• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Ali Karahasanoğlu
Ali Karahasanoğlu
TÜM YAZILARI

“Canım babacım” yok, Vera! Anne de yok, baba da yok!

31 Temmuz 2024
A


Ali Karahasanoğlu İletişim: [email protected]

 

Şu solcular var ya..

Öyle güzel demagoji yaparlar ki.

Küçük dilinizi yutarsınız.

Suçu işlerler sonra cezaevinden çıkmak için küçücük çocukları, ya da eşleri öne çıkarırlar.

Gezi isyancısı Tayfun Kahraman’ın yaptığı da bu.

Beş yaşındaki küçücük kızın üzerinden algı oluşturuyorlar.

Küçük Vera söylemiş, annesi yazmış ve babaya gönderilmiş gibi, tüm internet sitelerinde yayınlanan, her satırı farklı renkte bir mektupla karşımıza çıkıyorlar.

Küçük Vera konumun dışı.

Onun hiçbir şeyden haberi yok.

Babasının yaptıklarından, işlediği suçlardan, sokağa davet ettiği küçücük çocukların ölümüne sebebiyet verdiğinden, hiçbir şeyden bilgisi yok.

Seçilmiş siyasi iktidara tehditlerinden, ütopya adı altında anneliği-babalığı, hatta aileyi ortadan kaldırma planlarından hiç haberi yok.

O masum bir çocuk.

Küçük Vera, benim yazımı büyük ihtimalle okuyamaz.

O rahatlıkla yazacağım.

Her şeye rağmen yine de yazmamam gerektiğini de kendi içimde tartışıyorum.

Ama öyle bir ahlaksızlıkla karşı karşıyayız ki.

Sorumluluğunu, muhataplarıma atarak, yazmayı bir mecburiyet olarak görüyorum.

Çocukları bu tartışmalara sokanlar utansın.

İsteyerek yazdığım bir yazı değil.

Ama onlar “canım babacım” diye başlayan bir mektubu yayınlayarak, gezi isyanında 14 kişinin ölümüne sebebiyet veren kişilerden birisi olan “baba”yı cezaevinden çıkarmak için tiyatro senaryoları yazıyorlarsa.

Ben de mecburen “canım babacım”ın karşılığının olmadığını onlara hatırlatmak zorunda kalıyorum.

Küçük Vera’ya hatırlatıyor gibi yapıyorum. Ama mesajımı, Vera’nın, ismini ve kendisini istismar eden anne-baba alsın.

Gezi isyanına da geleceğim.

Ama önce “canım babacım”a takıldım.

Oradan başlayayım.

Tayfun Kahraman’ın ve benzerlerinin ütopya dünyasında acaba çocuklarımız, “canım babacım” diyebilecekler mi, önce oradan başlayalım.

Yok yok, babaların toplu katliamlara uğratıldığı sistemlerden falan bahsetmeyeceğim. Babalar yaşıyor, çocuklar da yaşıyor.. Ama öyle bir düzen arzu/hayal ediyorlar ki.. 

Aile yok, anne-baba yok.

Uydurmuyorum.

6 Kasım’da başlayıp, 8 Kasım 2014’te biten, İstanbul’da düzenlenen, Dünya Şehircilik Günü 38. Kolokyum adı ve Kentlerin Geleceği başlığı ile TMMOB Şehir Plancıları Odası’nın kitap haline de getirdiği konuşmalardan aktarıyorum.

Vera’nın “canım babacım” dediği Tayfun Kahraman açılış konuşmasını yapmış. Ütopya olarak dillendirseler de üniversiteli öğrencilerin gerçekleşmesini arzuladıklarını hissettirdikleri anlatımlarından aktarıyorum. 

İsmini vermeyeceğim üniversiteli genç, Tayfun Kahraman’ın moderatörlüğündeki etkinlikte konuşuyor:

“Yapılabilirliğini çok sorgulamayın, çünkü ütopyamız bizim, yapılabileceği üzerinden ve olması gerekenler üzerinden düşünüyoruz. (..) Aile kavramı yok dedik, bu yüzden miras yer almayacak. Güvenlik sorununu eğitimle çözüyoruz, aile yok, bireyler küçüklükten eğitilecek. (…) anne-baba kavramı yok, ama gönüllü birliktelikler ve konut yapıları buna göre düzenlenecek. (..) Ağaç kutsal değerimiz, yani bir din yok dedik, ama insanların kutsal saydığı bir şey olacaksa bu da bizim için ağaç olacak.”

Ne güzel değil mi?

Gençleri zehirleyin, aile kavramını yok etmek için onların beyinlerini iğfal edin. Sonra cezaevine düştüğünüz zaman çıkmak için, beş yaşındaki çocuklara “canım babacım” diye başlayan mektuplar yazdırın.

Hani aile yoktu!

Anne-baba kavramı yoktu!

Nereden çıktı bu “canım babacım”..

