün gazetesi soruyor:
“Halk TV adıyla dolandırıcılık yapanlar kimler? Bu şekilde yakalanmış ve yargıda işlem gören hiç kimse var mıdır?”
Bir soru daha yöneltiyor, Türkgün gazetesi:
“Kolombiya’dan Mersin limanlarına uyuşturucu ticaretini, sevkiyatını çözüyoruz, diye kurgudan suçlamalar yapanlar, Halk TV’yi dolandıranları niçin bulamadı?”
Bence mantıklı bir soru..
Halk TV ve o ekrana çıkanlar cevaplandırmalı..
Bir soru daha, Türkgün’den:
“PKK’nın siyasi uzantılarına ‘elinizde Mehmetçiğin kanı var’ diye tepki gösteremeyen sol medyanın cambazları MHP ve Ülkü Ocaklarını olmadık ithamlar üzerinden hedef aldı.”
Tahir Elçi’yi, yani “PKK için terör örgütü demiyorum. Zaman zaman şiddete başvuran hak arayan bir yapı” dediği halde, göklere çıkartanlar, şimdi MHP’yi ilgisiz bir cinayet üzerinden nasıl suçlayabiliyorlar?
Adamlar suç şebekesini. Binlerce terörist saldırıya imza atmış PKK’yı bile aklayıp paklıyorlar..
Sonra da geliyorlar, milyonlarca seçmenin gönlünde yatan MHP’yi pespaye iftiralarla suçlamaya kalkıyorlar..
Pensilvanya’dan ellerine tutuşturulan senaryoları dillendirenlere sorular devam ediyor:
“Karalama kampanyasının başını çeken Barış Pehlivan, Murat Ağırel, Timur Soykan, Barış Terkoğlu gibi magazin hafiyeleri, kampanyadan sağladıkları gelirle hangi eğlence mekânında sabahlayacaklar? İftira denizinde yüzen ama yüzleri kızarmayan bu şahıslar bronzlaşmak için hangi sahil şeridini tercih edecekler?”
Buna cevap verirsiniz, “Biz bu kampanyadan bir gelir elde etmiyoruz” dersiniz..
“Eğlence mekanlarına hayatımızda hiç gitmedik/Yılda bir defa gideriz..” dersiniz..
Cevap verirsiniz..
“Karşılıklı, saygılı ve seviyeli bir tartışma” deriz, takip ederiz.
Ama cevap veremiyorlar..
Ne yapıyorlar?
Her zamanki gibi, hemen sahadan kaçıyorlar..
Bizim mahallenin eziklerini de yanlarına alıp, ağlaşıyorlar:
“Hedef gösterildik!
Tuuu sizin suratınıza..
Siz sabahtan akşama kadar, Ülkü Ocakları’nı, MHP’yi hedef göstermekten utanmıyorsunuz..
Şimdi size, “Binlerce cinayetin faili PKK’nın uzantılarına tek kelime edemiyorsunuz” hatırlatması yapıldığında, siz hedef mi gösterilmiş oluyorsunuz?
Siz istediğinize hakaret edebilirsiniz..
Siz istediğinizi katil ilan edebilirsiniz..
Siz istediğinizi, hedef tahtasına koyabilirsiniz..
Ama başkası size bir soru bile yöneltemez, öyle mi?
Size bir soru yöneltildiğinde, “Can güvenliğimiz tehlikede” diyerek, hemen ağlaşırsınız, öyle mi?
Nasıl bir mantık bu?
Nasıl bir akıl bu?
Nasıl bir ahlak bu?