Bayram Gündemi-1
Bir Kurban Bayramını daha geride bıraktık. Yüce Allah kestiğimiz kurbanları, yaptığımız ibadetleri, hac yapma fırsatı bulan kardeşlerimizin de haclarını kabul eylesin.
Birbirimizin bayramını tebrik ederken alışık olduğumuz üzere, “Allah tekrarına kavuştursun!” diye dua ederiz. Ama dünya hayatı sonlu olduğundan tabii ki bütün herkesin tekrarına kavuşma imkanı yok. Mutlaka aralarımızdan birileri bir sonraki Kurban Bayramını idrak edemeden dünya hayatına veda edecek. Onların kimler olacağını bilemeyiz, ancak asıl bayramı ebedi hayatı kazandığımız zaman yaşayacağımız kesin. Yüce Allah’tan temennimiz de bizleri bu büyük bayrama kavuşturmasıdır. Çünkü dünya hayatı bir imtihandır ve bu imtihan salonunda bekleme süresi bir gün dolacak. Ardından imtihan sonuçlarının değerlendirilmesi ve puanlarımızın bize bildirilmesi için bir bekleme salonunda tutulacak ve sonsuz hayatımıza başlayacağız. Temennimiz işte o günümüzün bitmeyecek bayramın başlayacağı gün olmasıdır.
Bu yıl ne yazık ki siyonist işgalcilerin saldırıları ve ablukaları yüzünden Gazze’deki kardeşlerimizden kimse hac döneminde kutsal toprakları ziyaret edenlerin arasında yer alamadı. Siyonist katiller bayram seyran demeden küçük büyük ayırmadan insanları hunharca katletmeye devam ettiklerinden Gazzeli kardeşlerimizden bazıları bu yıl hac ihramı yerine kefen giymek zorunda kaldı. Ümit ediyoruz ki Yüce Allah onların bu zulüm ve vahşette mağdur edilerek katledilmelerini gerçek bir şehadet olarak kabul eder ve dünyadaki geçici hayatları son bulsa da kendilerini sonsuz saadete götürecek ölümsüzlüğü kazanırlar.
Hacılarımız Mina’da sembolik anlamda, Hz. İbrahim (a.s.)’in kendisini yanıltmaya çalıştığı sırada taşladığı rivayetlerde bildirilen yerde, yine İbrahim (a.s.)’ın geleneğini sürdürerek sembolik anlamda şeytanı taşladılar. Ama Gazze’deki mücahit kardeşlerimiz de, tıpkı İbrahim (a.s.)’ın yaptığı gibi şeytanın bizzat kendisini taşlamaya devam ediyorlardı. Üstelik büyüğüyle, ortasıyla, küçüğüyle yani ABD’siyle, Almanya’sıyla, Fransa’sıyla, siyonistiyle çağımızın bütün azgın şeytanları oradaydı.
Dokuz aydan beri kararlılıkla mücadele eden mücahit kardeşlerimizin taşladığı şeytanların tankları, atılan roketlere dayanamadı ve sonuçta işgalci siyonistler, asker taşımada da kullanılan zırhlı ve antitank roketlere karşı çok güçlü bir şekilde zırhlandırılmış, kaplan modeli tanklarının Kassam mücahitlerinin attığı füzeyle isabet aldığını, içindeki patlayıcıların da patlaması sebebiyle tamamen yandığını, tankla birlikte içindeki sekiz askerin de yanarak öldüğünü itiraf etmek zorunda kaldılar.
İşgal güçleri, Kassam mücahitlerinin bundan önce vurduğu ve tahrip ettiği birçok tank konusunda resmi ağızdan açıklama yapmaktan kaçınarak askeri kayıplarını gizlemeye çalıştılar. Ama bu kez, mızrak çuvala sığmadığı için itiraf etmek zorunda kaldı ve biraz olayın üstünü örtmek amacıyla tankın ve içindeki askerlerin tamamen yanmasına içindeki patlayıcıların da isabet alıp patlamasını gerekçe gösterdiler. Bu bilgi doğruydu ama işgalcilerin tanklarının direniş füzeleri karşısında isabet aldığı ve imha edildiği gerçeğini örtebilecek nitelikte olmadığı için Kassam Tugayları’nın şimdiye kadar yaptığı açıklamalarda verdiği bilgileri geçersiz kılmaz, bilakis teyit eder. Bu da gösteriyor ki siyonist katiller Gazze’de aslında resmi duyurularında açıkladıkları rakamların çok çok üstünde kayıp vermişlerdir.
Bu olay siyonistlerin kendi içlerindeki tartışmalarının daha da kızışmasına neden oldu. Bu arada Netanyahu’nun taktik amacıyla oluşturmuş olduğu Savaş Kabinesi de fonksiyonunu tamamen yitirdiği ve üyelerinden de bazıları istifa ettiği için katil Netanyahu bu kabineyi feshetme ihtiyacı duydu. Ancak Savaş Kabinesi’nin feshedilmesi işgal rejiminin savaş sebebiyle uyguladığı olağanüstü halin son bulması anlamına gelmiyor.
Kurban Bayramı günlerinde yaşanan diğer bazı gelişmelerden de özetle söz etmek için “Bayram Gündemi” yazılarımıza devam edeceğiz inşallah.