Konuşmacının akabinde Tayfun Kahraman salondan soruları alıyor. 

Ama anne-baba kavramının, dahası aile kavramının yok edilmesine yönelik; ütopya da olsa bu rezil anlatıma ciddi bir itiraz yok. 

Sonra bir bayan üniversiteli konuşmaya başlıyor :

“Ailemiz yok, çocuklar olduğunda yetiştirilme yurduna veriliyor ve böylece özgür bireyler yetiştiriliyor .”

İleride anne olacak bayan üniversiteli işi kökten çözmüş.

“Canım babacım da ne öyle. Gerici bir söylem. Babacım da yok, anne de yok,  baba da yok” diyor. Çocuklar doğduğunda yetiştirme yurduna verilecekmiş, böylece anne babadan kopuk çocuklar özgür bireyler olarak yetişecekmiş!.

Allah korusun, ahiret inancım olmasa, “Tayfun Kahraman’ın moderatörlük yaptığı etkinlikteki hülya gerçekleşmiş işte.  Niye şikayet ediyorsunuz ki” diyeceğim .

Binlerce tövbe. 

Ne başkasına isterim, ne kendime dillendiririm.

Bu ifademde küçücük bir samimiyetsizlik varsa, ahirette cezasını çekeceğimin de bilincindeyim.

Ama aile kavramını yok etmek isteyenler, anneyi-babayı toplumdan silmek isteyenler; üniversiteli konuşmacının ifadesinde okudunuz; evlilik kurumunu kaldırdıktan sonra yerine gönüllü birlikteliklere göre konut yapımının dizayn edilmesini taaaa 2014’te planlamaya kalkanlar..

Şimdi “canım babacığım” mektupları yazdırıyorlarsa; lütfen bir tefekkür etsinler.

“Gezi isyanına geleceğiz” demiştik.

O kısmı da es geçmeyelim.

Ne yapmış, Tayfun Kahraman..

Ne yapmış da şimdi cezaevinde..

Tarih 6 Haziran 2013.

Taksim dayanışma üyeleri, Başbakanlık Merkez Binada Bülent Arınç’la görüşüyorlar.

Ardından bir açıklama yapılıyor.

Konuşmacı Tayfun Kahraman:

“Başta 3. köprü, 3. havalimanı, Kanal İstanbul, AOÇ ve HES’ler olmak üzere, ülkemize ve bölgemize ilişkin savaş siyasetine karşı duruşun ve barış talebinin, Alevi yurttaşlarımızın hassasiyetlerinin, kentsel dönüşüm mağdurlarının haklı taleplerinin, üniversite, yargı ve sanatçılar üzerindeki baskılara karşı direncin, (…), tüm cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği ayrımcılığına karşı mücadelenin, yurttaşların eğitim ve sağlık hakkına ulaşımının önündeki tüm engellerin kaldırılması istemlerimizdir.”

Vera yaşı gereği akledemez.

Ailesindeki büyükler söylesinler. 3. köprü yapılmamış olsaydı İstanbul çekilir miydi. Bir yerden bir yere gitmek için şimdi dahi 2 saat 3 saat trafikte vakit kaybederken, o koca koca tır’ların 1. ve 2. köprüleri kullandığını düşünün. İstanbul ne olurdu?

Vera’nın aile büyükleri, iddiaya girerim ki benden kat kat fazla 3. havalimanını kullanmışlardır.

O havalimanı yapılmamış olsaydı İstanbul’un hatta Türkiye’nin hali nice olurdu?

Ben Vera diyeceğim ama, mesajımı aile büyükleri alsınlar. Hatta Vera’nın mektubu diyerekten haber pazarlayan tüm solcular derslerini alsınlar: 

HES’ler olmazsa, ben diyeyim Rusya’dan onlar desinler Orta Doğu’dan ithal edilen petrole mi mahkum olalım.

Tayfun Kahraman safındakiler soracaklar; “Ne kadar vicdansızsınız. Türkiye’nin geleceği açısından öngörüsü güçlü değil diye köprüler konusunda, yenilikler konusunda biraz gerici bir kafaya sahip diye Tayfun Kahraman’ı cezaevine koymak mı gerekirdi?”

Gezi isyanında, Berkin Elvan’lar ölmeseydi. İki polisimiz şehit olmasaydı.. Gezi isyanına katılanlardan DHKPC’li teröristler bir savcımızı şehit etmeseydiler..

Ben de, “sadece gösteri yapılmış kimse ölmemiş dolayısıyla konuyu büyütmeyelim” diyebilirdim.

Ama kimse kusura bakmasın, bu ölümler yaşandıktan sonra, herkes işlediği suçun karşılığını çekecek.

Nokta.

 

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

Recep öncel

Değerli kardeşim hislerimize tercüman oluyorsunuz. Allah razı olsun

şüayıp

Solu özelliği kin,nefret,batılı savunmaktır
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23